Doğru gündem çözüme giden yolu aydınlatır
Belirsizlikleri “çaresizliğe” dönüştürmemek için ne yapmamız ve nasıl yapmamızın gerektiğine ilişkin bilebildiklerimizi paylaşmayı sürdürüyoruz: Genel olarak bütün örgütlerde, özelinde iş örgütlerinde yönetim sorumluluğu taşıyanların, dışarıdaki sese kulak vermeleri kadar, kendi içlerine yolculuk yaparak içteki sesi de dinlemelerinin çağımızın gerçekliği olan belirsizliklerin çaresizliğe dönüşmesini engelleyebileceği varsayımını sorguluyoruz.
İnsan doğasından kaynaklanan hangi tercih ve davranışların belirsizlikleri artırdığına ilişkin bildiklerimizi öncelikle paylaştık.
Zamanın ruhunu iyi okumak için başımızı kaldırıp yukarılara bakmak gerektiğine anlatmaya çalıştık.
Zamanın ruhunun temel bileşenlerini oluşturan jeo-politik gelişmeleri, hükümet kararlarını, işgücü hareketlerini, nüfus oluşumlarını ve geleneklerin belirsizlikleri artıran yönlerine değindik.
Zamanın ruhunu oluşturan bileşenlerden biri olan teknolojik gelişmelerin nitelik değiştirmesinin örgüt yönetmedeki etkilerini ayrıca ele alarak olası etkilerinin neler olabileceğini irdeledik.
Sözünü ettiğimiz gelişmelerin gündemi belirleme ve izleme konusunda ne yapmamız gerektiğini paylaşmak istiyoruz: Kendi deneyimlerimizden biliyoruz ki, doğru gündem belirlemek ve izlemek ilerlemenin önemli adımlarından biridir.
Öncelikler hiyerarşisi değişiyor
İnsanlığın kendi çabasıyla yarattığı teknolojinin nitelik değiştirmesi ve zamanın ruhunun diğer bileşenlerinin etkileri nedeniyle artan belirsizliklerin “çaresizliğe” dönüşmesini istemiyorsak geleceğin gündeminin ne olduğunu zihinlerimizde netleştirmeliyiz.
COVID-19’un yarattığı olağanüstü etki, ilk aşamalarda çaresizliği, çaresizliğin büyüttüğü kaygı ve korkuları besledi, küresel ölçekte beklenmedik salgınlarla başa çıkmanın olası yol ve yöntemleri gündemin hiyerarşisinde ön sıralara tırmandırdı.
Küresel anlamda insanlığı tehdit eden “iklim değişikliğinin olası etkilerinin ” sorgulanması gündemde tırmanan bir başka konumuz oldu. İklim değişikliğinin etkileri sorgulamadan, olası etkilerini kavramadan, bireysel ve kolektif çözümler üretmeden insanlığın geleceğini güven altına almanın güçlüğünün herkes bilincine vardı. İklim değişikliğe karşısında uygarlığımızın sunduğu başta bilim olmak üzere bütün birikimlerimizi ve toplumsal güçlerimizi bir an önce harekete geçirmek gerekti. Küçük ya da büyük, yerel da küresel, geleneksel ya da ileri teknoloji içerikli olsun üretim ve sosyal etkinliklerimizde iklim değişikliğinin olası etkilerini hesaba katmadan yakın ya da uzak geleceğimizi güven altına almamızın güçleştiği netleşti.
Yeni gündemin hiyerarşisinde ön sıralardaki diğer bir konu “kritik sistemlerin yeniden yapılandırılması” ihtiyacı. Kritik sistemler arasında öncelikli olanı “gıda arzı güvenliği” bütün toplumları yeni fikirler üretmeye, vizyonlar geliştirmeye, kuramlar kurgulamaya, modeller oluşturmaya, metotlar geliştirmeye, fikirler olgunlaştırmaya; strateji, taktik ve uygulama yolları belirlemeye, devlet, piyasa ve toplum arasında yeni bir sözleşme yapmaya zorluyor.
