“Dinamik envanter” talebi “fantezi” mi?

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

■ Dinamik envanter ihtiyacını fantezi olsun diye gündemde diri tutmaya çalışmıyoruz; toplumumuzun ihtiyacı olduğu için sürekli hatırlatıyoruz. Hiçbir konuyu “fetiş” haline getirmemeliyiz.

Veysel Ağdar bizim gazetenin emektarlarından biridir; atalarının Borça’dan gelmiş olmaları nedeniyle hemşehrim sayılır.

Veysel, sözlerini nasıl düşünüyorsa öyle aktarır; hatır-gönül, korku-kaygıların gölgesiyle söyleyeceklerini yamultmaz; iç ya da dış bükey aynaların abartılarına izin vermez.

Haftalık yazımın üzerinde çalışırken,“ Geçmişte ‘entüstri-4.0 tutturmuştun; şimdi de ‘dinamik envanter’ konusuna her vesileyle vurgu yapıyorsun” dedi.

Veysel’i o an bir şey söylemedim; ne düşündüğümü, gerekçelerimi bir yazıyla paylaşarak, düşündüklerim arşivin şaşmaz hafızasına girsin istedim.

“Dinamik envanter” konusunda sadece son yıllarda değil, yaklaşık yarım yüzyıldır yazıyorum; öngörülerim, önümüzdeki günlerde daha çok yazmam gerekeceğini söylüyor.

Neden “dinamik envanter” konusunu önemsiyorum, neden vesile buldukça yazıyla bu konudaki düşündüklerimi paylaşıyorum?

Gerekçelerimiz;

1- Çağımızın bilim ve teknolojisi, uzayın derinlikleriyle, hücre moleküllerini, atomaltı parçacıkların dinamiklerini gözleme, izleme, sayısallaştırma, görselleştirme ve kavramlaştırma olanaklarını her geçen gün artırıyor. Gelişmeler sıradan “veriyi” çok aşarak “büyük veriyi” insanlığın yaşam örgütlenmenin “temel girdisi” haline getirdi. Bizim kuşağın gençlik yıllarında en büyük şirketler arasında demir-çelik üreticileri vardı. Sonra, otomotiv ve petrol şirketleri öne çıktı. Günümüzde küresel ölçekte iş yapan ve her alanda etkili olan şirketlerin ana konusu veri üretimi, veri derlemesi ve saklanması, veri işleyerek sosyo-ekonomik yaşama yön verme konularına odaklı. Yaşamı şekillendiren temel etken veri. Veri üretmenin gerek şartı da sağlıklı kayıt tutma ve envantere sahip olma.

Bugünü derinden etkileyen, geleceğimize yön veren veri konusunun kaynağının eksikleri üzerine gitmez, yanlışları söylemez ve yapılması gerekenler üzerinde düşüncelerimizi anlatmazsak sorumlu yurttaş olduğumu iddia edebilir miyiz?

2- Her canlının vücut bütçesi olduğu gibi aileden klana, soy soptan aşirete, aşiretten beyliği, imparatorluğa ya da ulus devlete uzanan küçük ya da büyük örgütlenmelerde birikimleri doğru yerde, doğru zamanda ve doğru hedefler için kullanmanın ilk adımı “ihtiyaçların belirlenmesidir”. Sağlıklı gözlem yapmadan, elimizin menzilinde ya da başka yollarla erişebileceğiniz kaynakların nerede bulunduğunu, ne kadar olduğunu, erişmenin koşullarını, ödenmesi gereken bedelleri hesaplamadan “ihtiyaç öncelikleri” belirlenebilir mi? “Aşırı ve noksan değerlendirme” yapmadan iş yapabilmek için kaynaklarınızı etkin ve verimli kullanmak istiyorsak, “dinamik envanter ve sağlıklı veri” konusunun önceliklerimiz arasında ilk sıralarda yerini alması gerekmez mi?

