Dışa kapanmaya doğru...
31 Mart seçimleri sonrasında Türkiye kamuoyu siyasette "normaleşme" fikri ile oyanalana dursun, gerek Bakanlıkların adımları, gerek AK Parti-MHP İttifakı'nın TBMM'ye gönderdiği yasalar tam tersini işaret ediyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni müfredat hamlesi malum; şimdi bir de buna Dışişleri Bakanlığı'nın "vakıf kurması" için Meclis'te görüşülen yasa eklendi.
Yasa tasarısında Dışişleri Vakfı'nın üstleneceği araç kiralamadan, emlak alım satımına pek çok unsura, bir de "vize aracılığı" eklenmiş.
Türkiye'de özellikle AB ülkeleri Schengen vizesi vermek için aracı kurumlarla çalışıyor. Türkiye de vize istediği ülkelerin vatandaşları için o ülkelerde faaliyet gösteren firmalardan aracılık hizmeti alıyor. Şimdi tüm bu vize aracılık hizmetlerinin "Dışişleri Vakfı" tarafından üstlenilmesi fikri ortaya konmuş durumda. Bunu gerekçelendirirken de AK Partili isimler Meclis Komisyonu'nda çeşitli rakamlar vererek, "Hazine'ye verilecek geliri" öne sürüyorlar.
Anlaşılan Dışişleri Vakfı'nın "vize aracılığı" yapması, Türkiye'ye birkaç milyar TL kazandıracak. Peki kaybettirecekleri?
İtibar ne olacak?
Yasadaki "vize aracılık" hizmetinin Vakıf aracılığıyla uygulamaya konulması meselesini bir örnekle incelemekte fayda var. AB ülkelerinden birine gitmek isteyen sıradan bir Türk vatandaşı düşünün; Schengen için gerekli belgeleri toplamış, Dışişleri Bakanlığı Vakfı'nın şirketine teslim etmiş. Vakfın aracı şirketi de bu Türk vatandaşının belgelerinin "tamam" olduğuna kanaat getirip, bunu ilgili ülkenin Konsolosluğu'na vize verilmesi için yollamış. O yabancı konsolosluk vize vermezse ne olacak? Bu durumda sadece vatandaş değil, belgelerin "tamam olduğuna" kanaat getiren Dışişleri Vakfı da "reddedilmiş" duruma düşmeyecek mi? Zaten bu vize meseleleri Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarına verdiği pasaportun -en hafif deyimiyle- işlevselliğini olumsuz etkilerken, bir de Vakfın incelemesine "hayır" ülke itibarını nasıl etkileyecek? Bu sorulara yanıt verirken, AB ülkelerinin Türk vatandaşlarının Schengen vize taleplerine ret yanıtının yüzde 16'ya kadar ulaştığını da hesaba katmak gerek elbette.
Newyork'taki "öğrenci yurdu" benzerleri mi gelecek?
Amacı "eğitim" olan Dışişleri Vakfı, Manhattan'ın metrekare değeri en yüksek yerinde Ensar ve Türgev vakıflarının ortaklığı Türken Vakfı'nın kurduğu "öğrenci yurdu" benzeri yurtlar kuracak mı? Bundan kimler, hangi kriterlere göre yararlanacak? AK Parti hükümetinin "liyakat" sicili ortadayken, Dışişleri Vakfı'nın eğitim hizmetlerinin akıbetini tahmin etmek zor değil.
"Etki ajanlığı" meselesi
Türkiye'nin bir kesimi "dışa açılırken", diğer kesimini "dışa kapatma" adımları da birbiri ardına geliyor gibi; AK Parti'nin 9. Yargı Paketi kapsamında Meclis'e sunmaya hazırlandığı yargı paketinde yer aldığı kamuoyuna sızan "etki ajanlığı" meselesi çok ciddi. Belli ki başta Avrupa Birliği olmak üzere, yurtdışından gelecek proje bazlı finansman bir kesim için "kullanılabilir" kılınırken, bir kesim için "suç" haline getirilecek; yine "liyakat" meselesi.
Ankara'daki plan, 31 Mart seçimlerinde birinci parti olan CHP "normalleşme" ile meşgulken, Türkiye'deki sivil kişi ve kurumların dış bağlantılarını topyekûn kontrol altına almak gibi...