“Dünyanın hali”, önlemler ve parasal sıkılaşma

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

16 Temmuz günü 7.34 olan TCMB ortalama fonlama faizi 28 Ekim itibariyle 13.08’e yükseldi. Yani 13 haftada 574 puan fiili artış oldu. Bu açık bir sıkılaşmayı gösteriyor. Sadece birden bire politika faizi olduğu düşünülen haftalık repo faizinde bir artış yerine zamana yayılmış fiili bir yükseliş söz konusu. Şu anda üst sınır 14.75 olduğu için merkezin fonlaması gerekirse bu seviyeye kadar yükselebilir. Bu durumda artı 742 puana kadar yükselmiş olacak. Yani aşağı yukarı 7,5 olan fonlama yaklaşık 15’e çıkmış olacak. Yine de kur kararlı hale gelmiyor. Önemli nedenler atılan adımların fazla yavaş atılması ve hem politik hem ekonomik risklerin yükselmesi. Fonda da salgının ikinci dalgası meselesi var. Böylece reel efektif kurun endeks tarihinde gördüğü en düşük seviyeye kadar değersizleşme yaşandı. Elbette kurdan enflasyona geçiş söz konusu ve TCMB’nin 12.1’lik yeni enflasyon tahmini bu durumu yansıtıyor. Temmuzda 11.5-12 bandına işaret etmiş ve bir ay önce de enflasyonun 12’nin altında gerçekleşmesinin gıda fiyatlarına bağlı olduğunu yazmıştım. Dahası 2021’e devreden hem enflasyonist birikim hem de büyüme üzerinde kurdan ve önceki ayların aşırı kredi genişlemesinden kaynaklanan bir kısıt oluşuyor olabilir. Kur riskine maruz ve kredi borcu yüklü şirketlerin yatırım yapması kolay değil. Bir nokta daha var: Bu durum sektörlere göre değişen bir durum. Genel konuşmamak lazım.

Gelinen noktada hem V gerçek –önlemler sayesinde- hem de sıkılaşma ve sıkılaşmanın olası etkileri ciddi –ki yine alınan önlemlerin sonucu. Üçüncü çeyrekte göreceğimiz yüksek büyüme hızı dördüncü çeyrekte hatta 2021’in ilk çeyreğinde tekrar etmeyecek gibi görünüyor. Yine de 2020’nin bütününde eksi 1,5-2’lik GSYH büyüme tahmini eksiden sıfıra doğru yukarı yönde değiştirilebilir. Daha yüksek daralma oranlarına işaret eden uluslararası kurumların tahminleri geçersiz hale geldi bile. TCMB Enflasyon raporu pozitif bile olabilir diyor ki bu da mümkün görünüyor. Burada iki hatta üç ana sorun var: (1) Salgının seyri hiç hoş değil. Fransa ve Almanya kısmen “kapandı” bile. İhracat üzerinde risk oluşturuyor. (2) Salgının dünyadaki ve ülkemizdeki seyrine göre 2021 turizm gelirlerinde beklenen toparlanma gerçekleşmeyebilir. Unutmayalım yılda 20 milyar USD ve üstü kayıplardan bahsediyoruz. (3) Bütün cephane baştan kullanıldığı için V gerçekleşti ancak devamı konusunda soru işaretleri çoğalıyor. Konu sadece kurla faiz arasında denge sağlamak değil; kur kopup gittikten sonra bu dengeyi sağlamak güç.

“Dünyanın hali” deyince akla önce ABD seçimleri geliyor. Biden’in kazanması halinde nelerin olacağı konusunda çoğunluktan ayrılıyor olabilirim. Trump’ın 2016’da kazanmasının şans öğesi dışında derin nedenleri vardı. Bu nedenler hala geçerli. Obama Doktrini içinde de yer alan Çin konusu artık değişmez: Çin son 15 yılın konusu. Yani Çin politikası ve ABD’deki korumacılık/göçmen karşıtlığı kolay kolay değişmez. Bu noktaya gidiş 11 Eylül’den beri sürüyor: 2004 Patriot Act bunun açık ifadesiydi. İran en başta Orta Doğu politikası daha karışık çünkü artık Rusya’yı da içeriyor. Bu da üçüncü madde; ancak burada bir üslup veya öz değişikliği olabilir. Ancak Biden ABD’sinin Rusya’yla daha sıcak ilişkiler kuracağına dair işaret göremiyorum. Türkiye konusunda zamanla Biden’in geleneksel birisi oluşunun ve 1973 Ocak ayından beri kamu görevinde bulunuşunun –o tarihte en genç senatör idi- etkisi ağır basacaktır. İlk ve asıl etki Biden’in maliye politikasını gevşetmesi olacak. 2021 için direkt ekonomik etkisi budur çünkü bu etki Fed faizini, doların değerini ve dünya ticaretini hızla etkileyecek.

Kurun daha fazla değer kaybetmesini önleyecek adımlar hızla atılırsa 2021 manzarası çok kısa sürede belirginleşmeye başlar. Bu adımlar daha yüksek faizi gerektirecek midir? Öyle görünüyor. Mesele 2021 potansiyelini baştan zayıflatmama meselesi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Cumhuriyet ve özgürlük 19 Kasım 2024
Trump 12 Kasım 2024
Geçmişe bir yolculuk 29 Ekim 2024
Laiklik ve sekülarizm 15 Ekim 2024
Devrimlerin devrimi 01 Ekim 2024
Bir kez daha sekülarizm 24 Eylül 2024
Georges Sorel ve ötesi 17 Eylül 2024