Doğa ile barış
Biyolojik çeşitlilik ya da biyoçeşitlilik gezegenimizin milyarlarca yıllık evrimiyle doğadaki süreçler ve insan etkisiyle oluşan bitki, hayvan ve mikroorganizmalarının yaşam çeşitliliği, doğal örüntüler, yaşam ağı, gıda ve geçim kaynağıdır. Sözün özü yaşamın temelidir. Bugüne dek 1.75 milyon tür tanımlandı. Bilim insanları tahmini ise 3-10 milyon tür olduğu.
Gezegenimizin biyoçeşitliliği için ilk ve mühim adım Haziran 1992’de Rio de Janerio’da atılmıştı. Sürdürülebilir kalkınma ortak hedefli, doğayla uyumlu, sağlıklı ve üretken bir yaşama hakkının öne çıkarıldığı Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı (UNCED), nam-ı diğer Rio Yeryüzü Zirvesi’nde Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik Sözleşmesi( UNCBD) kabul edilerek 1993’te yürürlüğe girdi. Ülkemizin Aralık 1996’da taraf olduğu sözleşmeye 195 ülke ve Avrupa Birliği dahil. Biyoçeşitlilik tarımsal; kurak ve yarı nemli topraklar; orman; iç su; ada; deniz ve kıyı; dağ; kutup biyoçeşitliliği olarak UNCBD uyarınca çalışılarak hızlı yıkımın durdurulması, türlerin korunması, doğa ile insan refahı destekleniyor. Sözleşmenin yönetim organı Taraflar Konferansı(COP) olup COP16, Cali-Kolombiya’da 21- 31 Ekim 2024 tarihlerinde “Doğa İle Barış” temasıyla rekor katılımla gerçekleştirildi. Kolombiya, Brezilya ve Endonezya ardından dünyanın üçüncü biyoçeşitlilik zengini ülkesidir.
Montreal-Kanada’daki COP15, 19 Aralık 2022’de çığır açıçı nitelemesi yapılan anlaşma ile sona ererek 2030 yılına kadar ulaşılması gereken dört amaç ve 23 hedefi içeren Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi (GBF) 2030’a dek kara, okyanus, kıyı alanları ve iç sularının %30’unu korumak; yararsız devlet sübvansiyonlarını yılda 500 milyar dolar azaltmak; gıda israfını yarıya indirmek için kabul edilmişti. Bu doğrultuda ülkelerin Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejileri ve Eylem Planları( NBSAP) için yenilemeler, entegrasyon yapılagelmekte.
COP16, 11-22 Kasım 2024 tarihlerinde Bakü, Azerbaycan’da “Yeşil Dünya İçin Dayanışma İçinde” teması ile paydaşları bir araya getirecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi( UNFCCC) 29.Tarafl ar Konferansı( COP29) öncesinde kritik önemli idi. COP29 teması ve “Doğa İle Barış” COP16 teması tam uyumlu. Yeşil dünya için mutlaka doğa ile barış yapmalıyız.
Gezegenimizin üç acil sorunu olan biyoçeşitlilik kaybı; çevre kirliliği; iklim değişikliği birbiri ile etkileşimle yaşamımızda. İklim değişip çevre kirlendikçe biyoçeşitlilik de giderek yok oluyor. UNCBD ile UNFCCC hedeflerinin birlikte ilerletilmesi su ve kara ekosistemlerimiz, insan için tartışılamaz elzemdir. Biyoçeşitlilik karbon döngüsünde, iklim değişikliğine uyumda önemli konumdadır. İklim değişikliğinden etkilenen biyoçeşitlilik uyum sağlama ya da yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle iklim değişirken biyoçeşitliliğimizi korumalıyız. Biyoçeşitliliğin iklim değişikliği mücadelemizin doğadaki askerleri olduğunu da unutmamalıyız. İklim değiştikçe, yağış anormallikleri (şiddetli yağış, kasırga, sel, ani sel, taşkın); kuraklık; sıcak hava dalgası; soğuk hava dalgası; ısı adası; küresel yüzey ve küresel okyanus sıcaklıklarında artış; deniz seviyesi yükselmesi; kar, deniz buzu ve buzulların yitirilmesi; yangın; hava kalitesi kötüleşmesi; göç; salgın oluyor. Bir düşünelim. Bu etkilerle arıların, erguvanların, krillerin, kutup ayılarının, lemurların, mantarların, mercanların, mimozaların, penguenlerin, planaryaların, planktonların başına neler neler gelebilir? Endişeli olmak yetmez. Korkmak gerek. COP29’da “Doğa Temelli İklim Eylemi” için ilerleme bekliyoruz. Başta İklim Eylemi İnovasyon Alanı; Sürdürülebilir İnovasyon Forumu; Tarımsal Gıda Zirvesi gibi etkinliklerde biyoçeşitliliğin hak ettiği konumla masada olmasını bekliyoruz. Çünkü küresel ekonominin %50’si biyoçeşitlilik kaybı nedeniyle tehdit altında. Küresel biyoekonomi yaklaşık 4 trilyon dolar değerinde olup elli ülkenin biyoekonomi stratejileri var. Bu nedenlerle COP29 çıktıları da COP16 gibi “Doğa ile Barış” için, yeşilimiz, mavimiz için olmalı.