Doğu Akdeniz Havzası’ndaki “olumlu ayrışmayı” hızlandıralım

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Konuştuğumuz dilin “kavramları ve terimleri” gelecekte ne yapacağımızın en önemli göstergesidir. Bu dil hatırlatmasını yapmanın haklı bir nedeni var: Neredeyse yarım yüzyıl öncesinde, konuşmalarımda ısrarla Mersin’den Urfa’ya uzanan bölgeyi “Doğu Akdeniz Havzası” diye anlatıyordum. Havzadaki her ilin ilçenin hatta köyün sorunlarını sadece kendi alanına indirgeyerek dile getirmelerini “kasaba kültürü çıkmazı” diye tanımlıyordum. Bu tanımlama başlangıçta tepkilere neden oldu, zaman içinde ise yaygın kullanılan bir anlatıma dönüştü. Bugün, ülkemizde üretimin geliştirilmesi konusunda söz söyleyenlerin, “üretim tesislerini ölçeklendirilmesi” konusunda kafa yoranların havza ölçekli bakış açısını içselleştirmiş olmaları “kasaba kültürünü kıran” önemli aşamalardan biridir. Zihinsel gelişmenin anlatım diline yansıyan bu “olumlu ayrışmasını” toplumun derinliklerine ne kadar yayarsak gelişmenin hızı da o denli artacak.

Doğu Akdeniz Havzası’da ülkemiz açısından “olumlu ayrışma” sadece “havza bakışının” yaygınlaşmış olması da değil. Havzadaki sivil toplum örgütlerinde yönetim sorumluluğu almış olan iş insanlarımız, üretim örgütlenmesinin her alanında “işin anlaşılması, ihtiyaçların belirlenmesi” konusunda da “ortak dile” erişmiş durumda.

DÜNYA Gazetesi Adana Bölge Temsilcisi Selçuk Altun’un koordinasyonunda hazırlanan “Doğu Akdeniz’in Üretim Üsleri” çalışmasını özenle inceledim. Tek bir cümleyle anlatmak gerekirse, değerlendirme yapan bütün sivil inisiyatif yöneticileri, karma OSB’lerde, Özel İhtisas OSB’lerinde, sanayi sitelerinde ya da başka yerlerdeki üretim tesislerinde “nicelik gelişmesini aşarak nitelik geliştirmesine yönelmeye” vurgu yapıyorlar.

Nitelik geliştirme öne çıkıyor

Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, “sanayi kampüsünün” inşaatına başlandığını, yılsonunda faaliyete geçeceğini belirtiyor. Kampüste “Firmaların üretimde verimliliklerini nasıl artıracaklarını anlatacağız. Bunu model fabrikamızda uygulamalı olarak göstereceğiz. Arkadaşlarımız birçok firmamıza danışmanlık hizmeti vermeye başladılar. Geçtiğimiz yıl destek verdiğimiz bazı şirketlerimiz küçük değişikliklerle 20 milyon lira verimlilik artışları sağladılar” diyor. Odaklarında, “Yüksek katma değerli üretim için teknoloji üstünlüğüne sahip teknoloji-yoğun ürünleri öne çıkarmanın” yer aldığını söylüyor.

Adana Ticaret Odası Başkanı Atilla Meneveş, küçük ve orta ölçek işyerlerinin “model ve tasarımı” için sağlayacakları desteklerin “kalite ve verimlilik” artışı yaratacağını belirtiyor. Teknokent Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Selçuk Çolak da, iş dünyasıaktörlerinin “işbirliğini artırarak daha fazla araştırama” yapacaklarını, araştırmaların “değere dönüşmesi” çabasına hız vereceklerini taahhüt ediyor. Adana Yumurtalık Serbest Bölgesi (TAYSEB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Aydın Aydemir, “Bölgenin katma değere dayalı üretim merkezi” hedefine yöneldiğine işaret ediyor. Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütçü, “Proje Destek Ofisi aracılığıyla global pazarlarda yer edinmek isteyen firmalara teşvik, hibe ve destek programlarından faydalanmaları ve özgün projeler üretmeleri için ara yüz oluşturma misyonu ile hareket ettiklerini” paylaşıyor. Firmaların “rekabete dayalı, yaratıcı, verimli bir yapıya kavuşmalarına” odaklı çalıştıklarını, “Yapılan birebir görüşmelerle sanayi kuruluşlarının ihtiyaçlarını belirlediklerini” de belirtiyor. Sütçü, Ar-Ge kültürü yaratma, sorunları üniversite ve diğer aktörlerle birlikte çözmek vemarka-değeri yaratmanın önünü açmaya yönelik çalışmalar yaptıklarının da açıklıyor.

