(Diğerlerinden) Daha uzun ve daha yüksek
Piyasaların geleceği satın aldığı doğru bir iddiadır. Geleceği görmekte ne oranda başarılı olduğu ise tartışılır. Nitekim 2 yıldır içinden geçtiğimiz stagflasyon, resesyon ve bankacılık krizi beklentilerinin gerçekleşmediğini net bir şekilde görüyoruz. Keza merkez bankaları da beklentilerini düzenli olarak güncellemek zorunda kalıyor. Bu gerçekleri göz önüne alırsak merkez bankalarının aldıkları kararları da sadece faiz seviyeleri üzerinden değerlendiremeyiz.
Nitekim ECB faiz artışına gitmesine rağmen güvercin olarak değerlendirilip fiyatlanırken Fed faizleri sabit tutmuş olmasına rağmen şahin olarak okundu. ECB artış döngüsünün sonuna geldiğine dair ip uçları içeren bir açıklama metni yayınlarken, ki sonra konuşmalarla bu algıyı terse çevirmeye çalıştılar, Fed faiz artışlarının bitmediğini bitmesi durumunda bile 2024 ve 2025’te sınırlı indirime gideceğini paylaştı. Enflasyon, işsizlik ve büyüme beklentilerini de resesyon ön görülmeyecek bir şekilde revize etti. Elbette bu beklentiler de revize edilecek. Şu anda yüzde 3,8 seviyesinde olan işsizlik oranının önümüzdeki yıllarda sadece yüzde 4,1 seviyesine yükselmesi çok iyimser bir beklenti. Dahası büyümede bu çeyrek Atlanta Fed modelinde görülen sert yükseliş tek çeyreklik dinamiklere ve stoklarda değişime bağlı olduğu için ekonominin ana dinamiklerinden kaynaklanmıyor.
Basın toplantısında veya Powell’ın konuşmasında şahit olmadığım bir konu ise fonlama piyasaları ve diğer ana ekonomilerde olan bitenler. Bu konuların toplantıda tartışıldığını ve tutanaklarda kendisine yer bulacağını düşünüyorum ancak önemleri görünenden çok daha fazla. Powell getirilerde görünen yükselişin enflasyon kaynaklı olmadığını ve arzın önemli bir rol oynadığını söyledi. Gerçekten de fonlama piyasalarında alçak sesle ABD tahvillerine talebin bir anda kesilmesi durumunda yaşanabilecek olan bir panikten bahsediliyor.
Diğer konu yani Avrupa ve Çin ekonomilerinde yaşanan yavaşlama iç piyasası çok canlı olan ABD ekonomisini henüz etkilemiş değil. Ancak bu durum ticaret ve finans kanaları üzerinden eninde sonunda ABD reel ekonomisini ve finans piyasalarını etkileme potansiyeline sahip olduğundan Fed’in de radarına girdiğini düşünüyorum.
Öte yandan bu toplantıya yönelik diğer bir beklenti de Fed’in uzun vadeli denge faizlerini değiştirmesiydi. Bu olasılığın tartışıldığını çok fazla görmüyorsunuz ancak enflasyon yaratmayacak ve fakat potansiyel büyümeyi de sağlayacak faiz oranı olarak bir süredir yüzde 2,5 seviyesi paylaşılıyor. Ancak bazı Fed üyeleri bu oranın daha yüksek bir seviyeye taşınması görüşünde. Nitekim daha önce yüzde 2,5-2,8 aralığında olan beklentiler son FOMC toplantısı ile beraber yüzde 2,5-3,3 seviyesine çekilmiş.
Fed açıklamalarının şahin olduğuna şüphe yok. Bu durum “daha uzun süre daha yüksek faiz” olarak tanımlanıyor olsa da ben bu cümlenin başına bir de “diğerlerinden” kelimesini ekleme taraftarıyım. Zira Fed kendi başına şahin olduğu gibi diğer büyüm merkez bankalarına oranla da şahin. Bu başta PBOC olmak üzere diğer ana merkez bankalarını ve kurları baskı altında tutacak bir duruş olacak. En azından yakın gelecekte.