Kritik sistemler arasında “sağlık sistemlerinin yeniden yapılandırılması” konusu da yoğun biçimde sorgulanıyor. Temel amaç, maddi ve kültürel üretim yaparak insan yaşamını kolaylaştırmaksa, yeterli sağlık sistemi yaratmak istediğimiz sonuca bizi götürecek olan önemli araçlardan biri.
Teknolojinin hızlandırdığı kentleşme ve göç olgusunun insanların belli alanlarda toplanması diğer sorunlar gibi, “içme, kullanma ve sanayi suyunda azalma eğiliminin“ de gündemdeki yerini değiştirdi. Bireylerin, küçük ya da büyük ölçekli örgüt yöneticilerinin içme, kullanma ve sanayi suyu yönetimin nasıl olması gerektiğini sorgulaması ivedi sorunlarımız arasında yerini aldı. Sümer rahibinin dediği gibi, “Şimdi değilse ne zaman?” sorusunu kendimize yönelterek harekete geçmemizin ivediliğini hepimize kanıtladı.
İletişim ve etkileşim gelişme yaratmanın en etkili aracı. “İletişim ve etkileşimde eşitsizlikler” insanlar arasındaki gelir farklılıklarını aşırı büyütüyor; gelir eşitsizliğinin beslediği sorunlar giderek büyüyor. Bu bağlamda özellikle eğitim sistemlerinin erişemeyen kitlelere götürülmesi konusu ihmal edilmemesi gereken gündemimiz.
Teknolojinin nitelik değiştirmesi, ulaşılabilirlik ve erişilebilirlik potansiyellerinin artması örgütlerin iki temel bileşenini de kökten değiştiriyor; “iş süreçleri ve ona uygun işgücü profili” oluşturma gündemini de canlı ve diri tutma sorumluluğu artıyor.
Teknolojinin “insanın performansını artırması kadar yerini almaya aday olmasının yarattığı varlık tehlikesi” de özellikle üretken yapay zekâ bağlamı ile gündemdeki hiyerarşisinin yerini yükselten bir sorunumuz.
“Dijital platformların” Ar-ge aşamaları, tasarlanmaları, oluşturulmaları, denenmeleri ve işletilmeleri de gözden ve gönülden ırak tutulmaması gereken gündem maddesi. Dijital platformların ölçek, kapsama ve öğrenme süreçlerini kavramadan küresel rekabette var olma, varlığı koruma ve geliştirme şansı azalıyor. Ülkemizde rekabet edebilir ölçeklerin yaratılması, rekabet edebilir teknolojik donanımlara erişilmesi ve rekabet edebilir yönetişim anlayışının içselleştirilmesi de gündemde ön sıralarda yerleşiyor.
Zamanın ruhunu belirleyen bileşenlerin değişmesinin yarattığı yeni ihtiyaçlar ve yeni gündemler daha başka konuları da gündemimize ekliyor. Uyduların insanların geleceğini belirlemede kritik önemi, geleceğimizi güven altına almak için “uydu konumlandırmayı” bir ulusal beka sorunu haline getirdiği gibi, uzaydaki uydu kirliliğinin olası etkileriyle de başa çıkmak için sistemli çalışmalar yapmamızı gerektiriyor.
Kara sistemlerindeki değişme
Teknolojinin etkilediği, tam olarak tanımlamasını yapamadığımız için betimleme ve belirlemede zihinleri netleştiremediğimiz başka potansiyel alanlar da var. Potansiyel sorun alanlarından biri “kara sistemlerindeki değişmelerin olası etkileri”.Bir başkası “biyosfer bütünlüğünü tehdit eden” olgular. Bu olgular arasında “Stratosferik ozon incelemeleri ve okyanusların asitlenmesi” de var. “Biyokimyasal akışlar” da izlenmesi gereken sorun alanları.
Nerede baktığımız gündemdeki öncelikleri belirlese de, yüzleştiğimiz belirsizliklerin çaresizliğe dönüşmemesi ihtiyaç önceliklerini belirleyerek onları gündemde diri tutmamızı gerektiriyor.
Çağımızın hepimize dayattığı “kapsamlı gündemi”, “dinamik geri çekilme planı” yapmanın önemini, “yatırım iklimi” dediğimiz zaman neleri yapmamız gerektiğini, “yatırım yapma zamanlaması” konularını başka yazılarımızda paylaşacağız.