Dışişleri Bakanı’nın çağrısını nasıl okudum?
İnsan doğası, ilgi duyulan ve öncelik verilen konuları önemseme eğilimindedir. Düşüncelerimi yazıyla anlatma tercihini yaptığım altmış yıldır, “önemli olan toplumun orta ve uzun dönemli geleceğini güven altına alacak konularla ilgilenmektir” gerekçesine kendimi inandırdığım için günlük popüler konulardan çok “dip dalgalarını kavramaya” gayret ettim.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 24 Haziran 2024 günü Haber Türk’ teki söyleşisinde,” Yapay zekânın beklenmedik hızda gelişmesi karşısında toplumun orta ve uzun dönemli vaziyet alması gerektiği” mesajını öteki önemli uyarılarından daha çok düşündüm.
Yapay zekâ alanındaki beklenmeyen hızdaki gelişme karşısında başta kamu entelektüelleri olmak üzere sorumlu olan herkes ne yapmalı?
Ray Kurzwell’ı Can kulağıyla dinlemeliyiz
Geçen haftaki yazımda da sözünü ettiğim Ray Kurzwell, bilgisayar bilimciler arasında önde yürüyenlerden biridir. İcatları var; “Akıllı Makineler Çağı” kitabının da yazdı. Akıllı makineler çağı üzerine yazdıklarından dokuz yıl sonra “Ruhani Makineler Çağı” kitabını okuyucularıyla buluşturdu. Aradan beş yıl geçti, 2005’de “Tekillik Yakın” kitabı dünya genelindeki yeni ve güçlü eğilim hakkında uyarılarını paylaştı. Yaklaşık 20 yıl sonra yeni bir kitapla karşımıza çıkıyor: “Tekillik Daha Yakın: Yapay Zekâ ile Birleştiğimizde”.
Kurzwell’in The Economist’den OKSİJEN gazetesinin 180’inci sayısında dilimize aktarılan “Dijital devrimden fiziksel devrime sıçramaya yakınız” başlıklı yazısındaki uyarılarını, insanlığın orta ve uzun dönemli geleceğini belirleme potansiyeli nedeniyle önemsedim. Gazetedeki arkadaşlara ve erişebildiğim dostlara yazıyı mutlaka okumaları gerektiğini söyledim.
Kurzwell’in yazısının merkez düşüncesini “Yapay zekâ simülasyonda milyarlarca kimyasalı hızlı bir şekilde ayıklayabiliyoruz. Simülasyonlar yapay zekânın mümkün kıldığı son derece zengin verileri içerdiğinden hem ilâç keşfi hem de deneme süreçleri daha da güçlenecek” genellemesi oluşturuyor. Ülkenin yönetimde kritik bir makam olan Dışişleri Bakanı’nın bu önemli sıçramanın farkında olması ve kamuoyu ile paylaşması ayrı bir değer ifade ediyor.
Kavram ve terimleri netleştirmeliyiz
Kendime şu soruyu yöneltelim: Simülasyonun potansiyelleri üzerinde düşünce geliştirmeden işimizi tam, doğru ve temiz yapabilir miyiz?
İş kuramı, model ve benzetim konularında zihnimiz net bilgiye sahip değilse, ne Dışişleri Bakanı’nın çağrısına yanıt verebilir, ne de işimize anlamlı bir değer katabiliriz.
Önce kuram ile model arasındaki ince farkı kavramalıyız. Herhangi bir alandaki kuramın kendi kendine yetmesi beklenir; Peter Coles’e göre bir model ise tamamlanmış değildir; her zaman eksiklidir.
Stephen Howking’in tanımına göre kuram, evrenin sınırlı bir parçasının modeli ve gözlemlerimizi bu modeldeki niceliklere bağlayan kurallar takımıdır.
İnsanlar bütün yaşamları boyunca evreni anlamak için “model ve benzetim” araçlarından yararlanır. Yaşadığımız dünyanın en yaygın modeli, insan atalarımızın neslini sürdürmek için ihtiyaç duydukları modeldir. Evrim süreci “doğal seçilimle” hataları ayıklayarak arındırmakta, yaşamın düzeni, dengesi ve döngüsü işlerliğini korumaktadır.
