Dış piyasalardan kaynak bulmak zorlaşıyor
Küresel piyasalarda likidite daralacak, paranın maliyeti artacak. ABD merkez bankasının başlattığı sıkılaştırma sürecini diğer merkez bankalarının da izlemeye başlaması ile 2022 uluslararası piyasalarda kaynak bulmanın zorlaştığı ve maliyetlerin arttığı bir yıl olacak.
Bazı veriler şimdiden bu sürecin yaşanmaya başladığını gösteriyor. Mesela gelişmekte olan ülkelere portföy akımları azalıyor. Bu yıla ait rakamlar henüz ortada yok ama geçen yılın son aylarına ait veriler portföy hareketlerindeki daralmanın boyutunu ortaya koyuyor. Mesela IIF verilerine göre Kasım ayındaki girişler bir önceki yılın aynı ayındakinden 100 milyar dolar daha azmış.
Aslında gelişmeler sürpriz değil. ABD’nin para politikasını sıkılaştırmaya başlamasıyla böyle bir gelişme yaşanması zaten bekleniyordu. Asıl önemli olan bu sıkılaşmanın daha da artacak olmasına bağlı olarak fon girişlerindeki daralmanın da artabilecek olması.
Bütün ülkeler aynı şekilde etkilenmiyor. Mesela gelişmekte olan ekonomiler ivme kaybederken Çin hala cazibesini koruyor. Bu nedenle piyasa verilerine Çin’i ayrı tutarak bakmak lazım. Çin gelişmekte olan ekonomilere borç şeklinde giren kaynağın üçte ikisini, hisse senedi yoluyla girenlerin ise yarısından biraz fazlasının adresi. Çin’i ayırarak bakıldığında ise kaynak akımlarının kurumakta olduğu görülebiliyor.
İyi yönetilen şirketler kaynak bulmaya devam edecek
Kısacası, bu yıl ülkeleri ve şirketleri daha zor finansman koşulları bekliyor. 2022 vadelerin kısaldığı, borçlanma maliyetlerinin arttığı ve finansmana ulaşımın önceki yıllara göre daha zorlaştığı bir yıl olabilir. Türkiye de bu süreci en fazla hisseden ülkelerden biri olacak.
Buna rağmen yine de iyi yönetilen ve güçlü bilançosu olan şirketlerimizin tüm olumsuz koşullara rağmen uluslararası piyasalardan uygun koşullarla kaynak bulmaya devam ettiklerini görmeye devam edeceğiz. Mesela Anadolu Grubu’nun hakim ortağı olduğu Coca-Cola İçecek geçen hafta 500 milyon dolarlık ve 7 yıl vadeli bir borçlanma gerçekleştirdi. Hem de yüzde 4.75 gibi piyasa koşullarından daha uygun şartlarla. Özellikleri olan bir işlemdi. “Sürdürülebilirlik Endeksli Tahvil” alanında bir Türk şirketi tarafından bugüne kadar ihraç edilmiş en yüksek tutarlı tahvil olmasının yanı sıra Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) bölgesindeki içecek endüstrisinin ilk sürdürülebilirlik bağlantılı tahviliydi. Zorlu bir dönemde 75’i aşkın yatırımcı ile görüşülmüş ve tahvile hemen hemen iki katı talep gelmişti. Sonuçta tahviller ABD, Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere’de geniş bir yatırımcı kitlesine satıldı.
Dolayısıyla uluslararası yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahının zayıfladığı dönemlerde bile “güçlü bilançosu” olan ve “iyi yönetilen” şirketlerimizin dünyanın her yerinden borçlanabilme imkanları devam ediyor ve edecektir. Aynı şekilde sermaye yeterlilik oranları eşiğin üzerinde olan ve güçlü muhabir ağı bulunan Türk bankaları da azalan miktarlarda da olsa sendikasyon kredisi ya da tahvil ihraçlarıyla dışarıdan zorlanmadan borçlanmayı sürdüreceklerdir.