Dünyada ne varsa yeni e-ticaret kanununda da o var
Dünyanın en büyük lobicileri eskiden enerji, tütün ve ilaç şirketleriydi. Bugün e-ticaret şirketleri. ABD’de ilgili komitelerden geçen ve yakında Senato genel kurulunda oylanması beklenen “American Innovation and Choice Online Act” Amazon gibi platformlarda haksız ticaret davranışlarını düzenliyor. Haksız ticaret deyince mesela bir düzenleme bu platformların kendi ürünlerini, platformda sattıkları diğer ürünlerin önüne çıkarmasını önlemek. Amazon marka diş fırçasının, yine Amazon üzerinde dükkân açan başka bir diş fırçacının ürünün önüne geçmesini engellemek. Amazon ve benzeri şirketler bu kanunu önlemek için ABD’de Kasım’da seçim olacak bazı eyaletlerde 8 milyon dolarlık reklam harcaması yapmış. Benzer bir düzenlemeyi 3 yıl önce ilk Hindistan yapmıştı. Türkiye’de de e-ticaret kanunu gündemde. Bakalım tartışılan kanun taslağı dünyadaki trendlerle ne kadar uyumlu?
E-ticarete ilişkin ilk ciddi düzenlemeler geçen sene Çin’de yapıldı. Malum e-ticaretin beşiği Çin. Dünyanın en büyük e-ticaretçisi Alibaba Çinli. O nedenle ilk düzenlemeler de Çin’den geldi. ABD’de rekabet hukuku alanındaki büyük isimlerden birinin geçen sene bana “aslında Çin’deki düzenlemeler çok başarılı ama ABD’de bunu yüksek sesle söyleyemiyoruz” dediğini hatırlıyorum. Çin’in yaptığı en önemli düzenleme super-app’ları yasaklamak oldu. Super-app demek e-ticarette elde ettiğiniz müşteri tabanına ödeme, kredi, vb. ve zamanla kargo, ulaştırma gibi başka hizmetler satmanız demek. Artık Çin’de bu işler yasak. Üzerine Alibaba 2,8 milyar dolar ceza yedi. Bizim e-ticaret kanun taslağında da benzer hükümler var.
Fransa’da e-ticaretçilerin düşük kargo ücretiyle kitap satması yasaklandı. Bu düzenlemeye göre, artık kitap kargosu için bir asgari ücret tespit edilecek ve bu ücreti kitabı online satın alan müşteri ödeyecek. Düzenlemenin amacı fiziki kitapçıları ayakta tutmak. Yoksa herkes gidip kitapçıda kitabı karıştırıp beğeniyor, sonra daha ucuza e-ticaretten alıyor. Fransa’da devlet kitapçıların ayakta kalmasına önem veriyor. Kitapçıların toplumsal hayatta kitap satmanın ötesinde bir anlamı olduğuna inanıyor. Benzer toplumsal tercihler sigortacı, seyahat acentesi, eczane gibi yerleri korumak için de yapılabilir. Nitekim bizim e-ticaret kanun taslağında da benzer hükümler var. Demek ki, dünyanın başka yerlerinde de ekonomi politikaları yapılırken sadece etkinlik değil, toplumsal dengeler de gözetiliyormuş.
Bizim e-ticaret kanun taslağında olup da başka ülkelerde göremediğim tek hüküm büyük e-ticaretçilere getirilen reklam bütçesi ve indirim kısıtlamaları. Bu konuda da dünyaya örnek olacağımızı ve birçok ülkede benzer hükümlerin Türkiye örneği üzerinden getirileceğini düşünüyorum. Her konuda dünyadan kopya çekmek yerine biraz da liderlik edelim. Reklam yasağının manası şu: Son yıllarda en değerli şirketler e-ticaret şirketleri oldu. Büyük başarı. Televizyonu ne zaman açsak bu şirketlerin reklamlarını görüyoruz. Ancak vergi rekortmeni listelerini açınca bu şirketlerin isimlerini göremiyoruz. Neden? Çünkü bu şirketler hem kazandıkları parayı hem de aldıkları yatırımı reklam ve indirime harcıyor. Amaç daha çok kullanıcı çekip ileride tekelleşmek. Zaten yatırımcı da ilerideki tekel değerine yatırım yapıyor. Hal böyle olunca şirketler kar açıklamadığı için vergi de ödemiyor. Amazon’un hisse değeri kat kat arttığı halde, kurulduğundan beri doğru düzgün vergi ödememesi ABD’de en çok tepki çeken konulardan biri. Avrupa ülkelerinde, kar değil ciro üzerinden alınan dijital hizmet vergisi uygulamasının bir nedeni de bu şirketlerin kar açıklamamasıydı. Reklam ve indirim sınırlaması bu soruna bir ölçüde çözüm olacak.
Daha büyük bir sorun ise, e-ticaret şirketlerinin verdiği reklam miktarının yüksekliği nedeniyle, diğer reklam verenlerin pazar dışına itilmesi. Oysa selpak mendilden, havayolu şirketine, bankadan gayrimenkul şirketine kadar daha birçok şirketin tüketiciye ulaşabilmek için reklam vermesi lazım. E-ticaret reklamları nedeniyle ne TV’lerde reklam dakikası ne de istenen ücretleri finanse edecek bütçe kaldı. Aynı yabancılara ev satıyoruz diye kendi vatandaşımızın sokakta kalması gibi. Medya kuruluşları üzerinde aynı reklamverenlerin ağırlığının artması, medyanın saygınlığı, bağımsızlığı ve demokrasinin geleceği açısından da sakıncalı. ABD’de 1890’da rekabet kanunlarının çıkarılma nedeninin ekonomik etkinliği değil, demokrasiyi büyük sermayeden korumak olduğunu unutmamalıyız.
E-ticaret kanununda tartışılacak birçok hüküm olabilir. Ancak dünyadaki trendlere uygun olduğunu kabul etmeliyiz. Piyasaların iyi işlemesi ancak bazı kısıtlamalarla mümkündür. ABD’den Çin’e, Hindistan’dan Fransa’ya tüm ülkeler dijital piyasalarda bunu yapıyor. E-ticaret kanunu bu alandaki girişimcilerin ayağındaki prangaları çıkaracak, dünyaya da örnek olacak bir düzenlemedir.