Depremzedelere konteyner şubelerde hizmet

Necla DALAN
Necla DALAN Hikayeler&Liderler

17 Ağustos 1999’da İstanbul’da deprem olunca kendimizi sokağa zor atmıştık. Gecenin bir yarısı durumun vehametinden haberdar değildik. Ne zaman ki televizyonlar bölgeden yayına başladı, felaketin büyüklüğünü o zaman anladık. Kahramanmaraş depremleri o büyük acıyı hepimize yeniden yaşattı. Depremin yıktığı illerden görüntüler, fotoğraflar ve hikayeler geldikçe daha çok üzüldük, nefes almaktan utanır hale geldik. Ancak bölgedeki yıkım gördüklerimizden, duyduklarımızdan çok ama çok öte… Geçen hafta deprem bölgesine giden DenizBank Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Hakan Ateş, ‘hayal ötesi bir yıkım’ yorumunu yapıyor ve ekliyor: “Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da bütün şehir çökmüş. Acılar çok büyük.”

Adana, Diyarbakır, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay’a giden Hakan Ateş; Antakya, İskenderun, Kırıkhan, Kahta, Pazarcık, Nurdağı ve İslahiye’de hasarlı şubelerle ilgili bilgi aldı, bölgedeki yetkililerle deprem sonrasında neler yapılabileceğine ilişkin görüş alışverişinde bulundu. Ateş, 64 şube ve 1050 çalışanları ile hizmet verdikleri bölgede üç çalışma arkadaşlarını kaybettiklerini anlatıyor.  Denizci olarak nitelendirdikleri çalışma arkadaşlarının ailelerini ziyaret edip başsağlığı dileyen Ateş, bölgedeki en önemli sorunun şu anda barınma olduğunu vurguluyor.

‘Para nakli ve güvenlik açısından en uygun yöntem toplu banka kümeleri’ 

Denizbank olarak ilk etapta çalışanları ve aileleri için içinde tuvaleti de olan 20’ye yakın konteyner gönderdiklerini kaydeden Ateş, “Bölgede hava çok soğuk. Kalıcı konutlar yapılana kadar insanlarımız için konteyner kentlerin kurulması lazım. Bölge insanını birkaç yılda ayağa kaldırmak kolay olmayacak. Kalıcı konutları kaliteli, düşük katlı yapmamız lazım. Yıkılan şehirlerimizin dokusunu, özgün yapılarını, ruhunu taşıyan mimariye odaklanmamız lazım. Çok büyük göç var, gidenleri geri dönmeye ikna etmemiz lazım. Bölgenin demografik yapısında değişim olmamasını sağlamamız lazım.”

Bölgeye ilk günden itibaren tırlarla yardım gönderen, ENBD ile birlikte 350 milyon TL’lik nakdi bağış yaptığı açıklayan Ateş’e DenizBank’ın en büyük hasarı gören illerde nasıl hizmet verdiğini soruyorum, anlatıyor: 

“Hızlıca mobil şubeleri yönlendirdik. Sektör olarak da Bankalar Birliği önderliğinde hep birlikte konteyner şubelerle hizmet vermek için çalışıyoruz. Valilik tarafından gösterilecek bir alanda toplu banka kümeleri oluşturmak gerekiyor. Tek konteynerde 12-13 şube birden hizmet verecek şekilde planlanıyor. Para nakli ve güvenlik açısından da bu yöntem en uygun yöntem olacak.”

Hakan Ateş, Adıyaman’da enkaz altından çıkarıldıktan sonra DenizBank çalışanlarının desteği ile hastaneye kaldırılarak doğum yapan ve bebeğinin adını Deniz koyan Gönül Yalçın ile görüştü.

 ‘Kahramanmaraş ödeme ahlakı en yüksek illerden’

Hakan Ateş, konuşmamızda depremin vurduğu iller hakkında çok ilginç bilgiler de veriyor. Ateş, “Deprem bölgesi bankacılık açısından önemli illerdir. Örneğin Kahramanmaraş ödeme ahlakında en yüksek orana sahip illerimizden biridir. Batık kredi çok olmaz Kahramanmaraş’ta. Nurdağı ve Islahiye’de öyleydi” diye konuşuyor.

‘Kiralık kasaları çıkarmak gayretindeyim, yarın öbür gün müşteri gelip isteyecek’

Deprem bölgesinden bankaların kasalarının kurtarılmasına ilişkin görüntüler tepki çekmişti. Hakan Ateş, bu konudaki eleştirilerin dikkatli yapılması gerektiğine vurgu yapıyor ve ekliyor: “Ben enkazlardan müşterilerimizin kiralık kasalarını çıkarma gayretindeyim. Müşterimin kasaya ne koyduğunu bilmiyorum ama yarın öbür gün gelip isteyecek kasasını… O yüzden eleştirmeden önce iyi bakmak, uzaktan ahkam kesmemek lazım.”

’72 saat önceki Hakan Ateş’le şimdiki Hakan Ateş aynı değil’

Hakan Ateş’ye pazar akşamı konuştuk. Konuşmamız esnasında bölgeye ziyaretinin üzerinden 72 saat geçmişti. Çok etkilenmiş, çok üzülmüştü. Duygularını şöyle dile getiriyor: “Gönlüm kırıldı, kendimi çok eksik hissettim. Çok üzgünüm. 72 saat önceki Hakan Ateş ile şimdiki Hakan Ateş aynı değil… Annem de bir depremzedeydi. Erzincan depremini yaşamıştı. Annemin ne demek istediğini şimdi anlıyorum. Bir baba, depremde yitirdiğimiz çalışma arkadaşımızın fotoğraflarını gösterdi. Çalışma arkadaşımız üç çoçuğu ve eşiyle enkazda kalmış. Babası gelinini ve 5 yaşındaki torununu kurtarıyor enkazdan. Torununu ölen oğlu ve diğer iki torununun arasından çekip çıkarıyor. Bu acıyı tarif edecek kelime yok…”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar