Dış politika düğümleri çözülecek mi?

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Türkiye seçim sürecindeyken, dış politika -deyim yerindeyse- düğüm düğüm oldu.
Seçimler bittiğine göre, şimdi bu “düğümleri” çözme zamanı. İlk el atılacak konunun, biraz da uluslararası takvimin zorlamasıyla, Türkiye-ABD ilişkileri olacağını tahmin etmek güç değil. Washington yönetimi Temmuz ayındaki NATO zirvesinde İsveç’in de İttifak’a dahil olmasını en önemli önceliklerinden biri haline getirmiş durumda.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seçim sonuçlarını tebrik için açtığı telefonda doğrudan konuya girip, İsveç’in NATO üyeliğine yönelik Türkiye vetosunun kalkmasını beklediğini söylemesi de zaten bunun işareti. Biden’ın Erdoğan ile diyaloğa NATO genişlemesi ile başlaması, ABD’nin seçim öncesindeki “Türkiye ile ilişkileri NATO üzerinden yürütmek” politikasını sürdürdüğünü de gösteriyor. Erdoğan ise Türkiye’nin hava savunması için çok ihtiyaç duyduğu F-16 modernizasyonunun önünün açılmasını, Amerikan Kongresi’nin koyduğu engellinin kaldırılmasını istedi telefon görüşmesinde.

Biden yönetimi her ne kadar, “NATO genişlemesi, Türkiye’ye F-16 satışı ve modernizasyonu için ön şart değil” dese de, Kongre bunu ön şart haline getirmiş durumda.

Belli ki bu süreçte gidişatı, Temmuz ayına kadar Ankara’nın atacağı adım belirleyecek.
Bu arada İsveç’ten gelen, “Türkiye ile görüşmelere yeniden başlıyoruz” açıklamasını da buna eklemek gerek. Stockholm hükümetinin terörle mücadele alanında atabileceği birkaç küçük adım, Washington’dan gelecek baskıyla da birleşince, Türkiye’nin Temmuz zirvesi öncesinde vetosunu kaldırmasını büyük ihtimal haline getiriyor. Bu durum, Erdoğan hükümetinin seçim sonrası dönemde Batı’yla ilişkilerini nasıl yürüteceğini göstermesi açısından da kritik önemde.

SURİYE İLE NORMALLEŞME

Türk dış politikasında seçim sonrasınnda hemen el atılacak “düğümlerden” bir diğeri ise Suriye ile normalleşme olacak gibi; Bu konuda da Ankara’ya Rusya’dan büyük baskı geliyor. Putin yönetimi askeri olarak yıllarca büyük yatırım yaptığı Suriye’de siyasi istikrarı Esad yönetiminin lehine şekilde kurup, buradaki güçlerini bir an önce Ukrayna cephesine kaydırmak istiyor. Burada da Suriye’nin komşusu Türkiye’nin duruşu önemli. ABD ise, Esad yönetimi iktidarda olduğu sürece Suriye ile normalleşmeye karşı çıkan politikasını devam ettiriyor. Ancak bu politikaya rağmen başta Suudi Arabistan ve Mısır’ın Esad’la ilişkileri normalleştirilmesi, Arap Birliği’ndeki koltuğunun Şam rejimine geri verilmesi, Ankara’nın da bu yönde adım atmasını kolaylaştıracak etkenler. Washington yönetiminin de “boş durmadığına” ilişkin emareler var; Amerikalılar Fırat’ın kuzeydoğusudaki Suriye topraklarını kontrol eden, Türkiye’nin PKK terör örgütü uzantısı olarak nitelendirdiği PYD-YPG’ye askeri, mali, lojistik her türlü yardıma devam ediyorlar.

Ancak Rusya’nın iddiasına göre, PYD-YPG’ye yardım yetmemiş olacak ki, ABD yönetimi Suriye’de “yeni oyunlar peşine düşmüş” durumda. Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vasily Nebenzya, ABD yönetiminin bir dönem IŞİD teröristlerinin merkezi konumundaki Rakka kentinde “yerel Arap aşiretler, IŞİD ve diğer terör örgütlerinin temsilcileri ile” bir silahlı milis gücü kurma çalışmalarına başladığını öne sürdü. Nebenzya’nın bu yeni askeri oluşum için “Özgür Suriye Ordusu” tanımını kullanması ise oldukça ilginç; Aynı tanım Suriye’de Türkiye’nin kontrolündeki silahlı milisler için de bir dönem kullanılmıştı. Ankara daha sonra oradaki silahlı güçlerin adını “Suriye Milli Ordusu” olarak değiştirse de, hala uluslararası basında aynı oluşum “Özgür Suriye Ordusu” olarak anılıyor.
Acaba Ruslar, BM’deki Büyükelçileri’nin bu açıklaması aracılığıyla Ankara’ya mesaj mı gönderiyor diye düşünmeden edemiyor insan...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024