Dış ticaret birimleri mevzuata ne kadar hakim olmalı?
Barış DEMİREL
Gümrük Ve Dış Ticaret Danışmanı
Dış ticaretin günümüz ekonomilerindeki önemi tartışılmaz. İhracat ve ithalat süreçleri bir şirketin yalnızca faaliyet hacmini değil, aynı zamanda rekabet gücünü ve kârlılığını da doğrudan etkiliyor. Bu süreçlerin etkin yönetimi ise büyük oranda gümrük mevzuatına hakimiyetten geçiyor. Peki, bu mevzuata ne kadar hakim olmak gerekiyor? Özellikle dış ticaret birimleri bu konuda ne düzeyde bir bilgi birikimine sahip olmalı?
Günümüzde çoğu şirketin bu soruya "Evet, dış ticaret birimlerinin gümrük mevzuatını çok iyi bilmesi gerekiyor" diye yanıt verdiğini görüyoruz. Bu, elbette ideal bir durum olurdu. Ancak işin gerçeğine bakacak olursak, gümrük mevzuatı oldukça karmaşık ve hızla değişen bir yapıya sahip. Hangi üründen ne kadar vergi alınacağından, çeşitli muafiyetler ve özel statüler gibi konulara kadar pek çok detay var. Üstelik, her ülkenin kendine özgü mevzuat yapısı da dikkate alındığında, küresel ticaret yapan şirketler için bu karmaşıklık katlanarak artıyor.
Uzman sayısının sınırlılığı: Gerçekçi bir yaklaşım
Dış ticaret departmanlarının bu karmaşık yapıyı derinlemesine kavraması elbette mümkün olsa da, gümrük mevzuatında uzmanlaşmış çalışanların sayısının sınırlı olduğu bir gerçek. Her şirkette bu seviyede uzmanlık oluşturabilmek kısa vadede pek mümkün görünmüyor. Öyleyse, dış ticaret birimlerinden ne beklemeliyiz?
Bu noktada gerçekçi bir bakış açısıyla hareket etmeliyiz. Dış ticaret ekiplerinden beklenen, mevzuatın tüm ayrıntılarına hakim olmaları değil, risk yönetimini etkin bir şekilde yapabilmeleridir. Çünkü gümrük süreçlerindeki en büyük risk, mevzuata uyumsuzluk veya hatalı işlemlerden kaynaklanan maliyetlerdir. Yanlış veya eksik bilgi, gecikmelere, cezai yaptırımlara ve dolayısıyla şirketin operasyonel maliyetlerinin artmasına yol açabilir. Doğru risk yönetimi, bu hataları minimize eder ve şirketi bu tür olumsuzluklardan korur.
Gümrük mevzuatında fırsatları takip etmek
Bir diğer önemli beklenti ise, dış ticaret birimlerinin gümrük mevzuatında fırsat yaratacak unsurları takip edebilmesidir. Gümrük işlemlerini hızlandıran, maliyetleri düşüren özel statüler, teşvikler ve muafiyetler, çoğu zaman doğru bilgi ve strateji ile avantaja çevrilebilir. Örneğin, serbest bölgelerden yararlanmak, geçici ithalat uygulamaları ya da gümrük vergisi ertelemeleri gibi mevzuattaki fırsatlar, hem süreçleri hızlandırır hem de ciddi maliyet avantajı sağlar.
Bu fırsatların doğru tespiti ve uygulanması ise, sadece mevzuat bilgisine değil, stratejik düşünme yeteneğine de bağlıdır. Dış ticaret ekipleri, her zaman bu fırsatları değerlendirebilecek bir altyapıya sahip olmalıdır. Çünkü mevzuatın sadece zorunluluklarını yerine getirmek değil, sunduğu fırsatları da kullanmak, şirketlerin rekabet gücünü artıracak en önemli unsurlardan biridir.
Sonuç: Risk ve fırsat yönetimini ön planda tutan bir yaklaşım
Her firmanın dış ticaret biriminde gümrük mevzuatına hakim uzmanlar bulundurması kısa vadede mümkün olmayabilir. Ancak bu, firmaların mevzuat konusunda zayıf kalması gerektiği anlamına gelmez. Gümrük risk yönetimi ve fırsat takibi konusunda bilinçli bir yaklaşım geliştirmek, dış ticaret birimlerinin ana hedefi olmalıdır. Bu iki alan, şirketin operasyonel süreçlerinde hem güvenliği hem de verimliliği sağlayacaktır.
Kısaca, ideal olan gümrük mevzuatına tam anlamıyla hakim bir dış ticaret ekibine sahip olmak olsa da, bu idealin yerine getirilmediği durumlarda dahi, stratejik bir bakış açısıyla hareket etmek mümkündür. Gümrük süreçlerini riske atmadan, mevzuatın sunduğu avantajları en iyi şekilde değerlendirerek rekabet avantajı elde etmek, her firmanın ulaşabileceği bir hedef olabilir.