Dikkat piyasaların gözü üzerimizde
Son dönemde Türkiye ekonomisinde yaşanmakta olan gelişmeler uluslararası piyasalarda yakından izleniyor. Ekonomiyle ilgili İngilizce yayınları yakından izlerim yıllardır ve Türkiye ekonomisinin çıkmaz sokağa sürüklendiği 2018 yılından beri belki ilk kez ekonomimizin karanlıktan aydınlığa çıkma umudunun ihtiyatla da olsa dile getirildiğini görüyorum.
Hemen hatırlatayım, aslında ilk defa doğmuyor bu umutlar. Naci Ağbal’ın 7 Kasım 2020’de Cumhurbaşkanı kararıyla TC Merkez Bankası Başkanlığı görevine getirilmesiyle başlayıp 20 Mart 2021’de gene Cumhurbaşkanı kararıyla görevden alınması arasındaki dönemde, yapılması gerekenleri yaparak Türkiye’yi doğru yola sokması da uluslararası piyasalarda çok olumlu karşılanmış, kısa sürede Türkiye’ye ciddi miktarda dış kaynak girişi olmaya başlamıştı.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu olumlu gelişmeyi neden durdurmak istediğini ve Sayın Ağbal’ı neden görevden aldığını bilenler varsa hemen açıklasınlar lütfen, belki bundan sonra olabilecekler konusunda da aydınlatıcı olabilir.
Drama dönüşen komedi son erdi mi?
Ağbal’ın görevden alınması sonrasında yapılan atamalarla Türkiye ekonomisinin yönetiminde cehaletle cüretkarlığın pervasızca sergilendiği bir dönem yaşandı. Adlarını tekrarlamak istemiyorum, ekonomi yönetiminde kilit görevlere getirilen kişiler, sahneye çıktıkları günden itibaren üstlendikleri görevin ciddiyetiyle bağdaşmayacak bir ciddiyetsizlikle sahne almaya ve Türkiye ekonomisini bir deneme tahtası olarak kullanmaya başladılar.
Her gün yeni bir sözde model icat ediliyor ve Türkiye ekonomisinin altın çağını yaşayacağı iddia ediliyordu. Bir yandan bu vodvil sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan ise seçim tarihi yaklaşırken ekonomiyi canlı tutmak ve seçimde kullanacağı cephaneyi hazırlamakla meşgüldü. Bunun gereği yapıldı ve Türkiye paranın pul edildiği bir fiyat anarşisine sürüklendi, enflasyon azdıkça azdı ve bugünlere gelindi.
Siyasetçi Erdoğan bu sayede hedefine ulaştı ve tahtını korudu. Şimdi muhalefetin acıklı haline bakıp yaklaşan yerel seçimi fazla dert etmesine gerek olmadığını da görüyor. Bu ortamda ekonomi yönetiminde aklın ve bilginin yoluna dönmenin kendisi için daha iyi olacağını da anladı galiba. Çapsız komedyenlerin yerine ekonomiye ve piyasalara aşina kişilerle yola devam etmeye ve faiz teorisini şimdilik rafa kaldırmaya karar verdi.
Piyasalar merakla izliyor Türkiye’yi
Sayın Erdoğan’ın işine gelmediği zaman hemen “dış düşman” addettiği rating kuruluşları ve uluslararası piyasalar Türkiye’deki bu gelişmeleri ilgiyle izliyor ve bundan sonra ne olacağını anlamaya çalışıyorlar. Naci Ağbal deneyiminden sonra Erdoğan’ın bundan sonra ne yapacağını merak etmekte haklılar.
Benim görebildiğim kadarıyla, Erdoğan’ın şimdi kabul etmiş göründüğü aklın ve bilimin yolunu izleme kararına ne zamana kadar sadık kalacağı konusunda da soru işaretleri var kafalarında. Bunun uzantısında, şu anda ekonomi yönetiminde belirleyici konumda olan kadroyla Erdoğan arasındaki ilişkinin sürekliliği de sorgulanan konular arasında. Önümüzdeki günlerde bu konularda aydınlatıcı ve inandırıcı açıklamalar yapılması ve keyfi yönetimin geri gelmeyeceğine dair güvence verilmesi önemli olabilir.
En büyük tehdit enflasyon lobisi
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dün gazetelerde yer açıklaması şu anda Türkiye ekonomisinin önündeki en büyük tehdidin azgın eflasyon olduğunu vurguladığı için çok önemli. Geniş bir toplum kesiminin geçinme sorununu ağırlaştıran ve gelir eşitsizliğini büyüten enflasyonu hızla önleyecek adımları atmadığımız sürece istikrarlı büyümeyi de sağlayamayız.
Umarım Menmet Şimşek’in öngördüğü yola girilir ve enflasyon dizginlenirken dış dünyanın desteğini sağlamak da kolaylaşır. Ancak Türkiye’deki enflasyon lobisinin çok güçlü olduğunu ve kendisini hedef alabileceğini de unutmasın Sayın Bakan.