Düşen ithalat ve ihracat, güçlenen kısa vadeli finansman
Aralık ayının gelmesi ile beraber 2023 yılı ödemeler dengesi verilerinin tamamını görmüş olduk. Cari işlemler açığımız yaklaşık 45 milyar $ olarak gerçekleşti. Beklentilerin altında kalan bu açık, özellikle ithalat artış hızının düşmesi ve normal koşullarda Aralık ayında daha yüksek gelen ithalatın hız kesmesinden kaynaklanmış görünüyor. Aralık ayında gerçekleşen 27,2 milyar dolarlık ithalat ile beraber yıllık ithalat 337,7 milyar $’a ulaşmış bulunuyor. İhracatımız ise 22,6 milyar dolarlık Aralık rakamı ile yıllı 251 milyar dolar seviyesinde tamamlandı ve bir önceki yılın 2 milyar dolar altında gerçekleşti. İhracat ve ithalatta ortaya çıkan bir gerilemelerle cari işlemler hesabında, mal dengesi dediğiniz dış ticaret açığının 86,5 milyar dolar olarak gerçekleştiğini de izliyoruz. 2022 yılında söz konusu açık 89,6 milyar dolardı.
Turizm gücünü arttırıyor
Hizmet gelirleri tarafına baktığımızda, ağırlıklı olarak turizmin etkisi ile 2022 yılında 88,9 milyar dolar olan hizmet gelirlerinin 2023 yılı sonunda neredeyse 100 milyar dolara dayandığını görüyoruz. Turizm hem büyümeye hem döviz gelirlerine önemli katkı vermeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl 49,3 milyon turist çekmişiz. Her zamanki gibi Avrupa ve Rusya ağırlıklı turist girişinin olduğu bir yıl geçirdik, Afrika dışında dünyanın her yerinden gelen turist sayısında artış var. Ortalama harcamalardan hesapladığımız turizm geliri ise 47,6 milyar dolara ulaşmış. Bir başka ifadeyle turistlerin Türkiye’deki ortalama harcaması 1000 dolara yaklaşmış durumda. Benzer şekilde, turizm giderlerimizin de arttığını görüyoruz. Turizm gelirimiz oransal olarak %15 civarında artarken, Turizm giderimiz %65 civarında artmış ve 6,6 milyar dolara ulaşmış durumda. Yaşadığımız yüksek enflasyonun ve sonucunda oluşan hayat pahalılığının yerli turisti dışarıya daha çok yönlendiriyor söyleminin de gerçek olduğunu bir kere daha görüyoruz. Altın ve enerji hariç cari işlemler dengesi ise fazla vermeye devam etti. Hatta önceki dört ayda düşüş gösteren fazla, Aralık ayında yükselerek 4,1 milyar dolara ulaştı. Bu tablo ve ithalattaki düşüş Aralık ayında yavaşlamanın güçlendiğini ortaya koyuyor. Buna karşın, Ocak ayı öncü göstergeleri, mevduat faizlerindeki gerileme, ücret artışları ve enflasyon beklentilerine paralel olarak iç talebin tekrar arttığına işaret ediyor.
Sıcak para girişi başladı, doğrudan yatırımlar düştü.
Ödemeler dengesi finansman kalemlerine baktığımızda, net 54 milyar dolarlık sermaye girişi ile son yılların en güçlü rakamına ulaştığımız anlaşılıyor. Sermayenin giriş kanallarına baktığımızda, ağırlıklı girişin kredi kullanımından kaynaklandığını, son dönemde buna portföy yatırımlarının özellikle bono tahvil yatırımları yoluyla katkı sağladığını görüyoruz. Sıcak para olarak tabir ettiğimiz portföy yatırımlarının, yani kısa vadeli sermaye girişlerinin geçtiğimiz yıl Haziran ayından sonra artmaya başladığını izledik. Aralık ayında tahvil piyasasında net girişim 139 milyon dolar gibi çok sınırlı kaldığını asıl girişin 1,2 milyon dolar rakamı ile hisse senetlerinde gerçekleştiğini izliyoruz. CDS primlerindeki düşüş ve uygulanan sıkı para politikasının getirdiği azalan belirsizlikler sıcak parayı, kısa vadeli sermaye girişini kısmen teşvik etmiş görünüyor.
Doğrudan yatırımlar ise bir önceki yıla göre %30’a yakın oranda azalarak 10,5 milyar dolar seviyesine gerilemiş durumda. Finansman tarafında en olumsuz tablolardan birisi bu noktada görünüyor. Üstelik gelen bu yatırımların yaklaşık üçte biri., 3,6 milyar doları gayrimenkul yatırımı olarak gelmiş durumda. Ekonomi politikalarında mevcut değişim çerçevesinin şimdilik kısmi sıcak para girişine imkân verdiği, daha uzun vadeli sıfırdan yatırım çekmek için zamana ve yatırımcı güvenini artıracak gelişmelere ihtiyacımız olduğu anlaşılıyor.
Rakiplerimizin ihracatı artıyor
Son günlerin en sıcak konularından, rekabet gücümüzü gösteren ihracat rakamlarında yıllık bazda 2 milyar dolar, yaklaşık yüzde 1 gerileme olduğunu görüyoruz. Yatay bir seyir olduğunu kabul etsek bile, bize benzer ürünler ihraç eden Bangladeş, Endonezya gibi ülkelerin 2023 yılında ihracatlarını %10 civarında arttırdığını düşünecek olursak, aynı küresel büyüme çerçevesinde rekabette bir sıkıntı ile karşılaştığımızı bir başka açıdan görmüş olabiliriz. 2024 yılında sıkı para politikası uygulamalarına devam eder ve enflasyonla mücadeleyi sürdürürsek, ithalattaki düşüşün etkisiyle cari işlemler açığımızın 30 milyar dolarlar civarına gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Buradaki risk, yaşanan jeopolitik gelişmelere bağlı olarak enerji fiyatlarındaki yükseliş ve bunun cari açıktaki düşüşü sınırlaması olabilir. Sıkı para politikasına devam etmemiz durumunda, yaklaşık 215 milyar dolar civarında olan kısa vadeli dış borcu döndürmekte çok sorun olmayacaktır. Bu durumda, 30 milyar dolar civarındaki cari açığı finanse etmek görece daha kolay olabilir.
Kurları konuşmaya devam edeceğiz
Bu çerçevede, sıkı para politikasına devam etmemiz ve bunu maliye politikası ile desteklememiz ve iç siyasi riskler ile karşılaşmamamız durumunda, döviz kurlarında yukarı yönlü baskı oluşturabilecek bir ödemeler dengesi tablosu ile karşılaşacağımızı zannetmiyoruz. Bununla birlikte, ihracatta yaşanabilecek gerileme eğiliminin, kurların yeterince destek vermemesi durumunda, devam edebileceğini ve büyümeyle ilgili sorunun artabileceğini düşünüyoruz. Böyle bir senaryoda, yönetilen kur sistemimizin ihracatı daha fazla destekleyecek bir yöne evrileceğini tahmin ediyoruz. Burada kritik nokta söz konusu desteğin ne zaman ve ne boyutta gelebileceği olacak.