Doğru hedef yanlış sonuç
Başarı için hedef oluşturmalı, performans kriterleri belirlemeli ve kaynaklarımızı bu çerçevede seferber etmeliyiz... Yoksa öyle değil mi? Goodhart Yasası, Campbell Kanunu ve Kobra Etkisi ile bunun çok daha karmaşık bir süreç olduğunu konuşalım.
Charles Goodhart (d. 1936) İngiltere Merkez Bankası’nda (Bank of England) ve London School of Economics’de çalışmış bir ekonomist. Para piyasaları ve döviz kurları konusunda uzman. Ama bugünkü sohbetimizi ilgilendiren yönü, kendi adıyla anılan bir ‘yasa’ haline gelen, çok beğendiğim bir sözü: ‘bir ölçüt (performans kriteri) hedef haline gelirse, iyi bir ölçüt olmaktan çıkar’.
İş hayatımda bunun o kadar çok örneğini gördüm ki... En tipik olanı, satış hedefi. Ciroyu artırmak ve bu hedefi bir performans kriteri haline getirmek elbette önemli. Ancak bu temel bir gösterge haline geldiği anda şirketlerin adeta kimyası değişiyor. Çalışanlar ne pahasına olursa olsun satışa odaklanıyor. Ne de olsa, Warren Buffett’ın ortağı, yüz yaşındaki yatırım üstadı Charlie Munger’in söylediği gibi, ‘müşevvikler (özendiriciler) karar almada en önemli kavramdır’. Ancak ciro hevesiyle, riskler unutuluyor. Mesela fiyat kırma sonucu kârlılığın düşüşü, tahsilat vadesinin uzaması ve satış yapmayan bölümlerde çalışanların kendini ikinci sınıf hissetmeye başlaması. Tam da bu yüzden, ciro temel hedef haline gelince, anlamlı bir ölçüt olmaktan çıkıyor.
Amerikalı sosyal bilimci Donald T. Campbell (1916-1996) benzer düşünceyi toplumsal konulardaki kararlar için dile getirmiş. Kendi adıyla anılan kanunda, bir göstergenin karar alma için ne kadar fazla kullanılırsa, yolsuzluk baskılarına o kadar fazla maruz kalacağını ve sonuçta toplumsal süreçleri bozmaya başlayabileceğini söylemiş. Mesela, ABD’nin bazı eyaletlerinde öğretmenler için öğrencilerinin sınav sonuçları performans kriteri olarak belirlenmiş. Sonuç? Kopyaya göz yumma başlamış.
Üstelik, tek bir göstergeye odaklanmak, kaynakların bir alana yığılmasına yol açarak hiç beklenmedik sonuçlar da verebilir. Örneğin sadece sınava odaklanan öğrencilerin kişisel gelişimlerinin eksik kalması, toplumsal becerilerinin gelişmemesi veya yaşadıkları stres sebebiyle bambaşka noktalara savrulmaları.
Son olarak, bir buçuk asır önce İngiliz yönetimindeki Hindistan’a uzanalım ve Kobra Etkisi’ne değinelim. Delhi’deki zehirli yılanlar baş edilemez noktaya gelince en ‘rasyonel’ adım atılmış: ölü kobra getirene ödül. Strateji başarıyla ilerlemeye başlamış. Her gün pek çok yılan leşi gelmeye başlamış. Ancak bu uzun süre devam edince işin sırrı anlaşılmış: meğer bazı kişiler ödül kazanmak için kobra yetiştiriciliğine başlamış! Yani bir problemi çözmek için tasarlanan teşvik, sorunu kötüleştirenleri ödüllendirir hale gelmiş. Bunun üzerine bir başka ‘rasyonel’ karar alınmış ve program iptal edilmiş. Bunun sonucu daha da vahim olmuş. Yılanları öldürüp satamayacaklarını anlayan uyanıklar, kobraları doğaya salıvermiş!
Ele aldığımız üç kavram da bize teşvik sistemleri tasarlamanın kolay olmayan ve kapsamlı analiz gerektiren bir iş olduğunu gösteriyor. Tüm okurlarımıza kendilerini hedeflerine ulaştıran işler yaptıkları bir hafta diliyorum.