Dövizi bulsak bir dert, bulmasak bin dert
Aslında talimat net: Ey Mehmet Şimşek; “git ara bul getir, saçlarından yol getir.” Bize döviz bul getir, herkesten iste, verenden daha çok iste… Ne diyorlarsa kabul et ve bize döviz getir. Zira harcamaya alıştık ve kendimizi tutamıyoruz. Sen getir ki biz harcayalım, döviz için onca bekleyen var kapıda…
Körfeze kaynak aramaya çıkıldığında içimden “inşallah bulurlar” ama peki, bu para nereye gidecek diye geçirmedim değil doğrusu… Biliyorum ki bulmasak bin dert ise de bulsak başka türlü bir dert… Zira kamunun doludizgin harcama iştahı asla azalmış değil. Gelen para Ortodoks adımlara yaramayacağı gibi heterodoksçulara akacak.
DÖVİZ OBURLARIN GÖZÜ ŞİMŞEK’İN GETİRECEKLERİNDE…
Zira döviz oburu kurumlar, daha döviz bulunmadan sıraya girdiler bile… Gözünüzün önünde bir ciğerci dükkânı getirin ve kapısında kasabın atacağı ciğer bekleyen yığınca kedi… Durum aynen budur ve elden gelen dövizle; alıştığı harcamayı sürdürme umudunda yığınca döviz obur bakanlık, kurum var.
Alıp bina için harcayacak olanlar. Alıp altına makam arabası çekecek olanlar. Alıp döviz borçlarını kapatacak olanlar. Alıp har vurup harman savuracak olanlar. Alıp dış kaynakla saltanat sürecek olanlar. Alıp itibarı için harcayacak olanlar. Alıp kuru tutma gerekçesiyle yandaşa satacak olanlar…
İKİ SORU İKİ CEVAP
Neden döviz bulamıyoruz?
Çünkü heterodoks ile öylesine açıldık ki, 1,1 trilyon liralık bütçe açığı mı dersin, 3,2 trilyon liralık KKM mi dersin, 104 milyar $’lık deprem maliyeti mi dersin… Yetmiyor; itibardan asla tasarruf etmeyi düşünmeyen kamunun oluk oluk para harcaması söz konusu… Yabancı; “daha önce alınanları öde, seçim için harcamayacağına emin olayım, geri ödeyeceğine beni ikna et” diyor.
Peki ya bunca “para bulduk, masamda milyarlı k öneriler var” açıklamaları?
Körfez’den gelen 50,7 milyar $’lık nasihati (!) “para bulduk” diye içeride seçmene anlatıp duruyoruz. Oysa depremde kullanılma şartıyla sözü verilen sukuk (İslami bono) dahi, eski bakanın 5 yıl önce Citi’de “İngilizleri ters köşe yaptım” sözlerinin intikamı olarak dondurulmuş durumda. Amerika’da ise “iyi gidiyorsunuz, radarımızdasınız ama yeni yönetimin raf ömründen emin olana kadar bekleyin” tesellisine tosladık. Şimdi yönü Afrika dâhil gezegenin diğer bölgelerine çevirdik.
not
BULDUĞUMUZ PARAYI NASIL KULLANIYORSUNUZ
Bütçe mevsimi geldi. 2024 bütçesi bu hafta mecliste. Yılsonuna dek vekilleri ve bizleri meşgul edecek. Bir de 12’nci Kalkınma Planı da tartışılacak. Umarım birileri çıkar da “11’incisinden ne hayır gördük ki 12’ncisini tartıştırıyorsunuz?” diye sorar. Ancak Meclis’i boş bırakmamak lazım, varsın oyalansınlar.
Türkiye’nin genelde kaynak bulma sorunu olmamıştır. Fakat oluşturulan kaynağı, üretilen parayı nasıl kullandığı, ne yazık ki bizi orta gelir tuzağına düşüren önceliklerle (!) doludur. Gösteriş yatırımları, döviz kazandırmayan alanlar, betona gömme, seçim ekonomisini finanse etme, kamunun şatafatına yatırma gibi alanlar…
Şimdi deniz bitti, vatandaş enflasyon pençesinde… Bunların yediği yemeğin faturası da emeklinin, ücretlinin önüne konuluyor. “Bütçe gerekçeleriyle emekliye az zam yaptık” diyecek kadar da pişkiniz. Mücbir sebep, bütçe kısıtları ama kamunun hesapsız kitapsız, sınırsız, hadsiz harcamalarında mücbir sebep diyerek kısıntıya gidilmiyor. Durum şudur; kıtlık zamanlarında insanı; açık değil, alıştığı tokluk öldürür. Bizim kamu ve siyaset, alıştığı popülizm finansmanı yüzünden halkı, emekliyi zora sokuyor.