Devlet fonlasın sermaye kazansın kapitalizmi

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Piyasa ekonomisinin fikir babası Adam Smith’in mezarı başında neler yaşandığını bilmiyorum ama “devlet fonlasın sermaye sahipleri kazansın” kapitalizminin piyasa kapitalizminin yerini almakta olduğunu gösteren uygulamalar birbirini izliyor son günlerde. Bu olgunun en çarpıcı örneği kapitalizmin lider ülkesi ABD’de yaşanıyor. Yıllarını finans dünyasında geçirmiş olanların bile hayretle karşıladığı gelişmelere tanık oluyoruz. ABD’de devlet ve Merkez Bankası (Fed) COVID-19 pandemisi nedeniyle çöken borsaları ve zordaki şirketleri ayakta tutabilmek için sınırı belli olmayan miktarda para basıp ortalığa saçarak, özel şirketlerin tahvillerini satın alarak, vergi ödemelerini erteleyerek durumu kurtarmaya çalışıyor. “Devlet fon yaratsın, sermaye sahipleri kazansın” kapitalizmi fiilen hayata geçmiş bulunuyor.

Küresel kapitalizmin lider ülkesi ABD’nin koronavirüs pandemisine hazırlıksız yakalanması ilk anda büyük bir panik yarattı ve Başkan Trump’ın kasımda yapılacak başkanlık seçimini kazanma şansını yerle bir eden şok bir düşüş yaşandı ABD borsalarında. Pandeminin rekor sayıda Amerikalılının ölümüne yol açacağının anlaşılması üzerine ekonomiyi durma noktasına getiren önlemlerin alınması, ekonomiyi ve borsaları vurunca Fed’in ve devletin bütün olanakları seferber edilerek piyasalar paraya boğuldu.

Ekonomi çökerken borsalar rekor kırıyor

IMF, Dünya Bankası ve OECD gibi uluslararası kuruluşlar dünyayı gafil avlayan koronavirüs pandemisinin yayılmasını önlemek için alınan önlemlerin dünya ekonomisinde 1930 krizinden beri benzeri görülmemiş bir çöküşe yol açacağını ortaya koyan tahminlerini açıklamaya devam ediyor. ABD’de de ekonominin en az yüzde 5-6 dolayında küçülmesi ve özellikle bazı sektörlerin ve krize ağır borç yüküyle giren şirketlerin zorlanması bekleniyor. Ekonomideki ani yavaşlama işsizlikte muazzam bir patlamaya yol açtı ve moralleri bozdu.

ABD borsalarında ise 2008- 2009 krizinden bu yana, birkaç hıçkırık nöbeti dışında süregelen bir yükseliş süreci yaşandı ve bu süreç pandeminin gündeme geldiği günlere kadar sürdü. Bu yükselişin temel nedeni 2008‘den beri finans sistemini ayakta tutmak için başta Fed olmak üzere başlıca merkez bankalarının izlediği muazzam parasal genişlemeden öncelikle büyük sermayenin yararlanması ve ortalığa saçılan paranın başta hisse senetleri olmak üzere varlık fiyatlarını yükseltmesiydi.

2009’dan bu yana dünya ekonomisinde ve özellikle gelişmiş ülkelerde, tabana yayılan tatminkar bir büyüme yaşanmazken borsalar yükselişini sürdürdü. Bu süreç ABD ve Avrupa’da eski günleri arayan geniş bir kesimin tepkisine yol açtı ve sonunda İngiltere’de Brexit sürecini, ABD’de Trump’ın seçilmesini gündeme getirdi. Borsalardaki yükselişten yararlanarak servetlerine servet ekleyenlerin keyfi yerindeydi. 2020’ye de bu havada girildi.

Pandemi de büyüyü bozamadı

Trump borsalardaki tırmanışı da kullanarak kasım ayında yapılacak seçimi rahat kazanacağını düşünüyordu. Pandeminin ilk günlerinde salgının varlığını inkar ederek durumu kurtarabileceğini sanacak kadar cahil olduğu için dünyayı güldüren bir performans sergiledi. Pandeminin ABD sağlık sisteminin içler acısı halini ortaya koyması, salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin rekor sayılara yükselmesi ve ülkedeki ırk ayrımı sorununu gündeme taşıyan George Floyd’un beyaz polisler tarafından infaz edilmesi olayının yaşanması ülkenin ortamını tamamen değiştirdi. Yaygın protesto gösterileri birbirini izledi. Bu arada işsiz sayısı 20 milyondan fazla artmış, halk bedava yemek dağıtan kurumların önünde kuyruklar oluşturmaya başlamıştı.

Ülkede tüm bu çalkantılar yaşanırken borsalardaki şenlik devem etti. Fed’in ve maliyenin ortaya saçtığı trilyonlarca dolar borsalardaki ve tahvil piyasalarındaki tırmanışın sürmesini sağladı. Borsalarda yaşanan ilk düşüşten sonra rekorlar kıran bir geri dönüş yaşandı. Fed’in itibarsız şirket tahvilleri dahil her kağıdı satın alma taahhüdü, devletin fonlaması sayesinde servetine servet katanların yüzünün gülmesini sağladı.

Aslında 2008-2009 krizine yol açan, toplumsal eşitsizliği tırmandıran ve her bakımdan sürdürülemez olduğu pandemi sayesinde bir kez daha anlaşılan sistemi, devlet kaynaklarını kullanarak sürdürme çabasının yeni bir aşaması yaşanıyor şu anda. Bu zorlamanın bundan sonra nelere yol açacağını yaşayarak göreceğiz her halde.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar