Dünyayı kurtarmak için yeni bir gıda sistemine ihtiyaç var
Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Vakfı’nın ortakları arasında yer aldığı EAT Foundation ‘Daha İyi Bir Gelecek İçin Beslenme Biçimleri Raporu’na göre, G20’de gıda tüketim alışkanlıklarından kaynaklanan kişi başına sera gazı emisyonlarında Avustralya, Brezilya ve Kanada başı çekiyor. Türkiye ise gıda kaynaklı sera gazı emisyonlarında son sırada yer alıyor.
Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Vakfı ‘nın ortakları arasında yer aldığı EAT Foundation ‘Daha İyi Bir Gelecek İçin Beslenme Biçimleri Raporu’nu açıkladı. Rapor, iklimden çevreye, insan sağlığından kültüre; beslenme biçimlerinin geleceği nasıl şekillendireceğini inceliyor.
G20 ülkelerini kapsayan araştırma, gıda sisteminin geleceğinin, gezegenin ve uygarlığın geleceğini şekillendirmede belirleyici bir rolü olduğunu vurguluyor. Özellikle G20 ülkelerinin gıda sistemlerinde bir dönüşüme öncülük etmesi gerektiğinin altını çizen rapor, gıda sisteminin etkilerini tarım alanlarının kullanımından sera gazı salınımlarına, iklim değişikliğinden sağlık sorunlarına geniş bir yelpazede ele alıyor.
Raporda, büyük bir çoğunluk farkında olmasa da çevresel kayıpların önemli bir kısmının dünya genelinde gıda sistemi ve tarım kaynaklı olduğu ifade ediliyor. Buna göre tarım amaçlı alan kullanımı neredeyse dünyadaki toprağın yüzde 40’ını oluştururken, bu durum tropik ormanların, habitatın ve küresel biyoçeşitliliğin zarar görmesine yol açıyor. Rapor, özellikle G20 ülkelerinin tarım ve beslenme politikalarında ciddi değişiklikler yapılmazsa gıda sisteminin dünyanın geleceği açısından bir tehdit oluşturacağını ortaya koyuyor ve riskleri bertaraf etmek için gıda sisteminin yeniden şekillendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Köklü bir değişime ihtiyaç var
Raporda çevresel etkilerin yanı sıra mevcut gıda sisteminin ve beslenme biçimlerinin, gıda güvenliği, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ve ekonomik boyutu da irdeleniyor. Bu riskler karşısında bakir ekosistemin korunması, sürdürülebilir tarım uygulamalarının hayata geçirilmesi ve büyük miktardaki israfın önüne geçilmesi gibi pek çok önlemin eşzamanlı olarak hayata geçirilmesi gerekiyor. Raporun ortaya koyduğu verilere göre aynı anda hem çevreyi hem gıda güvenliğini hem de insan sağlığını güvence altına almanın tek yolunun beslenme biçimlerini kalıcı şekilde değiştirmek olduğu görülüyor.
Beslenme sistemlerinde hayvansal ürünlerin azaltılması gerekiyor
Raporun çizdiği tabloya göre; 2050 yılında 10 milyarı aşkın insanın sürdürülebilir gıda sistemleri üzerinden sağlıklı gıdaya ulaşmasının ancak G20 ülkelerinin beslenme sistemlerinde hayvansal ürünlerin azaltılması ve sağlıklı ürünlerin diyetlerde daha fazla yer bulması ile mümkün olabilecek. Raporda değinilen tüm başlıklarda G20 ülkelerindeki gıda üretim ve tüketim alışkanlıklarının mevcut etkilerde büyük pay sahibi olduğu ve bu ülkelerin gıda sistemin dönüşümünde öncülük etmeleri gerektiği vurgulanıyor. Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme politikalarının önceliklendirilmesi gerektiği ifade edilen raporda, 2050’ye kadar kişi başına gıda bazlı emisyon oranının en az yarı yarıya düşürülmesi gerektiği aktarılıyor.
G20 ÜLKELERİNİN ULUSAL BESLENME KURALLARI SAĞLIK VE ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ DESTEKLEMİYOR
Raporda öne çıkan sonuçlar şöyle:
1. G20 ülkelerindeki beslenme seçimleri gezegeni yok ediyor. Mevcut G20 gıda tüketim kalıplarının 2050 yılına kadar küresel olarak benimsenmesi, gıdayla ilgili sera gazı emisyonları için gezegen sınırını yüzde 263 oranında aşacak.
2. Gıda, iklim değişikliğine karşı mücadelemizde kritik önem taşıyor ve G20'nin liderliğini gerektiriyor. Tercih ettiğimiz gıdaların ne kadarının kaybolduğu veya israf edildiği ve nasıl üretildiği Paris Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini karşılayıp karşılamadığımızı belirleyecek.
3. Ulusal beslenme kılavuzları, politika yapıcıların Paris Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile uyumlu gıda ve tarım önceliklerini desteklemesi için bir fırsat. G20 ülkelerinin ulusal beslenme kuralları hem sağlık hem de çevresel sürdürülebilirliği desteklemiyor.
4. Sağlıklı ve sürdürülebilir diyetlere geçiş, tüm G20 ülkelerinde öncelik olmalı. Daha az sağlıklı ve daha az sürdürülebilir şekilde üretilen "kaybet-kaybet” gıdaların tüketimi çoğu G20 ülkesinde çok yüksekken, daha sağlıklı "kazan-kazan” gıdaların tüketimi oldukça düşük.
5. G20 ülkelerindeki gıda kaynaklı kişi başına emisyonların 2050 yılına kadar yarıya indirilmesi gerekiyor. Bunu yapmak, 10 milyar insanın sağlıklı beslenmesini ve ve gıdayla ilgili sera gazı emisyonlarının daha adil bir küresel dağılımını mümkün kılacak.
6. G20 ülkelerinin mevcut beslenme yöntemlerini sürdürmesi, küresel ısınmanın 1,5 derecenin altında kalmasını sağlamayacak. G20 ülkelerindeki gıdayla ilgili karbon emisyonları, toplam karbon emisyonlarının yüzde 75'ini oluştururken, sağlıklı bir diyet bunu yaklaşık yüzde 40'a düşürecek.
TÜRKİYE GIDA KAYNAKLI KARBON EMİSYONLARINDA SON SIRADA
G20 ülkelerindeki gıda tüketim alışkanlıklarından kaynaklanan kişi başına sera gazı emisyonları açısından ilk on sıra; Avustralya; Brezilya; Kanada; Fransa; İngiltere; ABD; Rusya; Meksika; İtalya ve Çin’e ait. Türkiye ise gıda kaynaklı sera gazı emisyonlarında son sırada yer alıyor.