Car açığı kapatma

Kimya Vadisi Proje Koordinatörü Prof. Dr. Selahattin Serin, dünya ticaretinin yüzde 28’ini kimyasal ürünlerin oluşturduğunu, ülkemizin payının yüzde 1 düzeyinde olduğunu söylüyor. Serin, “Yılda 16 milyar dolaylarında ihracat, 42 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz. Sektörün cari açığa olumsuz katkısı 24 milyar dolar üzerinde” diyerek, yeni yatırımı ihtiyacına vurgu yapıyor. Daha sonra yurtiçi üretime değer katmak için oluşturulan donanımı anlatarak, nitelikli kimyasallar üretimi için sağlayacakları desteklerin altını çiziyor.

Antakya Mobilyacılar İhtisas Sanayi Sitesi Kooperatif Başkanı Hüseyin Doğru, Ortadoğu ülkelerine yönelik mobilya ihracatı potansiyeline yöneldiklerini söylüyor. Antakya OSB Yönetim Kurulu Başkanı Tahsin Kabaali’nin bölgedeki yatırım gelişmesini yeni bir yaklaşımla ele almak gerektiğini anlatıyor.

Çukurova Teknokent Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr Selçuk Çolak, üniversiteyle işbirliği yaparak, akıllı tarım, akıllı sağlık, dijital odaklı yaratıcı sektöre değer katacaklarını “sanayinin ihtiyacı olan alanlara” odaklandıklarını, “tarımda inovasyon ve mükemmeliyet merkezi” oluşturulduğunu ve diğer nitelik artıcı çabalarını sıralıyor. Yaratıcı sanatlar alanında “film endüstrisi” altyapısı oluşturacaklarını da belirtiyor. Akdeniz Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği (ASHİB) Başkan Vekili Ali Can Yamanyılmaz ,Karataş’da verimsiz arazilerde kurulacak “tarla balıkçılığı” projesinden umutlu olduğunu belirtiyor. Salgın sonrası gündemde “iklim değişikliğinden” hemen sonra gelen “gıda ırzı güvenliği” bağlamında balıkçılık gibi projeler de önemli. Ayrıca “ürün deseninin zenginleştirme” bağlamıyla ele almak nitelik gelişmesi açısından motive edici olabilir. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ceyhan Kaymakam Bayram Yılmaz, çevrede oluşan üretim alanlarına işaret ediyor. Bütün anlatılanlar, Doğu Akdeniz Havzası Ekosistemi bağlamında ilerletme ihtiyacını öne çıkarıyor. TAYSEB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Aydın Aydemir, Yumurtalık Serbest Bölgesi’nde “ Üretim amaçlı yatırım yapacak olanlara, “30-45 yıl gibi uzun süreli uygun bedelle yer kiraladıklarını”, belirterek, çıplak mülkiyet odaklı yer tahsisleri yerine üretim odaklı mülkiyet anlayışına dayalı yer tahsislerinin işaretini veriyor. Bu konuda bütün OSB yönetimlerinin, yatırımcının taşa toprağa para bağlamamasını talep etmesi aşamasına gelindi.

Değerlendirmelerde asıl dikkati çeken husus, STK yöneticilerinin teşvikler, destekler, yardımlar, indirimler, muafiyetler gibi “talepçi anlayışı” bir yana bırakarak, “içe dönük gelişmeye” yönelmeleri ve “havza bakışını” öne çıkarmalarıdır. Mersin’den Urfa’ya ekonominin bütün aktörleri Doğu Akdeniz Havzası Planı yapılmasına önderlik etmeli, katılmalı, havzanın “ bağlantısal bütünlüğünü” dikkate alan kapsayıcı bir anlayışı egemen kılmalıdır. Plan, öngörme ve önlem alma, gözetim ve denetim disiplinine katkı yapmak için havzanın her türlü imkan ve kabiliyeti vardır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar