Deriye ‘ceket’le girdi tabakhaneyi kurunca ‘ceket’ten çıkmayı seçti

Vahap MUNYAR
Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

Mardin doğumlu Muhammet Nuri Ensari, ilk, orta ve lise eğitimini doğup büyüdüğü kentte tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’ne girince İstanbul’un yolunu tuttu.

İşletmede öğrencilik günlerinde ablasının eşinin yanında çalışmaya başlayarak deri sektörüne adım attı. Aynı dönemde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) yeni dağılmış, Laleli’den bavul ticareti hızla artmaya başlamıştı.

Nuri Ensari, eniştesiyle birlikte çoğunlukla Rusya’dan Laleli’ye gelenlere deri ceket pazarlamada başarıyı yakaladı. Gün geldi, talebe yetişemez, deri ceket diktirecek tabaklanmış deri bulamaz hale bile geldiler.

Nuri Ensari, 1993 yılında üniversite eğitimini tamamladı, deri sektörünün canlılığını dikkate alarak Çorlu’da bir tabakhane kurdu:

Tabakhaneyi o günlerde 12 milyon dolarlık bir yatırımla devreye aldık. Türkiye’nin önde gelen kuzu derisi işleyen tabakhaneleri arasına girdik. Bugün aynı tesisi 25-30 milyon dolara ancak kurabiliriz gibi görünüyor.
Tabakhaneyi kurunca deri ceket işinden çıkma kararı aldı:

Tabaklanmış deri sattığım müşterilerimle rakip olmayı çok doğru bulmadım.
Ensari Deri Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Ensari ile geçenlerde buluştuk, başta deri olmak üzere bulunduğu sektörler üzerine konuştuk.

30 yılı geride bırakan Ensari Deri’ye işaret etti:

Çorlu’daki 20 bin metrekare kapalı alanı olan fabrikamızda yerli ve yabancı tedarikçilerden sağladığımız 9 milyon ayak kuzu derisini işliyoruz.
Ensari Deri’nin yüzde 25’inin halka açık olduğunu kaydetti:

Geri kalan hisselerinin tamamı bana ait. Yurt içinde ve dışında birçok önemli markanın tedarikçisiyiz. 
Üretimlerinin yüzde 75’ini doğrudan ihraç ettiklerini vurguladı:

Üretimimizin yüzde 25’ini yerli üreticilere satıyoruz. Onlar da ürettiklerinin neredeyse tamamını ihraç ediyor. Bu durumda yüzde 25’i dolaylı yoldan olmak üzere bizim üretimimizin tamamı ihracata gidiyor desek yanlış olmaz.
İhracatın büyük bölümünü Güney Kore’ye yaptıklarını, orada satış ofisi ve show room’larının olduğunun altını çizdi:

Ayrıca İtalya, Hindistan, Polonya, Almanya, Hong Kong, Avusturya, Danimarka, Yunanistan, Fransa, İngiltere, Belçika, Fas, ABD, Kanada, İspanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Estonya, Portekiz, Rusya, Pakistan, Çin ve Litvanya ihracat pazarlarımız arasında yer alıyor.

Ensari Deri’nin ihracat gelirinin sordum, yanıtladı:

Yıllık 9 milyon Euro dolayında ihracat gelirimiz var.

Deride moda dünyasının nabzını tutmak, ihracat gelirini daha da artırmak amacıyla başta Milano ve Paris olmak üzere sektör fuarlarına katıldıklarını paylaştı:

Fuarlar, bize moda dünyası ve lüks markaların tasarımcılarıyla buluşma imkanı veriyor. Ayrıca, modayı yakından izleyerek tedarikçisi olduğumuz markalara yılda iki kez yeni koleksiyon sunabiliyoruz.
Mardin’de bir de un fabrikasının olduğuna işaret etti:

Un fabrikasında da ortağım yok. Tümüyle bana ait. Daha doğrusu başlangıçta ortaklık söz konusuydu. Sonrasında tamamını ben devraldım.
Geçen yıl Çorlu’da yeni bir yatırım yaptığına dikkat çekti:

Çorlu’da 13 bin metrekare kapalı alana sahip bir ambalaj fabrikası kurduk. Sentetik çuval üretimi yapıyoruz. Bu fabrikanın makinelerinin bir bölümünü yerli üreticilerden aldık.
Nuri Ensari, 1980’li yılların sonları, 1990’ların başlarında girdiği deri sektöründe 30 yılda önemli yol aldı…

Memleketi Mardin’deki un fabrikasının yanı sıra deri fabrikasının bulunduğu Çorlu’da sentetik çuval üretimine de girerek işlerini büyütmeyi sürdürdü.

