Döviz kuru ile ihracat arasındaki ilişki
Covid-19 pandemisi olanca hızıyla tüm dünya genelinde devam ediyor. Her ne kadar sene başı itibariyla ülkeler aşılama programlarına başlamış olsa da, aşı tedariğinin sınırlı olması ve her ülkenin aşıya doğrudan erişiminin mümkün olmadığı göz önüne alındığında, 2021 yılının da pandemi gölgesinde geçeceğini öngörmek hiç de zor değil.
Dünya ticareti de elbette ülkelerin “kapanma” ve “açılma” programlarına göre dalgalı bir seyir izliyor. Son dönemde yoğun derecede tartışma konusu olan konulardan birisini ise döviz kurunun düzeyi ile ihracat rakamları arasındaki ilişki teşkil ediyor. Bu yazımızda kısaca basit veriler ışığında bu iki değişken arasındaki bir korelasyon olup olmadığına bakacağız.
Aşağıdaki tablo ülkemizin yıllar itibariyla ihracat tutarlarını gösteriyor. Tabloya ilk baktığımızda detaya girmeksizin göze ilk çarpan husus, son dört yıldır ihracatta bir anlamda yerimizde saydığımız oluyor. 2020 yılındaki düşüşü pandemiye bağlı olarak olağanüstü koşullar sebebiyle normal karşılasak bile, 2018 ve 2019 yıllarındaki artışların da beklenen düzeyde olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. 2018 yılında ihracat tutarımız 2017’ye kıyasla % 7 artarken, 2019 yılında ihracat 2018 yılına kıyasla yine yaklaşık % 7,2 oranında artmış.
Peki aynı dönemde döviz kuru ne olmuş diye baktığımızda aşağıdaki gibi bir resimle karşı karşıya kalıyoruz. Aşağıdaki tablo bizlere son dört yıldaki ortalama ABD Doları kurunu gösteriyor. ABD Doları Türk Lirası karşısında 2018 yılında bir önceki yıla kıyasla ortalama % 31, 2019 yılında bir önceki yıla kıyasla yaklaşık % 18 değer kazanırken, 2020 yılında bu oran % 23,5 olarak gerçekleşmiş.
Yukarıda yer alan iki tabloyu karşılaştırmalı olarak değerlendirdiğimizde 2020 yılındaki pandemiye bağlı düşüşü dikkate almadığımız durumda bile, ihracat rakamlarımızda olan yıllık artışların ortalama döviz kurunda yaşanan artışların oldukça altında kaldığını görüyoruz. Bu durum aslında ihracatçımızın “döviz kuru çok arttı, ben de bu ihracat hacmimi arttırayım ve daha fazla para kazanayım” diye bir refleksinin olmadığını daha doğrusu olamadığını gösteriyor.
Elbette bu durumun çok farklı sebepleri var. Her şeyden önce ihracatımız ithalatımızdan bağımsız değil. Çoğunlukla ara malı ithal edip, nihai ürün ihraç eden bir dış ticaret yapımız var. Buradan hareketle döviz kurlarındaki dikkate değer yükselişler ithalatın da bir bakıma sınırlanmasına sebebiyet verirken, bu durum ihracatın da baskılanmasına yol açabiliyor. Çünkü istenilen miktarda hammadde ve girdi tedarik edilemiyor.
Bir diğer önemli nokta ise ihraç fiyatlarında kendini gösteriyor. Döviz kurlarında dönemsel yaşanan normalin üzerindeki artışlar, ihracatçılarımızın mal sattığı ülkelerdeki alıcılar tarafından daha önce döviz bazındaki ihraç fiyatlarının pazarlık konusu edilmesini doğurabiliyor ve çoğunlukla bu durum döviz bazındaki ihraç fiyatında düşüşleri beraberinde getirebiliyor. Bu durumu pek çok ihracatçımızdan farklı platformlarda şahsen duyduğumu ifade etmek isterim.
Sonuç olarak ülkemiz özelinde döviz kurlarındaki artışların ihracatta beklenen artışları doğurmadığı bir gerçek. Özellikle pandemi sürecinden geçtiğimiz bu dönemde döviz geliri sağlayan faaliyetlerden turizm ve hizmet ihracının neredeyse durduğu bir ortamda ihracat, ülkemize döviz girdisi sağlayan tek seçenek olarak önümüze geliyor. İhracatın gerçek anlamda arttırılmasının yolu ise pek kişi ve kesimin her zaman tekrarladığı gibi üretimdeki yapısal dönüşümleri sağlayarak katma değeri yüksek ürünleri üretmekten ve daha önce girilememiş yeni hedef pazarlara girebilmekten geçiyor.