Devletin gücü ve güvenilirliği

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Bir üzücü olay

Bir gece evin yan tarafındaki boş arsadan gürültüler gelmeye başladı. Baktım bir faaliyet, bir faaliyet. Toprak düzeltiliyor, üstüne mıcır dökülüyor.  Aşağı indim. Çalışanlara “Ne oluyor?”  diye sordum. “Otopark ve oto yıkama servisi” yapacağız dedi birisi. Bitişiğimizdeki bu arsa Boğaz’ın Anadolu yakasında, Kuzguncuk’ta, ön-görünüme giren, koruma altındaki bir yeşil alan idi.  “İzniniz var mı?” diye sorduğumda gruptan birisi “Sen kimsin?” diye üstüme yürüdü. Gruptan başka birisi de “iyi polis” rolünde onun önünü kesip bana “Bırak yapalım Abi; adamın ekmek parasına engel olma” dedi. Yasa dışı bir durumla karşı karşıya idik. Fazla üstelemeden içeri girdim. Bize yakın karakolu aradım. Durumu anlattım. “Biz karışmayız. Orada o işi yapmak için izinleri var mı, yok mu bilemeyiz. Bizim yetkimiz içinde değil” türü bir cevap aldım. Bunun üzerine “Ama gecenin yarısında burada gürültü yapıyorlar. Huzuru bozuyorlar” dedim.  “Ona karışırız, bir baktıralım” dedi. Aradan bir süre geçti. Bir polis arabası geldi. Oradakilerle konuştu ve ayrıldı. Ama çalışma devam etti. Ben tekrar karakolu aradım. “Ne oldu?” dedim. Telefondaki memur “Bir araba gitti oraya. Çalışma yokmuş” dedi. Durum anlaşılmıştı. Bu tipler korunuyordu.

Bu kez mahalleli olarak ilgili makamlara dilekçe verdik. Ama otoparkın durdurulamaz ilerleyişi sürüyordu. Demir bir konstrüksiyon da yeşil alana konduruldu. Bir öğleden sonra eve dönüşte baktım konulan konstrüksiyon yıkılmış. Bir ekip gelmiş ve yıkmıştı.  Akşam dersim vardı. Eve girip çantamı alıp dışarı çıktım. Arabama doğru giderken yanımda bir araba durdu. İçinden üç kişi fırladı. Bunlar, arsadaki kaçak otoparkı yapmayan çalışanlardı. Bir yumrukta beni yere devirip sopalarla vurmaya başladılar. Ne olduğunu anlayamadım; şaşkınlık girdabında kaybolmuştum. “Yetişin adam öldürüyorlar” sesi ile kendime geldim. Kapıları önünde oturmakta olan mahalle sakini kadınlardı bağıranlar. Onlar imdadıma yetişti. Mafya özentisi zorbalar kaçtı. Sonra yakalandılar. Bir gece nezarethanede kaldılar. Sabah çıkarıldıkları adliyede serbest bırakıldılar. Görevli savcı ile görüştüğümde “Bana kavga demişlerdi; eğer durumu bilseydim serbest bıraktırmazdım” dedi. Burnum kırılmıştı. İki kez ameliyat geçirdim. İşin psikolojik yanı daha büyüktü. Bir yıl süresince yanımda bir araba dursa hemen savunmaya geçiyordum.

Olay, mahkemeye yansıdı. Mahkeme günü yanaştıkça bu zorbalar tekrar ortaya çıkıp, beni ve eşimi rahatsız etmeye başladılar. Karakola şikayetlerim bir sonuç vermedi. O sırada yaptığım projelerin birindeki bir iş adamı “Hocam, adliye ve polisin bu olayları çözmesi zor; başka tür bir yardım gerekli size” dedi. Anlamamıştım ne demek istediğini. Ama o günün akşamı bir telefon aldım. Telefondaki ses “Hocam, olayı duyduk, çok üzüldük. Geçmiş olsun. Şimdi de sizi rahatsız ediyorlarmış. İzin verin, bu olayı çözelim, sizi rahatlatalım” dedi. Şaşırmıştım; “Teşekkür ederim ilginize; ancak ben yasal olamayan şeylere sıcak bakamam” dedim. Bunun üzerine telefondaki ses “Hocam, ne demek! Biz öyle kırmak dökmek gibi yasal olmayan şeyler yapmayız. Duyduk ki sizi dövenlerden birisi sizin mahalledenmiş. Biz onu ikna ederiz mahalleden taşınır” dedi. Daha da şaşırmıştım. “Teşekkür ederim, ama olmaz “diyerek telefonu kapattım.

Zorbaların tacizleri sürüyordu. Çaresizdim ve çekiniyordum.  En son çare olarak Üsküdar Emniyet Müdürü’nden randevu alarak görüşmeye gittim. Beni güler yüzle karşılayan Emniyet Müdürü, bu göreve yeni gelmişti. “Hocam, olayı gazetelerden ve televizyondan biliyorum. Geçmiş olsun; keşke olmasaydı, bunu önleyebilseydik. Sizin için ne yapabilirim?” dedi. Ben de yaşadığımız tacizleri anlattım ve şöyle devam ettim: “Ben bu sorunumun çözümünde üç alternatif görüyorum. Birincisi, kendime bir silah alırım. Adamlar tekrar bana saldırmaya kalkarlarsa kendimi bu silahla korurum. İkincisi de şöyle bir teklif geldi. Bu zorbaların mahalleden taşınmasını sağlayacak bir hizmet türü varmış. Onu seçerim. Üçüncü seçenek de devlet beni korur”. Genç Emniyet Müdürü gülümseyerek “Hocam üçüncü seçeneği seçin ve merak etmeyin” dedi. Teşekkür ederek Emniyet Müdürlüğü’nden ayrıldım, ama hiçbir umudum yoktu. Fakat bir mucize gerçekleşti. Taciz durdu. Bana saldıranlardan birisi ile aynı mahallede on yıldan fazla yaşadık. Bırakın tacizi, bu adamla göz göze bile gelmedik. Hepsi görünmez adam oldular.

Bir yorum

Son günlerde yaşadığımız, ana muhalefet partisi başkanının tehdit edilmesi olayı ve yetkililerin tavrı bana yıllar önce yaşadığım o üzücü olayı hatırlattı.

O yaşadığım üzücü olaydan iki yargı çıkarmıştım. Birinci yargım, devletin gücü üstüne idi. Gördüm ki, devletin gücü tartışılamaz. Eğer yetkiyi ellerinde tutanlar isterse, bu ülkede yasa dışı varlıklar tutunamaz. Bu güce güvenmek gerekir ve bu güç güvenilir olmalıdır.

Bu olaydan sonra vardığım ikinci yargı ise şu olmuştu: Eğer bir ülkede yasa dışı, yanlış bir iş varsa ve yetkililer buna seyirci kalıyorsa, bilin ki bu işin yetkililer arasında bir ortağı, ya da bir destekçisi vardır. Ve o kişiler kenarından köşesinden o yanlışlığa bulaşmıştır.

Devletin gücüne inanmamız ve devlete güvenimizin sarsılmaması dileğiyle…

Not: Başıma gelen olay gazetelerde ve televizyonda yankı buldu. Zorbalar, o kaçak otoparkı ve araba yıkama servisini konduramadılar. Üsküdar Belediyesi bir küçük düzenleme yaptı. Orası şimdi parkımsı, bir yeşil alan.
           

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Mutsuz toplum 12 Kasım 2024
Süt meselesi 05 Kasım 2024