Ensari, deri sektöründe çıtayı daha yukarı çıkaracak gibi görünüyor…

 

At eyerinin altındaki deriyi Çin’de öğrendi

Ensari Deri Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Ensari, 2007 yılında Çin’e ihracat kapısını açtığını belirtti:

Çin’de ofis açtık, temsilciler atadık. 3-4 yıl Çin pazarına dönük çok iyi işler yaptık.

Daha sonra sektörden diğer şirketlerin de Çin pazarına yöneldiğini vurguladı:

Bazı arkadaşlar Çin’e çok hesapsız, plansız girdi. Fiyat kırmaya başladı. Ödemeler konusunda aşırı tavizler verdiler. Açık hesap çalışmaya başladılar. Oysa ben siparişte ödemenin yarısını alırdım. Kalanını teslimatta ödemelerini istedim.

Bu şekilde Türk dericilerinin birbirini aşağı çeken rekabetiyle Çin’de işlerin tatsızlaştığını kaydetti:

Ben de hiç batak vermeden, zarar etmeden erken dönemde ofisi falan kapatıp Çin pazarındaki o yoğun iş trafiğinden çekildim. Sonrasında pazar bizim açımızdan ciddi anlamda bozuldu.
Çin pazarında ofis ve temsilcilikle yer almaktan vazgeçmenin kendisi açısından doğru bir karar olduğunu vurguladı:

Çünkü, Çin’de büyük tabakhane yatırımları yapıldı, devasa tesisler kuruldu.
Çin pazarını anlatırken şu izlenimini aktardı:

Biz deriyi genelde giyside kullanıyoruz. Çin’de daha farklı şeyler yapıyorlar. Örneğin, at eyerinin altına, kuzu derisinden özel bir parça yapıyorlar. Eyer atın sırtıyla doğrudan temas edince tahriş ediyor, zarar veriyor.
Atların değerinin 15-20 milyon dolara kadar çıktığına işaret etti:

Böylesine değerli atların sahipleri onları korumak için eyerin altına yerleştirilen özel deriye 10 bin dolar ödüyorlar. Oysa sözünü ettiğim parçanın maliyeti belki de 5 dolar geçmez.
Söz konusu ürünün hastane yataklarında da kullanılabildiğini kaydetti:

Yatalak hastalarda sırtta yaraların çıkması söz konusu oluyor. Sözünü ettiğim deri, yatalak hastayı rahat ettiriyor. Aynı deri bebek yataklarında da kullanılıyor.

‘Büyüyünce otelci olacağım’ diyordu, şimdi New York’tan iki dev zinciri yönetiyor

Trendyol’un davetiyle “2024 Yaz Olimpiyatları” sırasında “Filenin Sultanları”nın Dominik Cumhuriyeti ile karşılaşmalarını izlemek üzere Paris’e gittiğimde bir akşam üstü Raffles’in bahçesine çay-kahve içmeye uğradık.

Raffles’ta Ekim 2009’da Dice Kayek’in davetiyle Paris’e gittiğimde Ritz Paris’in genel Müdürü iken tanıdığım Ömer Acar’la karşılaştım.

Ömer Acar, 1.5 yıl önce Fairmont ve Raffles otel zincirlerini yönetmek üzere Accor Grubu’na geçtiğini, ofisinin New York’ta olduğunu belirtti:

Ritz Paris’in başından ayrıldıktan sonra 10 yıl kadar Katarlı bir grupla çalıştım, otel yatırımlarını yönettim. 34 otel yatırımının yönetiminde görev aldım.
Ömer Acar’la Ekim 2009’da Ritz Paris’te sohbet ettiğimizde, turizm sektörünün çocukluk hayali olduğunu anlatmıştı:

6 yaşındayken babam, “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorduğunda hep “Otelci olacağım” şeklinde yanıt verirdim.
Acar, Bilkent Üniversitesi’nden iç mimar olarak mezuniyeti sonrasında bu mesleği denemiş, sonra çocukluk hayalinin peşinden gitmeyi seçerek İsviçre’de otelcilik eğitimi almıştı. Sektördeki ilk iş deneyimini de Zürih’teki Savoy Otel’de kazanmıştı.

Ardından Hawai, Beverly Hills, Sharm El Sheyk, Harrod’s derken Al Fayed’e ait Ritz Paris’in başına geçmişti. Aynı zamanda Harrod’s Yönetim Kurulu Üyeliği de sürüyordu.

Acar’a “Ritz Paris’te göreviniz ne kadar sürecek?” diye sorduğumda şu yanıtı vermişti:

Ben hep işimde yeni şeyler yapıp yapamadığıma bakarım…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar