Dertli büyüme

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hesaplarına göre ekonomi yılın ikinci çeyreğinde de temposunu koruyarak yüzde 7.58 büyüdü. Buna göre yılın ilk yarısındaki büyüme yüzde 7.53 oldu. Son 4 çeyreğin toplamındaki yıllık büyüme hızı ise yüzde 8.17.

4 çeyreğin toplam büyüme hızı bir önceki çeyreğe göre 3.11 puanlık bir hız kaybıyla yüzde 11.28’den yüzde 8.17’ye gerilemiş gözüküyor. Ancak tek başına buna bakarak ikinci çeyrekte bir tempo kaybı olduğunu söylemek yerinde olmaz. Çünkü ikinci çeyrekteki yüzde7.58’lik büyüme geçen yılın ikinci çeyreğindeki yüzde 22.25’lik yüksek büyüme hızının üzerine geliyor.

Sadece manşetteki verilere bakarsak çok başarılı bir gidiş olduğunu iddia etmek mümkün. Ancak ayrıntılara girince, hele hele sokağa çıkınca durumun hiç de sadece manşet rakamlara yansıdığı gibi olmadığı görülüyor.

Büyümeye önce uluslararası karşılaştırmalar ve dış denge penceresinden bakalım:

- İkinci çeyrek sonunda yıllık toplam gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) miktarı 827.68 milyar dolar oldu. Bu rakam bir önceki çeyreğe ve bir yıl öncesine göre artmış gözükse de aslında ancak 11 yıl öncesi, yani 2011 yılında ulaşılan düzeye eşit. Uluslararası karşılaştırma açısından GSYH miktarı 11 yıl öncesine gitmiş durumda.

- Kişi başına gelir de ikinci çeyrek itibarıyla bizim hesaplamamıza göre 9 bin 790 dolara yükseldi. Ancak burada da 11-12 yıllık bir kayıp var. Çünkü bu rakam da 2008-9 krizinden çıkışta 2010 yılında ulaşılan düzeye eşit. Kaldı ki bu hesaba milyonlarca Suriyeli göçmen dahil değil. Onları da hesaba kattığımızda gerçek kişi başına gelir daha da aşağılara düşüyor.

- Cari açığın GSYH’ya oranı da tehlikeli düzeyde seyrediyor. İkinci çeyreğe ait oran yüzde 6.07 gibi tehlike sınırının üstünde. Yıllık toplam cari açık/GSYH oranı ise yüzde 3.95’e yükselmiş durumda. Yurt dışından kaynak girişinin son derece zayıfladığı ve eldeki döviz rezervinin tamamen emanet alınmış kaynaklardan oluştuğu dikkate alındığında, bu durum dış dengeler açısından alarm verici bir husus.

- Dış borçların GSYH’ya oranı da yüzde 55 dolayında ve dış dengeler açısından bir risk faktörü olmaya devam ediyor.

Büyümenin iç dengelerini baktığımızda ise durum ana hatlarıyla şöyle:

- Büyümeye en büyük katkı özel tüketimden geliyor. Özel tüketimde ikinci çeyrek büyümesi yüzde 22.41 ile son 3 çeyrektir yaklaşık aynı tempoda gidiyor. Ancak buradaki büyümenin esas olarak üst gelir gruplarının harcamaları ve borçlanma artışı ile gerçekleştiğini de not etmek gerek. Yüzde 10’u aşan dar tanımlı, yüzde 20’yi aşan geniş tanımlı işsizlik oranı ve enflasyon karşısında hızla eriyen asgari ücret koşullarında başka türlüsü de pek mümkün değil.

- Büyümeye ikinci önemli katkı ihracattan geliyor. İhracattaki ikinci çeyrek büyümesi yüzde 16.4. İhracatta 6 çeyrektir yüksek hızlı bir büyüme var. Ancak en büyük pazar olar Avrupa Birliği ekonomilerindeki olumsuz gidiş ve içeride yaşanan krediye erişme sorunları nedeniyle bu tempoyu devam ettirmek pek mümkün gözükmüyor.

- İthalatta ikinci çeyrek büyümesi yüzde 5.78 odu. Yüksek döviz kuru düzeyine rağmen ithalatta hatırı sayılır bir artış var. Yüzde 2.18 olan birinci çeyrek ithalat büyüme hızının iki katının bile üzerine çıkılmış.

- Yatırımların büyümeye katkısı, makine teçhizattaki yüksek büyümeye rağmen cılız seyrediyor. Çünkü inşaat yatırımlarında çift haneli bir daralma var. Ayrıca inşaat yatırımları 2018’in ikinci yarısından bu yana bir türlü belini doğrultamadı. İnşaat yatırımlarındaki daralma süreci dördüncü yılını tamamladı.

- Sektörel büyümede tarımda küçülmenin sürmesi, enflasyonun geleceği açısından da önemli bir nokta. Diğerlerinden açık ara en yüksek büyüme kaydeden sektörün de yüzde 26.57 ile finans sektörü olması, büyümenin iç dengeleri açısından dikkat çekilmesi gereken bir husus.

- Büyümenin en hayati sorunu ise milli gelirden emeğin aldığı payın hızla düşüyor olması. İkinci çeyrekte işgücü ödemelerinin GSYH’dan aldığı pay yüzde 22.67’ye düştü. 2020’nin ikinci çeyreğinde işgücü ödemelerinin payı yüzde 32.88, geçen yılın aynı döneminde ise yüzde 29.23 idi. İki yılda emek kesimi milli gelir pastasından aldığı 3 dilimin birisini kaybetmiş durumda. Emeğin payında bu kadar kısa sürede bu kadar yüksek bir kayıp görülmüş bir şey değil.

Bu yüzden yüksek büyümeye rağmen yoksullaşma derinleşiyor, toplumun geniş kesimlerinin refahı artmak yerine geriliyor, dertler azalmak yerine artıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Envanter 29 Ekim 2024