Dünyanın gözü ABD-Çin uzlaşısında...
Küresel ekonomik büyüklüğünün yüzde 60'ından fazlasını, dünya nüfusunun yüzde 40'ını ve dünya ticaretinin neredeyse yarısını oluşturan 21 ülke, ABD'deki zirve toplantısında buluşuyor. Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) örgütü zirvesine damga vuracak gelişme ise, ABD ile Çin arasında varılacak - ya da varılmayacak- uzlaşılar olacak gibi.
ABD'nin beklentisi, ekonomik olarak en büyük rakip olarak gördüğü Çin’in, 2. Dünya Savaşı sonrası kurgulanmış olan küresel ekonomik sistemin içinde kalmaya devam etmesi. Amerikalılar buna "kural bazlı ekonomik sistem" diyorlar. Kuralların başında ise dünya ekonomisindeki Amerikan doları hakimiyeti ile Washington'un küresel ekonomiyi düzenlemek için kurulmuş uluslararası örgütlerdeki etkisinin devamı geliyor elbette.
Çin'in üyesi olduğu, BRICS gibi, ASEAN gibi uluslararası ekonomik örgütlerde "ulusal para biriminin kullanımına" ilişkin bastırması, Rusya'yla, Brezilya ile, bazı Afrika ve Arap ülkeleri ile kimi ticari anlaşmalarda Amerikan doları kullanmaktan vazgeçilmesi ABD'de ilk alarm zillerini çaldırdı. Üstelik Çin, ekonomik olarak ilişkiye girdiği ülkeleri, siyasi açıdan da etkilemeye de başladı. "Küresel güney" kavramının liderliğini üstlenip, başta ABD, Batılı gelişmiş ekonomilere adeta "savaş" ilan etti.
Şİ-BİDEN GÖRÜŞMESİNİN GÜNDEMİ
Her ikisinin ülkesi de APEC üyesi olan Çin ve ABD'nin liderlerinin, zirve çerçevesinde bir araya gelmeleri bu açıdan önem taşıyor. İkili görüşmeden Çin Lideri Şi'nin ABD'den ekonomik beklentisi, Washington yönetiminin farklı nedenlerle Çin ekonomisine uyguladığı bazı sınırlamaların kaldırılması; Pekin yönetiminin özellikle önemsediği alan, ABD'nin gelişmiş bazı yarı iletkenlerin Çin'e ihracatına koyduğu sınırlama. Çin ayrıca, ülkeye gelecek Amerikan yatırımlarının önüne konulan engellerin de kaldırılmasının peşinde.
Çin lideri Şi, zirveden siyasi sonuç olarak Tayvan konusunda Washington'dan bir "garanti koparmaya" da çalışıyor; 2024 yılında Tayvan'da seçimler yapılacak. Çin, bu seçimlerde ABD'nin etkisini "Çin'den bağımsızlık isteyen partiler üzerinde kullanmamasını" istiyor.
ABD ise, Biden-Şi görüşmesinden olası bir gerginlik anında kullanılabilecek, doğrudan kanallar kurulması, mevcutlara ise işlerlik kazandırılmasının peşine düşmüş durumda. Washington yönetimi Çin'le özellikle "askerden askere" kanalların açık olmasına büyük önem veriyor. Açık kanallar, Çin'in askeri baskısı altında yaşayan, ABD'nin "müttefik ağı" içinde yer alan, Filipinler gibi, Güney Kore gibi, Japonya gibi ülkeler özelinde yaşanacak askeri gerilimleri, büyümeden ortadan kaldırmak açısından kritik görülüyor Washington'da.
GAZZE MESELESİ; ÇİN, İRAN ÜZERİNDE ETKİSİNİ KULLANIR MI?
Gazze konusunda ise ABD neredeyse tüm gücüyle İsrail'in yanında dururken, Çin daha "tarafsız bir politika" izlemeyi tercih ediyor. ABD, Gazze kaosunun tüm Ortadoğu'ya genişlemesini engellemek için Çin'den, İran üzerindeki etkisini kullanmasını da bekliyor.
Çin'in Ortadoğu özel temsilcisi Zhai Jun'un San Francisco'daki APEC zirvesinden hemen önce Ankara'ya yaptığı ziyaret, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'la görüşmesi, bu görüşmenin ardından Türkiye'nin savunduğu "iki devletli çözüm" yolunda açık net tavır koyması bu açıdan önemliydi. Çinli yetkili Ankara'da, Pekin yönetiminin Gazze konusuna bakışını üç maddede özetledi; Ateşkes yapılıp, savaşın durdurulması, uluslararası yasalara uygun şekilde çatışmada sivillerin korunması ve İsrail-Filistin meselesine kalıcı çözüm bulunması için diplomatik görüşmelerin arttırılması.
Bu söylem, Ankara'nın Gazze meselesinde izlediği politika ile tam olarak uyumlu bir söylem. Belli ki Ankara, Gazze'nin geleceği için BM Güvenlik Konseyi'nin veto hakkı bulunan üyesi Çin'le, Ortadoğu konusunda yakın gelecekte daha yakın, daha koordineli çalışacak.