Dereyi geçerken at değiştirdik, işi zora soktuk

Servet YILDIRIM
Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

2021 yılı ortasında uygulanmaya başlanan ekonomik model ile cari açığın daralması ve enflasyonun aşağı gelmesi hedefleniyordu. Modelin içindeki en önemli araçlardan biri faizlerin düşük tutulmasıydı. Hatta arkasında “faizin neden ve enflasyonun ise sonuç olduğu” ve dolayısıyla faiz indiriminin enflasyonu da aşağı çekeceği gibi bir felsefesi de vardı.

Faiz indirimleri gerçekleşti ancak şu ana kadar ki uygulama sonuçları dış ticaret açığının genişlediğini, cari açığın daralmadığını ve enflasyonun çok hızlı bir şekilde yükseldiğini gösteriyor. Yani model beklenen sonuçları vermedi. Oysa ilk açıklamalar an itibariyle düzlüğe çıkacağımızı söylüyordu. Yetkili isimlerden gelen açıklamalarda “yaza kalmadan çok hızlı bir değişimin gerçekleşeceği” ifade edilmişti.

Geçen yıl Haziran ayında politika faizi yüzde 20.50 ve yıllık TÜFE enflasyonu ise yüzde 17.53’tü. Son bir yıl içinde faiz 6.5 puan düşürülerek yüzde 14.50’ye çekildi ama enflasyon gerilemek yerine dün açıklanan resmi rakamlara göre yüzde 78.6’ya yükseldi. Resmi hedefin 16 katına çıktı. Yüksek enflasyondan hiper enflasyona geçtik. Üretici fiyatları enflasyonu ise yüzde 42’den yüzde 138’e çıktı. Bunlar toplumun geniş kesimlerini olumsuz etkileyen önemli artışlardır.

Türkiye’de yıllık enflasyon en son gerileme gösterdiği 2021 Mayıs ayından bu yana tırmanıyor. Hala da enflasyonda zirveye ulaşmamış olabiliriz. Para politikasının yetersiz ve etkisiz kaldığı bir ortamda birkaç ay daha yıllık enflasyonun artışını sürdürdüğünü görebiliriz.

Sonrasında ise kredi artış hızını aşağıya çekmeye yönelik son önlemlerin zaman içinde sonuç vermesiyle birkaç ay sonra enflasyon artış hızı ivme kaybetmeye başlayabilir. Bu düşüşü destekleyecek bir diğer faktör ise dış gelişmeler olacaktır. Özellikle gelişmiş ekonomilerdeki faiz artışlarının bu ekonomileri soğutması durumunda küresel emtia ve enerji fiyat artışları hız kesebilir. Ancak bunlar bizi hedefe ulaştırır mı? Dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip birkaç ülkesinden biri olmamızı önler mi?

Enflasyonda gelinen seviye sürpriz değil. Geçen yılın Ağustos ayının 5’inde, yıllık enflasyonun yüzde 19’da seyrettiği bir dönemde, “Bundan sonra işimiz zor çünkü enflasyon düşüşünün önünde ciddi riskler var. Bu risklerin bir bölümü bizden bir bölümü ise dışarıdan kaynaklanıyor” demiş ve beklentilerdeki bozulmaya ve kurdan enflasyona olacak geçişkenliğe dikkat çekmiştik.

Bir yıl önce söylediklerimiz bugün hala geçerliliğini koruyor. “Eğer işler şimdiden sıkı tutulur, dezenflasyonu destekleyici adımlar uygun bir parasal duruşa eşlik ederse” TCMB tahminine yaklaşmanın mümkün olabileceğini söylemiştik. Ancak geçen yıl dereyi geçerken at değiştirdik; yani zaten yüksek olan enflasyonu düşürmek için bir süreç başlamışken yöntemi değiştirdik. Para politikasını gevşettik ve makro ekonomik modelin parametreleriyle oynadık. Sonuç olarak ise şimdi çok daha farklı bir platodaki daha katı bir enflasyonla boğuşuyoruz. Artık enflasyonu “makul seviyelere” indirebilmek için geçen yıla göre daha katı bir parasal duruş ve daha güçlü destekleyici adımlar gerekiyor. Yani son bir yılda işimizi daha da zorlaştırdık.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar