Diyalektik ve değişim
Diyalektiğin birinci yasası harekettir. Diğer bir ifade ile bizi kuşatan her şeyde bulunan değişim diyalektiğin temelinde yatan kuraldır. Doğa, insanlık tarihi ve zihnimiz sonsuz ve karşılıklı ilişkiler/etkiler yumağıdır. Diyalektiğin babası Herakleitos dünyayı hareket halinde tanımlamıştır. Birçok filozof diyalektik felsefe geliştirmiştir ama sistematik ve bütünsel olarak diyalektiği felsefenin merkezine yerleştiren Hegel’dir. Hegel ilk önce düşüncedeki hareketi keşfetmiştir fakat O idealist kampta yer alır. Ona göre evren maddeleşmiş fikirdir ve evrenden önce ilk ruh vardır. Özetle Hegel ruhun ve evrenin aralıksız değişim halinde olduğunu söyler ama maddedeki değişimler ruhun değişimlerin bir sonucudur der. Hegel felsefesi ile bu yönü ile metafizik bir felsefedir. Buna karşı gelen ve diyalektiği bir adım öteye götüren Karl Marx materyalist diyalektiği geliştirir. Hegel evrenin sürekli değişim halinde olduğunu söylemekte haklı ama fikirlerin şeylerdeki değişime neden olduğunu söylemesi yanlıştır. Bize fikirleri şeyler verir, şeyler değiştikçe fikirler değişir.
Diyalektik için kesin bir sonuç yoktur. Süreç belirleyicidir. Hiçbir şey mutlak değildir. Hiçbir şey tamamlanmış, bitmiş değildir. Her şey bir sürecin sonu başka sürecin başıdır. Bu anlamda idealist olsa dahi Hegel’in mutlak tini bile mükemmel ve nihai formda değildir. Oluş devam etmektedir. Geri dönüşler yaşanabilse dahi diyalektik ilerleyici bir harekettir. Diyalektiğin birinci yasası değişimdir. Şeyler aralıksız değişir ve gelişir. İkinci yasası; karşılıklı etkidir. Her şey karşılıklı etki halindedir ve bu etki zaten değişimi doğurur. Şeyler kendi kendileriyle uyum halinde değildir değişirler çünkü üçüncü yasa gereği kendi kendilerinde çelişki içerirler. Dördüncü yasa: sıçramalı ilerlemedir. Dönüşüm nasıl olmalıdır? Reformlarla mı devrimle mi? Karl Marx’ın yanıtı elbette radikal kopuştur. Değişimin önünde durmak hayatın akışına ters. Bu, statükocu bir tavırdır ve sürdürülemez. İnsan dediğimiz canlı, ilerlemek ister. O yüzden piramidin ortası ile yetinmemiş piramidin en tepesine tırmanmıştır. Var olmak için zıddınıza muhtaçsınız. Köle olmadan efendi olamaz. Eğer karşıtınla mücadeleye giriyorsan doğal sonuçlarına katlanmalısın. Sonuçların elbette dönüştürücü etkisi olacaktır. Buna direnmek sadece zaman kaybı.
Türkiye’de ve dünyada değişim hareketlerini diyalektik perspektiften okumak ve değişimi bu yönde yönetmek gerekir. Hegel felsefesi aynı zamanda diyalektiğin kendi içinden bir değişimi başlattığını vurgular. Dışarıdan ciddi bir değişim tehdidi varsa doğal bir refleks olarak savunmaya geçer. Ak Partiye oy verenlerin ittifak dışındakiler yerine içerde oyları değiştirmesi bu bağlamda okunabilir. Dışarıdan tehdit hissettiğinde kendi içine kapanan ama kendi içinde değişime alan açan bir reaksiyon. Ak Partinin sonuçlar ne olursa olsun yaptığı en iyi uygulamalardan bir tanesi, sürekli kendi içinde değişimi ve devinimi canlı tutmasıdır. Karşıtı siyasi hareket ise yıllardır aynı kadrolarla yönetiliyor. Kendi içinde dahi değişim son derece kısıtlı. Partinin içinden birisinin başkanlık adaylığı baskılanıyor. Bu tavır ne ilerlemecidir ne de insan doğasına uygun. Yenilgi idealist insanlar için kabulü kolay bir durum değildir ama çıktığınız yolun olası sonuçlarından birisi gerçekleştiğinde onurluca devretmeniz gerekir.
İnovasyona sadece sermaye artırımı için bir araç olarak bakmamak gerekir. Teknoloji ve inovasyon bugün belki de en önemli üretim faktörüdür. İnovasyon artı değer üretir. Karl Marx bugün yaşasaydı elbette kuramlarını inovasyon ve teknolojiyi denkleme katacak şekilde yenilerdi. İnovasyon bir ilerleme kulvarıdır. Hayata ve değişime dair fırsatlar sunan bir yolculuk. Her inovasyon bir değişimdir aynı zamanda. Biz inovasyonları radikal ve artırımsal şekilde temel olarak ikiye ayırırız. Artırımsal, mevcudun iyileştirilmesi iken radikal inovasyonlar geçmişten büyük bir kopuştur. Diğer bir değişle diyalektiğin dördüncü yasası olan sıçramaları yaratır. Artık toplumsal gelişmeleri felsefeyi ve teknolojiyi hesaba katmadan okumamız mümkün değil. Bundan sonra geliştirilecek tüm siyasal, sosyal ve felsefi kuramlarda teknoloji ve inovasyonların göz önüne alınması gerekir. Eğer kapitalizmden memnun değilseniz ve bazı şeyleri değiştirmek istiyorsanız onu ancak kendi silahları ile vurabilirsiniz. Bunun adı inovasyondur. Dışarıdan sert bir değişime elbette direnecektir ama içerden kendi evlatları ile değiştirebilirsiniz. Nasıl olabileceğini önümüzdeki haftalarda konuşalım.