Dört yıl oldu...
Saydım; bugünkü hariç dört yıl içerisinde tam 191 köşe yazısı yazmışım, 138 örnek yer anlatmışım. Kanımca verimli bir dört yıl geçmiş. 2019 yılı Aralık ayında yazmaya başladığımda yerel seçimlerin üzerinden henüz 8 ay geçmişti. İstanbul içinse bu süre 5 ay. Neredeyse bir görev dönemi boyunca her hafta yazmışım; belediye başkanlarımız dünya örnekleri ile tanışsın, feyz alsın, şehirlerimiz hak ettiği çıta yüksekliğine ulaşsın, refah ve itibar kazansın diye. Şimdi de yeni dönem seçimlerin arifesindeyiz. Şunun şurasında 3 ay kaldı. Geçmiş dönemin muhasebesini siz sevgili okurlar mutlaka yapmaktasınız, yapacaksınız da. Önemli olan geçmiş dönemden ders çıkarıp yeni dönem için doğru kararlar vermek, doğru seçim yapmak. Sözüm benim, sizin gibi sade seçmenlere değil. Sandığa taşınacak adayları tespit eden siyasi partilere. Aday tespitinde dikkate alınacak başarı kriterlerinin mutlaka şehir yönetiminde çağın gerektirdiği özellikler dikkate alınarak saptanması. 191 köşe yazısında bunları sıklıkla dile getirdim, yetmiyorsa bir de burada özetleyeyim:
Katı güç yetmez, yumuşak güç şart!: 600 yıllık imparatorluk, 100 yıllık cumhuriyet dönemi, toplam 700 yılda kalıcı ve her çağda ihtiyaca cevap verecek uzak görüşlülükle planlayıp tamamlayamadığımız, yap-bozlarla vakit ve nakit yitirdiğimiz metro, köprü, meydan, yol, kaldırım gibi altyapı işleri herhalde yapılacak, ancak bunlar yetmeyecek. Yumuşak güç, muhtemel ziyaretçi, yatırımcı ve yetenekli yerleşimcilerin algı ve tutumlarını şekillendirmeye, güven ve işbirliği tesis etmeye imkân vermektedir. Tüm bunları kalpleri kazanıp zihinlere yerleşerek gerçekleşmesini sağlamaktadır. Yumuşak güçten yararlanarak şehirler dışarıdan doğrudan yatırımları cazip hale getirmekte, ticareti güçlendirmekte, turizmi ilerletmekte ve yetenekli kişileri buyur etmektedir. Bunların hepsi yeni iş imkânları sağlanması, kazançların artması ve ekonominin gelişmesi demek.
Kıymetlendirmek, zenginleştirmek şart!: Rekabetin çok yoğun olduğu bu günlerde bir şehrin sahip olduklarını olduğu gibi sunması marifet kabul edilmiyor. Onları kıymetlendirmek gerekiyor. Cazibe ve ikna yoluyla tercih ve davranışları etkilemeyi sürdürebilmek, becerebilmek; gözden düşmemek, aynı zamanda şehrin değerlerini; doğasını, kültürel mirasını, yerleşik becerilerini koruyabilmek, elde tutabilmek gerekiyor. Düz mantıktan vaz geçilmeli, şehrin var olan değerlerini cilalamalı, parlatmalı ve bir güzel ambalajlamalı. Sonra bunları etkin bir şekilde ilgili gruplara iletmeli; interneti, sosyal medyayı bu amaçla doğru kullanmalı. Kıymetlenen şehir ekonomik kazançlarını arttırmaya başlayacaktır; refah şehirde yaşayan herkes tarafından hissedilecek, elde edilecek itibar herkesi gururlandıracaktır.
Yeni dönemden beklentilerim ise şu şekilde:
- Yerel yönetimler yasasının ele alınıp çağın gerektirdiği şekilde belediye başkanı yetki ve sorumluluklarının yeniden düzenlenmesi,
- Siyasi partilerin belediye başkanları için bir başarı kriter seti hazırlaması, yerel seçimlerde başkanlığa talip olacakların bu kriter setinden haberdar olması, ona uygun hazırlık yapması; mevcut belediye başkanlarının başarısının görev süresi bitimi beklenmeden dönemler itibariyle bu kriter setine göre değerlendirilmesi,
- Turizm Geliştirme Ajansı’nda toplanan maddi kaynağın önemli bir kısmının Turquality benzeri fakat ondan çok daha iyi yönetilen bir destek programı çerçevesinde şehirlerin ziyaretçi, yatırımcı ve yetenekli yerleşimci cezbetme çabalarına tahsis edilmesi; gelişmelerin denetlenmesi ve başarının ölçülmesi.
İnanın, yukarıda sıraladıklarım ciddiyetle hayata geçirildiğinde her bir şehirlinin maddi – manevi kazancı artacaktır. Şehirlerimiz kanalıyla ülkemizin refah ve itibarı da artacaktır. Tüm okurlarıma sağlık dolu, güzel bir yıl diliyorum!
2023’ÜN “EN”LERİ
- Albina Ruiz: Peru Çevre Bakanı. Eğitim için gittiği Lima şehrinde satılabilecek işe yarayan bir şeyler bulma umuduyla çöp dağlarını eşeleyen, hurda ayıklayan ve bir nevi geri dönüşüm neferi gibi çalışan insanların çaresizliğine tanık olmuş, onları örgütlemiş, belediye hizmetlerinde yaralanılmasını sağlamış, sosyal güvence yasası için mücadele etmiş ve başarmış örnek bir sosyal girişimci.
- Salla: Finlandiya’nın Kuzey Kutbu’na yakın Lapland Bölgesi’nde yer alan 3,500 nüfuslu bir yerleşim. Çok soğuk bir iklime sahip. Dünyanın dikkatini küresel ısınmaya çekmek için yaratıcı bir kampanya başlatmışlar; 2032 Dünya Yaz Olimpiyatlarına aday olmuşlar! Tabii ki gerçek anlamda değil. Ancak bu kampanyanın etkisi çok büyük olmuş. Sosyal platformlarda küresel ısınma ile ilgili tartışmalar yüzde 879 artmış! Kampanya izleme yüz milyonlara erişmiş.
- Chester: İngiltere’nin kuzeybatı bölgesinde yer alan Dee Nehri kenarında kurulu 120 bin nüfuslu bir şehir. Tudor dönemi mimari örneklerine bolca rastlanan bu yer antik dönemden beri matematikçiler tarafından güzelliğin göstergesi olarak kabul edilen “altın oran” (1:1,618) açısından en yüksek skora sahip.
- Rachel Carson: ABD’li bilim insanı. Çevreci hareketin önderlerinden kabul edilmekte. Kırlarda yaptığı gezilerde rastladığı kuş ölülerini inceleyerek tarımsal alanda yaygın kullanılan DDT ilacının çevre üzerindeki zararlı etkisini tespit etti. 1962 yılında elde ettiği bulguları içeren ve çevre kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini anlatan “Silent Spring – Sessiz Bahar” isimli kitabını yayınladı. Kitap tüm dünyada büyük ilgi uyandırdı, Türkçe dahil 30’dan fazla dile çevrildi ve satışı 10 milyonu aştı. Rachel Carson dönemin devlet başkanı tarafından madalya ile onurlandırıldı, ünlü Time dergisi onu dünyayı etkileyen kadınlar arasında kabul etti ve kapak yaptı.