Dirençlilik

Muhterem İLGÜNER
Muhterem İLGÜNER MARKA ŞEHİR; Gün Bugün!

Bir şehrin dirençliliği ne demektir: “ Ne denli büyük ve ağır bir endişe, korku, panik ve / veya dehşet, çaresizlik, fiziksel zarar yaşasa bile bir şehirdeki bireylerin, toplulukların, kurumların, iş hayatının ve genel sistemin dayanması, uyum sağlaması ve gelişmeye devam etmesidir.” Deprem, sel gibi doğal afetler başta olmak üzere çevre, yoksulluk, güvenlik gibi sorunlarla şehirlerin baş edebilme becerisine “Şehir Dirençliliği” deniyor. Şehir dirençliliği konusunda günümüz yeni normalinin, riskleri katlanılabilir hale getiren ve yeni – yeni zorlukların üstesinden gelebilmeyi beceren bir yönetim modeli gerektirdiği dile getiriliyor. “Yeni Normal”, bugüne kadar rastlanmamış, deneyimlenmemiş bir durum karşısında yeni bir bakış açısı, yeni tutum ve davranışlar anlamında. Bu deyim özellikle yaşanan son salgından sonra çokca dile getirildi. Bizim gibi depremler ile yüz yıllardır yaşayan bir toplum için “yeni normal” her halde “yeter artık, bir ders çıkarılmalı!” olmalı.
2015 yılında Japonya’nın Sendai şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler toplantısında kabul edilen ve “Sendai Risk Azaltma Çerçevesi “ olarak adlandırılan çalışmaya göre bir şehri dirençli kılacak 10 esas şu şekilde belirtilmiş:

1- Felakete dirençli olma organizasyonu: Güçlü bir liderlik, açık – net belirtilmiş bir koordinasyon ile paylaşılan sorumlulukları da içeren bir organizasyon yapısının varlığı. Şehrin vizyonu ve stratejik planını esas alan bir felaket risk azaltma anlayışının yerleşik kılınması.

2- Mevcut ve geleceğe dair risk senaryolarının tanımlanması, anlaşılması ve uygulanması: Olası zarar ve kayıplara ait verilerin güncellenmesi ve bu verilerin katılımcı bir yaklaşımla değerlendirilip şehrin gelişmesi ve uzun dönem hedefleri için kullanılması.

3- Direnç için finansal imkanların güçlendirilmesi: Felaketin ekonomik etkileri anlaşılarak ve değerlendirilerek bir finansal planın hazırlanması ve dirençlilik için gereken finansal mekanizmaların tanımlanması ve geliştirilmesi.

4- Dirençli bir şehir gelişmesinin ve tasarımının takipçisi olunması: Öncelikle korunmasız, kırılgan nüfus dikkate alınarak güncellenmiş risk değerlendirmelerine dayalı bir şehir planlamanın hayata geçirilmesi ve gerçekçi, risk koşullarına uygun yapı kurallarının uygulanmaya zorlanması.

5- Doğanın felaket önleyici özelliklerinden yararlanarak doğal ekosistemin koruyuculuğunun iyileştirilmesi: Şehrin hem içinde hem de dışındaki doğal ekosistemi tanıyıp, koruyup, izleyerek koruyucu özelliklerinden felakete karşı koymak adına yararlanmak.

6- Dirençlilik için kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi: Şehrin direnç kazanmasıyla ilgili tüm kurumların görevlerini yerine getirebilmesi ve şehrin direncini arttırması için güçlü bir yapıya kavuşturulması. Bunun için kapasitelerinin tam anlaşılması, direnç oluşturma kabiliyetlerindeki eksikliklerin giderilmesi.

7- Toplumsal kapasiteyi ve gücünü anlamak ve güçlendirmek: Sosyal bağları ve yerleşik yardımlaşma kültürünü iyi anlayıp yerel yönetimin, medya kanallarının yardımıyla güçlendirmek. Şehirdeki sosyal kırılganlığı iyi anlayıp, risk azaltma kültürünü geliştirerek afetlerde yardımların doğru yönlendirilmesini sağlamak.

8- Altyapı direncini arttırmak: Kritik önemde altyapının kapasite ve yeterliliğinin tespiti ve onun korunması, güncellenmesi ve bakımı için bir plan ve strateji geliştirilmesi.

9- Afete hazırlık ve yanıt etkisini güçlendirmek: Hazırlık ve beklenmedik olaylar karşısında eylem planlarını güncelleyerek, erken uyarı sistemlerini işler kılarak, acil yardım ve yönetim kapasitelerini arttırarak felakete hazır olmak. Acil durumlara hazır olmak ve cevap verebilmek hayat kurtaracaktır.

10- Yaraları sarmak ve daha iyisini inşa etmek: Şehri yeni döneme hazırlamak ve yeniden inşa etmek için felaket sonrası stratejileri geliştirmek. Geçmişin hatalarından ders çıkarmak ve tutarlı, güvenilir yeniden yapılanma ve gelişme yolları belirlemek.

Şehrinizde böyle bir öğretinin, çerçevenin varlığından haberdar mısınız? Sizinle bunları paylaşan oldu mu? Sizin değer içerecek katkılarınızdan yararlanma isteği var mı? Bu konularda davet edildiğiniz toplantılar düzenleniyor mu? Diyelim ki devlet ağır işliyor, peki, yerel yönetimler bu konularda ne kadar bilinçli ve hazır? Yukarıda özeti sıralananlar acı tecrübelere dayalı olarak 7 yıl önce kaleme alınmış. Canlar, mallar bir kader planına değil de tecrübelere, bilimsel gerçeklere dayalı olarak korunabilsin, kollanabilsin diye hazırlanmış. Bu sesi duyan, kulak veren var mı?

Haftanın Sivil Toplum Kuruluşu:
DÜNYA TUVALET ORGANİZASYONU (WTO)

Dünya Tuvalet Organizasyonu (WTO) 19 Kasım 2001 yılında kurulan ve dünya çapında tuvalet kullanımını ve sağlığa uygun hale getirilmesini amaç edinen bir sivil toplum kuruluşudur. Bireyleri eğitim yoluyla temiz ve sağlığa uygun tuvalet kullanımına teşvik amacıyla Birleşmiş Milletlerin de kabulüyle her yıl 19 Kasım günü “Dünya Tuvalet Günü” olarak kutlanmaktadır.

Pek dile getirilmek istenmeyen bir sorunu dünya gündemine taşıdığı ve çözüm yolları konusunda otoriteleri harekete geçirdiği için kurucusu Jack Sim Time dergisi tarafından çevre kahramanı seçilmiş, bunun yanı sıra önemli örgütler tarafından da ödüllendirilmiştir. Organizasyon 2013 yılında BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından danışma kaynağı olarak kabul edilmiştir. Sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda 2030 yılı sonuna kadar herkesin yeterli ve eşit şekilde tuvalete erişmesi kararlaştırılmıştır. “Tartışamadığımız bir şeyi düzeltemeyiz” ilkesi ile hareket eden organizasyona göre dünya genelinde her üç kişiden birinin tuvalet kullanmadığı ve neredeyse 1 milyar kişinin bu ihtiyacı açıkta, dışarıda giderdiği belirtilmektedir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sosyal şehir 17 Nisan 2024
Eğitim şart! 20 Mart 2024
Yerli 13 Mart 2024
Yumuşak güç-2024  06 Mart 2024
Değişimin ayak sesleri 21 Şubat 2024
Tas aynı, hamam aynı... 07 Şubat 2024
Kıraathane vs. kafe 31 Ocak 2024