Durum analizi
Yılın üçüncü yazısına başlamadan önce geride kalan iki haftalık süreçte hangi başlıkların öne çıktığını ve bu köşede kendisine yer bulduğuna baktım. Ana tema olarak faizlerdeki hareketlilikten ve enflasyon beklentilerindeki toparlanmadan konuşmuşuz. Ancak, eklemişiz de: Zamanlama olarak erken.
Bu hafta geride kalan 20 günden fazla sürenin durum analizi üzerinden gitmek istiyorum. Aynı eksende konuşacağız ancak biraz daha detaylı şekilde. Bilmemiz gerekenler listesinin en üst sırasında 2021’de tüm dünyada enflasyon beklentilerinde artışa paralel daha yüksek faiz hadlerinden bahsedeceğimiz gerçeği yer alıyor. Bu durum, yıl başlangıcı ile birlikte gündeme gelen, farklı bir başlık değil. Meşhur “baz etkisi” sadece Türk Lirası varlıkları konuşurken ve TCMB üzerine kafa yorarken gündeme gelmiyor, gelmemeli. ABD özelinde de bu durumu 2021’de konuşacağız. Pandemi etkisinin şiddetlendiği dönem olan 2020 Mart-Nisan geçişi nedeniyle bu yılın aynı döneminde ABD’de manşet TÜFE’nin yukarı yönde hareketlendiğini göreceğiz. Hemen hemen tüm yabancı kurumların modellerinde bu duruma çoktan yer verilmiş durumda. O nedenle sürpriz değil.
Sapma ihtimali yok mu? Elbette var. Sürpriz olmayan kısmın sürpriz olarak nitelendirilmesi; geçici olacağı varsayılan yükselişin daha kalıcı bir hal alması, ortalamaya geçişi, arz-talep kaynaklı baskıların enflasyonda yukarı yönde baskı oluşturması ve 2008-09 sonrasının aksine bu kez parasal genişleme operasyonlarının enflasyon yaratması durumunda gündeme gelebilir. O nedenle her zaman için sapma ihtimali vardır. Katsayısı düşük de olsa vardır.
Bugünlerde içerisinde olduğumuz fiyatlamanın zamanlama olarak erken ve biraz da el ayarı kaçmış şekilde gerçekleştiğini düşünen kamp içerisinde yer alıyorum. Özellikle de tahvil faizleri cephesinde. Neden? Her ne kadar 2020’deki şiddetli dönem ölçeğinde bir kapanma ve ekonomik aktivitede yavaşlama görmesek de pandemi süreci içerisindeki hayatımız devam ediyor. Aşılama süreci başlamış olsa da lojistik ve efektiflik gibi iki önemli sorunun tam anlamıyla çözüldüğüne dair işaretler elimize geçmiş değil. Sadece bu başlıklar üzerinden ilerlemek dahi temkinli olmak ve fiyatlamalardaki abartılı durumu anlamak için kafi.
Ocak ayında yaşananlar gösterdi ki 2021’de tahvil faizlerinin seyrine yönelik yorum yaparken ABD borçlanma takvimine de daha sık aralıklarla bakmak zorunda kalacağız. Hiç bakmayanlar için de artık bu durum elzem bir hal alacak. Zira yakın dönem tahvil piyasası hareketliliğini sadece enflasyon beklentileri üzerinden yorumlamak bir nebze prematüre kalabilir. Uzun vadeli tahvil ihraçları öncesinde piyasada oluşan stres ve talebin güçlü kalmaya devam etmesini takiben azalan gerginliği göz ardı etmek gibi bir lüksümüz yok. Unutmadan; sadece nominal faizleri değil, reel faizlerin seyrini de takip etmek zorundayız. Dolar endeksindeki gelişmeler öneminin teyidi. Bu da bir köşede altı çizili şekilde şimdilik dursun.
Globaldeki resmi doğru okuyup anlamak kadar içerideki gidişata da kafa yormak gerek. Yılın ilk PPK toplantısında kamuoyuna açıklanan metin Aralık ayı ile benzerlikler taşıyor gibi dursa da son yıllarda görülmediği ve alışık olmadığımız derecede ortodoks duruş ve sözle yönlendirme içeriyor. 6 Kasım sonrası süreçte atılan doğru adımlara kimi kesimlerce getirilen tek eksik nokta gelecek dönem yönlendirmesinin net bir şekilde metinde yer almamasıydı. Oysaki Ocak toplantısı ile masadaki son eksik de tamamlanmış oldu. Mevcut duruşun ki buna ‘sıkı para politikası’ diyoruz, “kararlılıkla uzun bir müddet sürdürüleceği” mesajından daha net nasıl bir ifade eklenebilirdi açıkçası hiçbir fikrim yok. Öte yandan toplantı öncesinde reel kesimden gelen faiz indirim çağrıları da bu aşamada en erken yılın ikinci yarısına dek kesin bir dille ötelenmiş oldu. Doğru mudur? Kesinlikle doğrudur. Kaçırılmaması gereken nokta şu: Bugün katlanmak zorunda olduğumuz yüksek faiz düzeyleri geçmişte olmaması gereken düşük seviyelerin doğal bir sonucu ki sabırlı olmamız durumunda bir daha bu yükseklerin gündeme gelme ihtimali de düşmüş olacak. Yapmamız gereken sadece sabırlı olmak ve politikaya sadık kalmak.