Döviz ve faiz “sonuç” şimdi “süreçlere” odaklanmalıyız
Ar-Ge, tasarım ve inovasyon günümüz rekabetinin merkezine yerleşen üç etkinlik. “Yenilikçi rekabet bilinci” yükselmeyen birey, topluluk ve toplumlarda üretimi artırarak, insanların yaşamını kolaylaştırmaya katkı yapamıyor. Yüzleştiğimiz yoksullaşmayı yaratan süreçleri iyi anlayamaz ve anlatamazsak tıkanan kanalları açamayız.
Kararlı bir gelişme, nitelikli büyümenin itici gücü olan yenilik gücünü sonuçları tartışarak artıramayız; süreçlere odaklanmamız gerekiyor. Gelişmenin itici güçleri olan araştırma-geliştirme ve tasarım yetkinlikleriyle beslenen “yenilikçi sistem” oluşturabilmemiz için “kamu ve özel kesimin bağlantı düzeyi, iletişim ve etkileşim kalitesi ve işbirliği yapabilme becerisi” önemli. Bir başka anlatımla “yönetim kalitesini” artıracak olan etken “piyasa sisteminin boşluklarını” doldurmaktan geçiyor. Piyasa sisteminin boşluklarının farkında olmak yetmiyor; o boşluklar hakkında net bilgi sahibi olmak ve boşlukları doldurmak için ne yapılması gerektiğini de iyi bilmek gerekiyor.
Rekabet gücünü piyasa sistemi belirliyor; piyasa sisteminin işleyişi de yenilikçi sistemin gelişmesini… Piyasa sisteminin boşluklarını anlama, anlatma ve gereken önlemleri alabilme yetkinliği çok temel belirleyiciler arasında yer alıyor.
Piyasayla günlük yaşamımızda ve uzun soluklu gelişme yaratılmasında faiz, döviz kuru ve borsa hareketleriyle yüzleşiyoruz. Faiz ve kur kadar borsalarda emtia fiyatları da belirsizlikleri azaltan ya da artıran etkileri nedeniyle yatırım ve üretim kararlarını etkiliyor.
Kamu ve özel kesimin kararlarını, kurumlarını ve yarattıkları sonuçları etkileyen “piyasa sisteminin boşluklarını” anlamamız ve anlatabilmemiz için üzerinde derinliğine düşünmemiz gereken bir dizi konunun başlıklarını sorular halinde paylaşalım. Her başlık ayrı bir ya da birkaç yazı konusu… Bu yazının paylaşmak istediği ise “hatırlatma” sınırları içinde kalıyor.
Doğru soru, çözümün yarısıdır
Doğru soru çözümün yarısıdır. Kararlı bir gelişmenin sağlanmasını yaratacak olan piyasa sisteminde hangi boşlukların bulunduğunu sorular halinde sıralayalım ve kendimize ayna tutalım:
- Piyasa koşullarının “ulaşabilirlik ve erişilebilirlik” bağlamını izliyor, gözlüyor ve anlıyor muyum?
- Ekosistemlerin “simbiyotik” ve “asalak” unsurlarının farkında mımıyım?
- Rekabet düzeyimizin yaygınlığı, yoğunluğu ve derinliği hakkında bilgiye dayalı fikrim var mı?
- Düzenlemelerin nicelik ve nitelikleri, kaynak kullanımı verimine etkileri konusunu kavrayacak kuramsal çerçeveye, sağlıklı veriye, işlerliği olan modele sahip miyim?
- Coğrafi konum, yeraltı ve yerüstü zenginlikler, fiziki sermaye stoku, bilimsel ve teknolojik birikim ve insan kaynağını “verimli” kullanma düzeyinin rakiplere göre nerede olduğunu biliyor muyum?
- “İş ortamı” alışverişten kaynaklanan güven ve eşdeğerlilik ilkesinin uygulanmasıyla gelişir ve olgunlaşır. Hukuk sistemi kapsamında, fikri ve sinai mülkiyetin korunması… Eşit haklar ve fırsat eşitliği yarılması… Çalışırsam kazanırım algısını yaygınlaşması… Servet ve sermayemi hukuk düzeni korur düşüncesinin pekişmesi… Servet ve sermayemi istediğim gibi kullanırım değerinin yerleşmesi… Düşünce ve inançlara devlet eşit mesafede durur ve korur algısının anlamlı hale gelmesi… Siyasi baskı ile yüzleşmem güveni… Kanun önünde herkes eşittir algısı… Hâkimler bilgi, atama ve gelir bakımından bağımsızdır inancı… Kanunları eleştiri hakkımız vardır ama uymama hakkımızız yoktur ilkesinin yurttaşlar tarafından içselleştirilmesi gibi etkenler iş ortamının bileşenleridir… İş ortamının bileşen ve bağlamlarının etkileşimini özenle izliyor muyum?
- Emek verimliliğini düşüren yarı-legal ve yarı formel yapıların etkilerinin farkında mıyım, kayıt dışı ve kuralsızlıkların etkilerini ölçüyor muyum?
- Kamu ve özel kesim etkileşiminin ve etkin yönetimin zenginlik üretiminin çok temel bileşeni olduğunu kavrıyor muyum?
- Yolsuzluk, haksızlık ve kayırmanın olmayacağına olan güvenim tam mı?
- Bürokrasi, yurttaşın işini kolaylaştırmak için vardır, ağır işleyişi ve engelleyici tavrı meşru değildir diyebiliyor muyum?
- İnsanlarımızın başka ülkelerde aş, iş ve güven aramamalarını özendirmeyen, beyin gücünün itici gücü olan yanlış yönetimlere karşı tavır alabiliyor muyum?
İndirgemecilik tuzakları
Soruları istediğimiz kadar artırabilir, piyasa sisteminin yarattığı boşluklar konusunda bilgilerimizi artırabilir ve netlik sağlayabiliriz… Söz konusu net bilgiye erişerek, etkin koordinasyon ve odaklanma yoluyla olumlu gelişmeleri hızlandırabiliriz.
“Süreçleri tartışalım” çağrısını yaparken, günlük yaşamı etkileyen “faiz, döviz ve borsa hareketlerini bir yana bırakalım” demiyoruz. Tam tersine piyasa üst göstergeleri ile birlikte süreçleri belirleyen “dip dalgaları ihmal etmeyelim” diyoruz. Konuların “bağlantısal bütünlüklerini” kapsayacak bir yaklaşımı benimseyelim, indirgemecilik tuzaklarına yakalanmayalım çağrısını yapıyoruz.
Çağrımız, günlük geçim kaygısında olan insanlarımızdan çok herhangi bir medya kanalıyla kitlelere ulaşabilin, bürokraside karar süreçlerini doğrudan ya da dolaylı yoldan etkileyen, siyasi iradeyle ilişkisi olan, STK yöneticileri gibi söz hakkını kullanabilenlere…
Piyasa sisteminin boşluklarını iyi anlar ve çevremize anlatabilirsek, “proje-odaklı iş yapmanın üstünlüklerini” kavrar “öngörme-önlem alma(fizibilite), uygulama, geribildirim, gözetim ve denetim disiplini…” konusunda üzerimize düşeni yapabiliriz…
Her şeyin hızlı değiştiği, karmaşanın arttığı bir çağda, anlama ve anlatmanın önemi de artıyor… Önce anlamalı, sonra anlatmalıyız ki, yarattığı sonuçlar işimize yarasının, yaşam zenginliğimiz artsın… Sormadan “anlamak” mümkün değil… Eksik ve yarım bilgiyle anlatmak ise yarardan çok zarar üretir…