Drama üçgeni
İş hayatının temelinde insan ilişkileri var. Haftada en az 40 saat geçirilen bir ortamda anlaşmazlıklar, tartışmalar, kırgınlıklar hatta dramalar yaşanması kaçınılmaz. Bu hafta kurban (kötü adam) kahraman figürleri çerçevesinde iş yeri dramalarını konuşalım.
1968 yılında, Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden yeni mezun olan Stephen Karpman, aktör olmasının da etkisiyle ilginç bir tez yazdı: Masallar ve Drama Analizi. (İnterdisipliner yaklaşımın öneminden daha önce bu köşede bahsetmiştik). Kırmızı Başlıklı Kız hikayesinden de esinlenen Karpman’a göre hayatımızdaki kişiler şu üç rolden birini üstleniyordu: kurban, kötü adam (suçlayıcı) ve kahraman (kurtarıcı).
KURBAN. Mağdur durumdadır. Sürekli haksızlığa uğrar. Kendisi çok iyi olmasına rağmen nedense kötü şeyler hep onu bulur. Mücadele etmekten bitkin düşmüştür. Karamsardır. Duruma göre her şeyi yapmayı kendinde hak görme potansiyeli vardır.
KÖTÜ ADAM. Tersliklerin sebebidir. Etrafındaki kişilere karşı suçlayıcı ve saldırgandır. Kurbanın başına gelen kötülükler hep onun eseridir. Daha önce bu köşede tarif ettiğimiz Korku İmparatoru’nu andırır. Kurbanın öfkesi ona yönelmiştir.
KAHRAMAN. Zulme son verecek kişidir. Adeta elinde sihirli değnek vardır. Başkalarını sıkılmadan dinler, onların derdiyle dertlenir. Kurbanı bir tek o anlar. Kurban da ona minnet duyar. Ancak pratik hayatta sorun çözebileceği şüphelidir. Yoksa kendi meselelerini halledemediği için başkalarının problemlerini çözer gibi mi yapmaktadır?
Karpman üçgenindeki roller sabit değil. Kişiler farklı durumlarda farklı roller üstlenebiliyor. Maalesef değişmeyen tek şey ise, drama üçgeninin, tıpkı ‘Bermuda Şeytan Üçgeni’ gibi, içine düşeni yutması ve tüm tarafların enerjisini yok etmesi. Bu yüzden, bir an önce bu açmazdan çıkılmalı. Elbette bunun ilk şartı, kendimizi ve bulunduğumuz ortamı mümkün olduğunca soğukkanlılıkla değerlendirmek. Hemen ardından, farklı karakterler için farklı çözüm yolları arayabiliriz.
Kurbanı şikâyetçi, sorun odaklı ve pasif halden çıkarmak gerekir. Merhum Doğan Cüceloğlu’nun ‘sen hüzünlüsün diye dünya durup sana yol vermeyecek’ dediğini konu. İş hayatındaki bir yetişkine şahsi ve profesyonel sorumluluğunu üstlenmesi uygun dille hatırlatılmalı, mümkün olduğunca çözüm önerileriyle gelmesi teşvik edilmeli.
Kötü adam rolünde daha çok yöneticileri görüyoruz. Durumlarını anlamaları için şirkette iyi işleyen geri bildirim mekanizmaları olması şart. Ekiplerinde terör estirmelerinin hem haksızlık hem performans düşürücü bir faaliyet hem de sorumluluktan kaçış olduğu belirtilmeli. İyi bir lider olmanın çalışma arkadaşlarını güven içinde hissettirmek ve gelişmelerine imkân sağlamaktan geçtiği hatırlatılmalı.
Kurtarıcıların istenmeden yardıma koşması, öneri getirmek yerine sorunu çözüvermesi ve içten içe övgü beklemesini sınırlamak gerekir. Bunun için iki pratik adım, kendi sorumluluklarını tamamen yerine getirdiklerini kontrol etmek (cevap genellikle hayır olacaktır) ve yardım etme yatkınlıklarını ‘koçluk’ kabiliyeti kazandırarak pozitif bir şekle yönlendirmek.
Tüm okurlarımıza iş yeri dramalarından uzak bir hafta dilerim.