Dolar kuru 30 liraya dayandı
Yılın son haftasında doların geldiği nokta; 29,16 lira… 30’a kuruşlar kaldı. Yılbaşından bu yana %56,16’lık artış söz konusu. TÜİK’in TÜFE verilerine bakıyoruz; yılbaşından bu yana enflasyondaki artış %60. Peki, TL mevduatlar? Ancak %26’lık bir getiri sağladı yatırımcıya. Şimdi herkesin merak konusu; 2024’e dolar kuru kaç olur?
Bu sorunun her sektörde, hatta her kişideki cevabı, çok farklı… Eğer ihracatçı iseniz, bırakın 2024 yılsonunu, “derhal 40 ila 55 arasında” cevaplıyorsunuz. Zira rekabetçi kura ihtiyacınız var ve ithalata getireceği külfeti ikinci plana atabiliyorsunuz. Ancak vatandaş iseniz, daha mütevazı tahminler var.
PARA ALTINA SIĞINIYOR
Altın, yılbaşından bu yana %79,53 oranında yükseldi. Para, bereketli topraklara akan su gibidir; kaynağından yavaşça çıkıp, en verimli vadilere doğru yolunu bulur ve orada canlılık saçar. Uyanık balıklar gibi akıntıya karşı yüzenler; canlı para nereye akarsa, umutları ve çabaları da oraya doğru sürüklenir. Altın da getirisi ile yatırımcıları çekiyor.
Altını, arkasından koşan enflasyondan sığınılacak liman gibi görenlerin sayısında belirgin bir artış var. Hatta öyle ki mevduatın yeniden alternatif haline gelmesine rağmen birikimlerinin üçte birini bu alana yatırma önerisi, fazlaca dillendiriliyor. Söylenen şu; altın abad etmese de berbat etmez hiç değilse…
İKİ SORU İKİ CEVAP
Kurun 30’un üzerine çıkması ne anlama gelir?
Girdi maliyetlerinin artması, fiyat artışları, yükselen enflasyon anlamına gelir. Cebimizdeki delik büyür. İthalatın faturası tırmanır, kriz algısı oluşur. Kur geçişkenliği ile dolar gider her etiketin üstüne yerleşir. İthalata mahkûm sektörler zora girer. Kısaca ihracatçı dışında kimseye yaramaz. Hatta onlara bile…
Merkez bu durumda ne yapacak?
Merkez dolaşımdaki parayı çekmeye çalışırken bir yanda da tüketimin kısılması yönünde adımlar atıyor. Peki, yetiyor mu? Gündemimizde para hareketleri varken yetmediğini görüyoruz. Üstelik ne gibi sonuç vereceğini bilmediğimiz TL depo ihaleleriyle piyasadaki likiditeyi azaltma girişiminin, bir yandan çil çil banknot basma süreciyle çelişkisini merak edenler hayli fazla.
not
PARA DAMLAYA DAMLAYA GELİYOR
17 Aralık’ta 28,9 milyar $ olan hisse stoku, 15 Aralık’ta 31,2 milyar $’a yükseldi. Tahvilde ise 1,1 milyar $ stok 2,6 milyar $’a tırmandı. Haftalık net değişimlerde son 3 haftadır hisse senetlerinde 300 milyon $ üzerinde alım var. Geçtiğimiz hafta 891 milyon $ alım gerçekleşirken 15 Aralık haftasında 180 milyon $ alım yapıldı. Tahvil kanadında çok da tatmin edici bir yükseliş yok.
Öte yandan yabancı Türkiye fırsatını kovalıyor. En son JP Morgan’ın Orta Avrupa, Ortadoğu ve Afrika borç sermaye piyasalarından sorumlu yetkilisi Stefan Weiler; “bizim açımızdan bakılacak olursa Türkiye’yi gelecek yılın potansiyel büyük hikâyelerinden biri olarak görüyoruz” diyor.
Weiler, gelecek yıl devletin ve şirketlerin ihraç ettiği tahvil ve bono tutarının 25 milyar $’ı rahatlıkla aşabileceğini düşündüğünü söylüyor. Yani 2024’te hem devlet hem de şirketler finansman kaynaklarını çeşitlendirmek zorunda kalacak. Ancak buna imkân bulabilecekler mi? Sorun bu zaten.
“Bir de kuşlar var hâkim bey” diyordu Ahmed Arif; “Her şeyin başı onlar. Özgürlüğü koyuyor insanın kafasına...” Demem o ki sahi nerede bizim yurt dışından masamıza akan milyarlar, dolarlar, Eurolar? İnsanın kafasında bir merak ki sormayın, gitsin…