Dünya ısınmasın, kadınlar beklemesin
İki hafta sonra 2020 yılına girmiş olacağız. Hatırlayacaksınız, 2000’li yıllara büyük umutlarla girmiştik. Çok boyutlu bir değişim yaşanıyordu dünyada ve bu değişimin olumlu sonuçlar doğuracağı inancı hayli yaygındı. Bugün gelinen noktada ise, son 20 yılda yaşanan büyük değişim ve dönüşümün bizi, önemli kazanımları gölgeleyen büyük sorunlarla karşı karşıya getirdiğini görüyoruz. 20 yıl önce küreselleşmenin ve teknolojideki devrimin yarattığı umutların ağır bastığı bir dünyada yaşıyorduk, şimdi ise değişimin yarattığı sorunların öne çıktığı ve memnuniyetsizliğin arttığı, protestoların yaygınlaştığı bir dünyada yaşıyoruz.
Değişimin hızı ve doğurduğu sonuçlar pek çok ülkede iktidarda bulunan siyasetçilerin gözden düşmesine yol açtı ve popülist – otoriter liderleri iktidara taşıdı. Bu tanıma uyan liderlerin ise küresel ve ulusal sorunlara kalıcı çözümler bulmak yerine kendilerini iktidara taşıyanları oyalayacak uygulamalara yöneldikleri görülüyor. Bu uygulamalar çoğu kez yeni karşıtlıklar ve düşmanlıklar yaratarak kendi yandaşlarını konsolide etme amacını güttüğü için içerde ve dışarıda barışın korunmasını ve başta iklim değişimi olmak üzere geleceğimizi tehdit eden sorunların ortak bir çabayla çözümlenmesini zorlaştırıyor.
Yılın insanı Greta Thunberg
ABD’de yayınlanan Time dergisi, iklim değişimi tehdidine karşı savaş açan 16 yaşındaki Greta Thunberg’i “Yılın İnsanı” seçti bu yıl. Time dergisi bu uygulamayı 1927 yılında, Atlantik okyanusunu kendi kullandığı uçakla geçen 25 yaşındaki Charles Lindbergh’i “Yılın İnsanı” seçerek başlatmış. Time, 1966 yılında da 25 yaşın altındakiler kuşağını topluca “Yılın İnsanı” seçmiş.
ABD Başkanı Trump’ın iklim değişimi sorununu adeta alaya aldığı bir ortamda, insanlığın geleceğine sahip çıkma bilincinin cüretkâr misyoneri olarak ortaya çıkan ve bütün dünyanın sempatisini kazanan Greta Thunberg, Trump gibilerin ne kadar ilkel bir anlayışın temsilcisi olduklarını da gösteriyor. Trump, Greta’nın “Yılın İnsanı” seçilmesi üzerine de bütün ilkelliğini ve kabalığını sergileyen tweetler atmaktan geri durmadı.
Greta örneği genç kuşakların kendi geleceklerini tehdit eden küresel sorunlar karşısında sessiz kalmayacağını gösterdiği için çok önemli. Geçen hafta iklim değişikliği sorununa karşı küresel bir anlaşma yolunda ilerleme sağlamak amacıyla Madrid’de yapılan COP 25 toplantısında ne yazık ki bir kez daha anlamlı bir sonuca varılamadı. Buna karşılık Avrupa ve ABD’de “yeni yeşil düzen” projelerinin ete kemiğe bürünmesi ve finans dünyasının da “yeşil yatırım” konusuna öncelik vermeye başlaması umut verici gelişmeler.
Cinsiyet uçurumunun dibindeyiz
Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu dün açıklandı. 153 ülkenin verileri kullanılarak hazırlanan ve ülkelerin uçurumu kapatmada gösterdiği başarıya göre sıralandığı rapora göre Türkiye ne yazık ki 130.sırada yer alıyor. Türkiye’nin bu yılki raporda özellikle “Kadınların ekonomik hayata eşit şartlarla katılması” konusunda 136. sırada yer alması, ayrıca “siyasette etkili olma” konusunda da çok gerilerde kalması, genel sıralamada uçurumun dibinde kalmaya devam etmesine yol açmış görünüyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun raporuna göre cinsiyet uçurumunu kapatma konusunda en başarılı olan beş ülke İzlanda, Norveç, Finlandiya, İsveç ve Nikaragua. Almanya 10, Fransa 15, İsviçre 18, İngiltere 21 ve ABD 53. sırada yer alıyor.
Rapora göre kadın nüfus erkeklerle eşitlik sağlama konusunda kat etmesi gereken yolun %68.6’sını kat etmiş görünüyor. Kadınların özellikle “siyasette etkili olma” konusunda geri kaldığı ve yolun ancak %24.7’sini kat edebildiği görülüyor. Kadınların lehine bir ilerleme var ama bu gelişme temposuyla kadınların yolun tamamını kat edebilmesi ve cinsiyet uçurumunun tamamen kapanması için 99.5 yıl geçmesi gerekiyor rapora göre.
Dünya daha fazla ısınmasın, kadınlar daha fazla beklemesin, dünyayı popülist şarlatanlar yönetmesin.