3- Dinamik envanterimiz, ihtiyaçlarımız ve önceliklerimiz ile dünya genelindeki eğilimlerin fırsat ve tehlikelerini dengelemenin araçlarıdır. Bizim dışımızda gelişen ve sonuçlarını dayatan eğilimlerin fırsatlarını en üst düzeyde değerlendirmek, tehlikelerini de en düşük maliyetle savuşturmak istiyorsak; kendi “olanak ve kısıtlarımız hakkında net bilgi sahibi” olmalıyız. Envanter, iç ve dış koşulların yarattığı fırsatları gözleme, izleme, sayısallaştırma, görselleştirme ve kavramlaştırmanın yegâne yoludur; bu yolu önemsemeyenler israfa yol açanların ortakları olmaz mı?

4- Ölçme kriterlerini belirlemeden, iş yapma modelinin varsayımlarını sorgulamadan, metot üzerine kafa yormadan iş yapılabilir mi? Elbet ki yapılır ama tam temiz ve doğru iş yapılamaz. Ölçme kriterlerimiz yoksa işlerimizi “olsa olsa” anlayışıyla yapıyorsak; giderek kızışan uluslararası “hâkimiyetçi rekabet” ile başa çıkamayız. “Rakibinin bütün hatlarına saldır, bütün potansiyellerini yok et, baş edemiyorsan ortak ol” anlayışı üzerine kurulu hâkimiyetçi rekabetle baş etmenin yolu; iyi bir envantere sahip olmak, net bilgiye ulaşmak, odaklanmak ve etkin koordinasyon yapmaktır. Bütün bu adımları atmak için “dinamik envanter” gereklidir.

Nelerle yüzleşiriz?

5- Yazılı kayıt sistemimiz ve envanterlerimiz yoksa, “envanter bilinciniz” gelişmemişse nelerle yüzleşiriz?

Birincisi, plan disiplini sağlayamaz, öngörme ve önlem alma disiplinine uyamaz, başta insan olmak üzere yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, fiziki sermaye stokunu, bilimsel ve teknolojik birikiminizi, kurumsal altyapınızı etkin ve verimli kullanamaz, refah yarışında gerilerde kalırız.

● İkincisi, polemiklerle zaman yitirir, proje-odaklı iş yapmada deneyim ve birikimlerimizi artıramaz; maddi ve kültürel zenginlik üreterek insanımızın yaşamını kolaylaştıramayız.

● Üçüncüsü, yaptığınız işle ilgili “fayda/maliyet” ve “kârlılık” analizlerinize dayalı “projeler” üretemez; kulak kirliliğine dayalı kararlarla kıt kaynaklarınızı heba ederiz.

● Dördüncüsü, envanter bilinciniz yetersizse, yaptığınız işlerin ölçümünü yapamaz; geribildirimlerle sapmaları belirleyemez; işleri kendi akışına bırakmanın yarattığı israfın kaynağı haline geliriz.

● Beşincisi, tasarladığınız gelişme ile yarattığınız sonuçlar arasındaki “deneysel mesafenin” ne yönde ilerlediğinin farkında olamaz; 100 kazanacağınız yerde 20 kazanmanın pozitifliğiyle kendinizi avutur; sürüklendiğimiz batağın farkına varamayız.

● Altıncısı, envantere sahip olmak bir amaç değil, araçtır. Envanter sahip olduğumuz kaynakları bilmenin, ihtiyaçlarımız ile kaynaklarımız arasında denge kurmanın aracıdır. Her bilimsel ve teknik düzeyin, her üretim örgütlenmesinin, içinde bulunduğumuz bütün ekosistemlerin kendine özgü “araç çantaları” vardır. Envanter avcı-toplayıcılar için de, yapay zekâ döneminin de araç çantasındaki önemli aletlerden biridir.

Kanıta dayanmadan, gerekçe üretmeden, yaptığımız işi kendi zihnimizde meşrulaştırmadan yola koyulursak menzile ulaşamayız. Dinamik envanter ihtiyacını fantezi olsun diye gündemde diri tutmaya çalışmıyoruz; toplumumuzun ihtiyacı olduğu için sürekli canlı hatırlatıyoruz. Hiçbir konuyu “fetiş” haline getirmemeliyiz. Gerekçeye, kanıta dayalı zihnimizde meşrulaştırmalı, sonra da alabildiğine sorgulanmalı ve tartışılmalı.

Günlük söyleşilerin gevşek zihnine dayalı söylemlerine meze yaptığımız gelişme dinamiklerini çürütmeye kimsenin hakkı yoktur; toplumsal bilinç, böylesi gelişmelere t tepki göstermektir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar