Dönüşüm başarısı
Dünya Bankası tarafından 2020 yayınlanan bir kitap var elimde: “The Hidden Wealth of Cities-Şehirlerin Saklı Zenginliği”. Kitap halka açık alanların geliştirilmesi ve yönetimi ile ilgili. Dünyanın nüfusu en yoğun ve en düzensiz şehirlerinin bile bu zenginliği sağlayacak saklı-gizli fırsatlar barındırdığını ve akılcı bir şekilde değerlendirilirse nasıl birer dönüşüm başarı hikâyesi ortaya çıkacağını örnekleriyle anlatıyor.
Şehirleşme, ekonomik canlılığın sonucu artan verimlilikten insanların yarar sağlamasına ve bilginin yayılmasıyla inovasyonun hız kazanmasına imkân verirken diğer yandan doğal kaynak ve bakir alanlar üzerinde yoğun bir baskı oluşturmakta, bunun sonucu hava kirliliği, trafik yoğunluğu gibi istenmeyen sonuçlar doğmaktadır. Elde edilen kazanımlarla kayıplar arasında bir dengenin sağlanması ve bunun sürdürülebilir kılınması şehir yönetimlerinin başlıca uğraşı olmaktadır.
Birleşmiş Milletler raporuna göre (2019), 10 bin metrekare (on dönüm) alanda 510 kişilik nüfusu ile Dhaka (Bangladeş) en yoğun nüfusa sahip şehirlerden olup trafik akış hızı da yürüyüş hızına yakın, saatte 7 kilometredir. Benzer şekilde Nairobi (Kenya) şehrinde insan taşımada kullanılan “matatus” denilen minibüsler trafik sıkışıklığından saatte ortalama 14 kilometre hızla gidebilmekte ve yapabileceği işin ancak yüzde 20’sine ulaşabilmektedir. Nüfusu yoğun çoğu şehir benzer sıkıntılara göğüs germek zorunda kalmaktadır. Bu nedenle akılcı dönüşümlerle kazanılacak ve yerinde değerlendirilecek her alan şehirler için önemli birer kazanç olacaktır.
Şehirlerin dönüşüm trendi şu şekilde ifade edilmektedir:
- 70’li yıllar: Güçlü fiziki müdahale; eski yapıların yıkılıp yerine yenilerinin yapılması; vahşi dönüşüm!
- 80’li yıllar: Yumuşak yaklaşım; sosyal açıdan dengeyi sağlamak, mevcut nüfusu korumak
- 90’lı yıllar: Karma yaklaşım; dönüşümün ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarını hesaba katmak
- 2000’li yıllar: Stratejik yaklaşım; dönüşüm müdahalelerinde olası yan etkileri hesaba katmak
Böylece dönüşüm projelerinde uzun dönemli stratejik plan ve kaygılar öne alınmış ve şehirler için yaratıcı çözümlerin önü açılmıştır. Yukarıdaki kronolojik sıralamaya bakınca bizim halâ 70 ile 80’li yıllar arasında bir yerde olduğumuzu görmek acı verici!
Şehirlerin, eski yapıların olduğu ve / veya terk edilmiş, yararlanılamayan alanların yeniden değerlendirme ve dönüşüm ile nasıl fırsatlar yaratılacağını hayal etmekte pek başarılı olduğu söylenemez. Şehrinizi alıcı gözle bir gezin, yaratıcı bir şekilde dönüştürülse nasıl mucizeler doğacağını hayal edin!
Nitelikli halka açık alanların ve yeşil alanların varlığı şehirlerin yaşam kalitesi, ekonomik canlılığı ve inovasyonun bir barometresi olarak kabul görmektedir. Söz konusu alanları akıllıca tasarlayan, gerçekleştiren ve yöneten şehirler yetenek ve yatırım cezbetme konusunda bir adım ileri gitmektedir.
Haftanın Dönüşüm Projesi: SAN ISIDRO; LIMA, PERU
Lima’nın “Bahçe Diyarı” diye adlandırılan, kişi başına düşen en yüksek yeşil alan oranına sahip San Isidro bölgesi şehrin en çok ziyaret edilen noktalarından birisidir.
Bir zamanların terk edilmiş, sahipsiz bu alanı başarılı bir şekilde şehirlinin yararına dönüştürülmüştür. Bölgede 5 ayrı park, 10 dönüm zeytinlik, küçük göller ve bir golf kulübü yer almaktadır. Solunan hava kalitesini arttıran, şehirlinin sosyalleşmesine imkân veren bu bölge özenle korunmakta ve kollanmaktadır.