Dışarda deli dalgalar
Dünya borsaları dip seviyelerden gelen yüzde 2,0’nin üzerinde tepki alışlarıyla toparlanarak haftaya başlıyor. MSCI Tüm Ülkeler endeksi 2021 Kasım ayında gördüğü zirveye göre yüzde 20 aşağıda olan ayı piyasası sınırından döndü. Borsalardaki toparlanmayı temel veri akışından çok bireysel yatırımcıların alışları, destek seviyelerden dönme gibi teknik gerekçelerle açıklayabiliyoruz. Dolayısıyla kalıcılığı konusunda şüphelerimiz var. Veri akışı savaşın ve kapanma önlemlerinin etkilerinin görülmeye başladığını gösteriyor. PMI verilerine göre imalat sanayi ivme kaybederken, salgın önlemlerinin kaldırılmasını arkasına alan hizmet sektörü sayesinde küresel büyüme yavaşlayarak da olsa devam ediyor.
ABD ekonomisi hane halkının tasarrufunu azaltarak harcamaya devam etmesi sayesinde küresel şoklardan asgari düzeyde etkileniyor. Rusya ve Çin ekonomilerinde 2022 ikinci çeyrekte büyümede sert iniş bekleniyor. Avrupa ekonomisinde yavaşlama işaretleri belirginleşiyor. Yaptırımların sertleştiği ve kalıcı hale geldiği bir senaryoda aşağı yönlü riskler çok yüksek. Doların sene başından beri yüzde 9 güçlenmesini gelişmekte olan ülke varlıkları için temel risk olarak görmeye devam ediyoruz. Dış ticaret şoku ve Çin’in kapanma önlemleri nedeniyle finansman ihtiyacının arttığı bir ortamda gelen güçlü dolar gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir tehdit.
Gelişmekte olan ülke varlıklarındaki uluslararası fon hareketleri risk iştahındaki bozulmayı net bir şekilde gösteriyor. Geçen hafta gelişmekte olan ülke tahvillerinden pandeminin başladığı Mart 2020 sonrası en büyük çıkış gerçekleşti. Hisse tarafında bu denli olmasa da çıkışlar görüyoruz. Türkiye varlıklarında dünyadan bağımsız yabancı yatırımcı çıkışı devam ediyor. Sene başından beri hissede 1.4 milyar dolar, tahvilde 1.1 milyar dolar olmak üzere toplam 2.5 milyar dolar çıkış görüyoruz. Çıkış sonrası geride kalan yabancı portföy büyüklüğü 77 milyar dolar.
Batının Rusya ile ekonomik savaşı, Çin’in kapanma tedbirleri, faizlerdeki yükseliş ve doların güçlenmesi Türkiye ekonomisi için 30 milyar doların üzerinde bir ek maliyet çıkarıyor. Doların güçlendiği ve dış finansmana erişim imkanlarının azaldığı bir ortamda Ankara’nın önünde üç temel seçenek var: (i) Ortodoks politikalara dönerek küresel sermayenin güvenini kazanmaya çalışmak; (ii) Büyümede frene basarak ek finansman ihtiyacını azaltmaya çalışmak; (iii) Fırtınanın uzun sürmeyeceğine ve sermaye girişinin yeniden başlayacağına inanıp yurtiçi imkanları kullanarak büyümek. Son dönemde izlenen politikalar üçüncü seçenek ile devam edileceğine işaret ediyor.
Küresel dalganın devam etmesi ve mevcut politikalarla devam edilmesi durumunda Türk Lirasında, hisse senetlerinde ve uzun vadeli eurotahvillerde satış baskısı devam eder. Kısa - orta vadeli eurotahviller bu senaryoda en az hasar alan Türkiye varlık grubu olur.