“Depremin maliyeti 58 milyar dolar”
✔ Depremin maliyetine ilişkin ayrıntılı bir hesaplama... İktisatçı Ercan Türkan, depremin
maliyetinin 58 milyar doları bulacağı görüşünde.
✔ Bu yükün 31 milyar dolarını kamu sektörü, 27 milyar dolarını hanehalkı ve firmalar üstlenecek.
Büyük deprem felaketinin maliyetini tahmin etmeye dönük bir dizi çalışma yapılıyor. Bu çalışmalardan biri de eski Planlamacı ve Merkez Bankacı iktisatçı Ercan Türkan’a ait. Yıllardır büyük bir özenle "ercan türkan tüketim endeksi-ette”yi hesaplayan Türkan çok detaylı bir çalışma yapmış. Afet bölgesi ilan edilen on bir ilin başlıca göstergeler açısından Türkiye’deki payını çıkaran Ercan Türkan, daha sonra da muhtemel maliyeti kalem kalem sıralamış.
Ercan Türkan maliyetleri iki temel kalemde topluyor...
Akım maliyetler 10.8 milyar dolar düzeyinde.
Bir de birikim kayıpları var, onun tutarı da 47.4 milyar dolar.
Böylece toplam maliyet 58.2 milyar dolara ulaşıyor.
Ercan Türkan depremzedelere yapılan yardımları 1.2 milyar dolar olarak tahmin ediyor. Bu tutar düşüldükten sonra toplam maliyet 57 milyar dolar düzeyinde oluşuyor.
İktisatçı Türkan hangi kalemden ne kadar bir maliyet geleceğini hesaplarken kullandığı varsayımları da tek tek açıklıyor.
Akım maliyetler neler?
Ercan Türkan akım maliyetleri katma değer ve işgücü kayıpları ile birlikte, felaketin sonuçlarını hafifletmek ve acil ihtiyaçları gidermek amacıyla yapılan yardım ve alınan mali önlemlerin maliyeti olarak tanımlıyor.
Bu grup içinde en büyük maliyet kalemi yaklaşık 6 milyar dolarla beş aylık GSYH kaybı. Depremzedelere yapılmakta olan nakdi destek ödemeleri, taşınma yardımı, vefat edenlerin yakınlarına yapılan yardım, SGK’nın prim kaybı ile vergi ve vergi erteleme ve silinmesi de diğer akım maliyet kalemleri.
Birikim kaybı çok büyük
İktisatçı Ercan Türkan, sermaye birikimi kaybında bina stokunun, şehirlerin altyapısının ve kamusal binaların hasar görmesinden kaynaklanan kayıpların başta geldiğini vurguluyor.
Yapılarda oluşan orta ve az hasarların onarılarak bu yapıların tekrar kullanılabilir hale getirilmesi için yapılacak onarım giderlerini de bu kapsamda sınıflandıran Türkan, motorlu kara taşıtlarında, hayvan varlığında, beyaz eşya ve mobilyada yaşanan kayıpları da bu maliyet başlığı altında topluyor.
Birikim kayıpları başlığı altında yer alan bu kayıplar içinde en büyük tutar hiç kuşku yok ki yıkım ve ağır hasar nedeniyle yapı stokunda ortaya çıkan kayıp. Ercan Türkan bu kalemdeki kaybın büyüklüğünü 26.2 milyar dolar olarak hesaplıyor. Bu tutarın 2.1 milyar dolarının DASK tarafından karşılanacağı varsayılıyor.
Ercan Türkan, tamamen yenilenmesi gereken binaların altyapısının 6.5 milyar, şehir altyapısı ve kamusal binaların onarımının 2.8 milyar, az hasarlı binaların onarımının 2 milyar, otomobil hasarının da 4.2 milyar dolar kayba yol açacağını hesaplıyor.
Bu maliyeti kim üstlenecek?
İktisatçı Ercan Türkan, deprem felaketinin maliyetini ortaya koyan bu çalışmasında ayrıca bu maliyeti hangi kesimlerin ödeyeceği üzerinde de duruyor. Türkan çalışmasında bu konuda şu görüşleri dile getiriyor:
“Maliyetlerin toplam boyutunu bilmek kadar, bu maliyetin hangi kesimler tarafından üstlenildiğini bilmek de önemlidir. Birincil dağılım esas alındığında kamunun 31 milyar dolar, hanehalkı ve firmaların ise 27 milyar dolarlık bir maliyetle karşı karşıya kaldığını ifade etmek mümkündür.”
Hasar gören sanayi altyapısı ve işyeri kayıpları konusunda şu ana kadar herhangi bir veri seti açıklanmadığına dikkat çeken Ercan Türkan, şöyle devam ediyor:
“İşyerlerindeki hasar netleştikçe maliyetin hanehalkı ve firmalar arasındaki dağılımının da yapılabilmesi mümkün hale gelebilecektir.”
“UZUN DÖNEMLİ MALİYETLERİ OLACAK"
İktisatçı Ercan Türkan depremle ilgili maliyet analizinin son bölümünde bu felaketin sosyal yönlerden yapacağı etkilere dikkat çekerken şu görüşleri
dile getiriyor:
“Ülke genelinden yüzde 20 daha kalabalık hanelere ve daha genç bir nüfusa sahip, buna karşılık kişi başı geliri ülke genelindeki gelirin yüzde 60’ı düzeyinde bulunan ve dolayısıyla göreli olarak daha yoksul olan bir bölgede yaşanan bu felaketin uzun dönemli maliyetleri de olacaktır.
Genç nüfus kaybının yönetilmesi ve yoksullukla mücadele çok daha acil ve öncelikli bir hale gelecektir.
Bölgeler arasında yaşanacak göç hareketliliğinin yönetimi de kritik bir önemdedir.
Bölge ve ülke ekonomisi elbette bu yaraları dayanışma ve doğru tasarlanmış ekonomik ve sosyal politika demetleri ile saracaktır.
Burada toplumun tamamı tarafından cevaplandırılması gereken soru, ‘Biz bu maliyeti bugün tek taksitte ödemek yerine, Marmara depreminden bu yana geçmiş yıllara yayarak bugüne kadar ödeyebilseydik, organizasyonel yapımızı dinamik ve kendiliğinden işleyen bir hale getirebilseydik, bu üzüntü ve hasarın ne kadarını telafi edebilirdik’ sorusu olmalıdır.
Riskler kapıyı çalmadan önleyici tedbirleri alabilmeyi öğrenmek ve bunu talep etmek zorunda olduğumuz gerçeği ile yüzleşmek zorundayız.”