Modellerimiz yaşadığımız dünyaya nasıl bir anlam verdiğimizi belirlemekle sınırlı kalmaz; M. Mitchell Waldrop’ un belirttiği gibi nasıl eyleme geçeceğimizi de belirler. İnsanlar modellere göre düşünür; ona göre davranırlar. Howking’in çalışmalarında netleştirdiği gibi “modelden bağımsız gerçeklik yoktur.”
Kendi kendini uyarlayan karmaşık sistemlerde, akıllı organizmalarda ve ekonomilerde öngörme ve önlem alma disiplini model ve benzetim araçları olmaksızın sağlanamaz.
Kurzwell’ in yazısının merkez düşüncesini oluşturan “Dijital devrimden fiziksel devrime sıçramaya yakınız” öngörüsünü dayandırdığı gerekçe, model ve benzetim kapasitelerindeki olağanüstü gelişmedir. Dijital devrimin fiziksel devrime dönüşmesini sağlayacak olan işlemci kapasitelerindeki artışlar donanım altyapısında yeni imkânlar yaratmaktadır. Yazarın belirttiği gibi, Kasım 2023’te en iyi çip saniyede 48 milyar işlem yapabiliyordu; bugün Nvidia’nın b200 gpu’ları 500 milyar işlem yapabiliyor. İnsanlık tarihinde 2023’e kadar, tüm teknolojilerde kullanılmak için keşfedilen kararlı inorganik bileşik 20 bin kadardır. Google’nın Gnome AI uygulaması bu rakamı bir gecede 420 bine çıkarmıştır.
İşlemci kapasitelerindeki artış potansiyeli “katlanarak büyüme sürecinin” hız kesmediğini kanıtlıyor. İşlemci kapasitelerindeki artış, madde ve yerçekimi etkileşimi ile atom, elektron, kuark gibi parçacık davranışlarını gözleme, izleme, anlama ve anlamlandırma konusunda bilimin ufkunu alabildiğine genişletiyor. Kurzwell’in de vurguladığı gibi, simülasyonlar –benzetimler – potansiyelleri yeni bir dünya oluşturuyor; sorumlu olan herkesin bu yeni dünyada yerimizi bulma konusunda çaba gösterme sorumluluğu alabildiğine artıyor.
“Benzetim” deyip geçmeyelim
Kuram, model ve benzetim etkili yönetim araçlarıdır. Benzetimlerin orta ve uzun dönemli geleceğimizi güven altına almamızdaki önemini ve değerini kavramak için bu aracının ne olduğunu ve ne olmadığını, nasıl kullanılması gerektiğini kavrama için sürekli çaba göstermemiz gerekiyor.
Alanında uluslararası düzlemde uzman olan Tuncer Ören, benzetimin teknik bir terim olduğunu, ”Davranış ve /veya yapısı zaman içinde değişebilen –devingen- model kullanarak deney yapmak ya da deneyim kazanma” diye tanımlanabileceğini belirtir. Benzetimler her zaman bir modelle var oldukları için “modelleme ve benzetim” terimlerinin birlikte kullanıldığına da işaret eder.
Benzetimlerin iki bileşeni vardır: Biri, “deney yapmaktır”. Deney, bir varsayım desteklemek, reddetmek ve doğrulamak için kullanılır. Deneyler, gerçek sistemde, laboratuvarlarda ya da bilgisayar ortamlarında yapılır. Diğeri, “deneyim kazanmak” tır. Deneyim, belli sürelerde ya da yaşam boyu kazanılır. Benzetimlerin kazandırdığı deneyimler yetenek geliştirmede, eğitim ve eğlencede ve yaşamın diğer alanlarında kaliteli karar üretilmesine yarar.
Teknoloji, insanın çıplak gücüyle yapamadığını aklını kullanarak bulduğu araç ve metotlarla yapabilmesidir. Dijital teknoloji genel teknolojiye dönüştükçe nesne ve metot üretme kapasitesi artıyor. Bu gerçekliği derinliğine kavramadan, kavram ve terimlerin içeriklerini netleştirmeden geleceğin inşasına katkı yapamayız. Dışişleri Bakanı’nın uyarısını bu açıdan okumanın ülke geleceğine katkısı daha büyük olacaktır.