Deprem bölgesinde imar affı
Zafer ÖZCİVAN
Ekonomist
İmar affı veya imar barışı, taşınmaz gayrimenkullerin yasal hale getirilmesi için popülist yaklaşımı olan hükümetlerin siyasi olarak mevcut düzenlemeler uymayan yapılara resmi olarak izin vermesidir.
Çarpık şehirleşmenin en önemli nedenlerinden birisi olarak nitelendirilen imar affı, Cumhuriyet tarihinde ilk kez 1949›da gerçekleşmiştir. 5431 sayılı “Ruhsatsız yapıların yıkılmasına» ve 2290 sayılı Belediye Yapı ve Yollar Kanunu’nun 13. maddesinin değiştirilmesine dair kanunun 1. maddesi ruhsatsız yapılara imar planına uygun olmaları halinde yıkılmamalarına olanak sağlamıştı.[1] Bu kanun sonraki yıllardaki uygulamalara emsal teşkil etmiştir.
Hükümetlerin yanlış uygulaması olarak imar afl arı, kaçak veya yasalara uymayan yapıların normale dönüşmesi için yapılan bir uygulamadır. Hâlbuki insan hayatı söz konusu olunca böyle bir uygulamanın ne kadar yanlış olduğu ortaya çıktı. İlk defa 1949 yılında çıkarılan imar affı, günümüz iktidarında ise yedi kez uygulamaya konulmuş, hatta 2022 imar affı için yasa tasarısı hazırlanmıştı. Ancak yaşadığımız büyük felaket nedeniyle umarım rafa kalkar.
Deprem bölgesine arama kurtarma birimlerinin geç ulaştığı ve bu yüzden kurtarma çalışmalarında aksama olduğu şeklinde bir takım kişi veya kişiler tarafından eleştiri yapılmaktadır. Olaylara gerçekçi bakmak ve değerlendirmek zorundayız. Tarihin en büyük depremlerinden birini yaşadık ve tam 10 ilimizde büyük felaket yaşadık. Depremin etki alanı beş yüz bin metrekare civarındadır ve deprem bölgesinde on üç milyon vatandaşımız yaşamakta idi. Ve bu iller birbirine komşu olduğu ortadadır. Arama kurtarma ekipleri on ilin hepsine birden nasıl yetişecek? Bir veya iki ilde olsa çevredeki komşu illerin olay yerine ulaşması son derece kolaydır ama bu on ile ulaşmak son derece zordur. Çünkü karayolları da depremden etkilenmiş, yolların ulaşıma aşılması da epeyce zorlaşmıştır. Dolayısıyla bir takı aksamaların olması normal karşılanmalıdır.
Diğer taraftan dünyanın dört bir yanından ve yurt içinden yardım tırları anında devreye girmiş ve ihtiyaçlar karşılanmaya çalışılmıştır. Yurt dışından gelen yabancı kurtarma ekipleri de çalışmalara katılmışlar ve hayat kurtarmaya katkıda bulunmuşlardır.
10 ilimizde görülen büyük depremin ardından bölgedeki yapıların durumu ve imar affının sonuçları da gündeme gelmiştir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe’nin paylaştığı verilere göre, 2018’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde çıkarılan imar affında Türkiye çapında 3 milyon 152 bin yapı kayıt belgesi verildi.
Depremin etkilediği 10 ilde imar affı kapsamında verilen yapı kayıt belgesi sayısı tam 294 bin 166 oldu.
Adana’da 59 bin 247, Adıyaman’da 10 bin 629, Diyarbakır’da 14 bin 719, Gaziantep’te 40 bin 224, Hatay’da 56 bin 464, Kahramanmaraş’ta 39 bin 58, Kilis’te 4 bin 897, Malatya’da 22 bin 299, Osmaniye’de 21 bin 107, Şanlıurfa’da 25 bin 521 yapı kayıt belgesi verildi.
Gökçe, 2018 yılında çıkartılan “İmar Barışı” uygulamasının önceki imar afl arından boyut, kapsam, nitelik bakımından ayrıldığını belirterek, “Bu kanunla 2018 yılına kadar imar mevzuatına aykırı durumlar beyanla kayıt altına alındı. Bakanlıktan alınan yapı kayıt belgeleri ile sorunlu konutlar korundu” dedi.
2002 yılından 2018 yılına kadar getirilen af yasaları genelde küçük çaplı düzenlemeler içerirken 2018’de kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde tarihin en büyük imar affına imza atıldı.
31 Aralık 2017 ve öncesinde yapılan tüm kaçak binalar, kişilerin beyanı esas alınarak aff a uğradı. Böylece örneğin iki kat izni olan binasına 2 de kaçak kat çıkana, parası alınıp imar izni verildi. 10 milyona yakın başvurunun alındığı af sayesinde 26 milyar lira para toplandı.
Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Kurucu Başkanı Tekin Saraçoğlu, yaptığı açıklamada, imar affıyla çıkılan kaçak katlarla çürük binaların çok büyük risk oluşturduğu uyarısında bulundu.
Saraçoğlu, şunları söyledi: “Devletin birinci görevi vatandaşının yaşam hakkını korumaktır. Yasada ‘mal sahibinin sorumluluğundadır’ demek devleti kurtarmaz. Çünkü Anayasa’ya göre devlet vatandaşın can ve mal güvenliğini korumakla yükümlü. Aslında imar affıyla milyonlarca kaçak bina tespit edilmişti. Vatandaş kaçak yapısını adeta itiraf ve ihbar etmişti. Yapı kayıt belgesi verilmeden önce, bu binalara ilişkin teknik inceleme, mühendislik hizmeti verilmeliydi. Güvenli raporu alındıktan ya da güçlendirme gerekiyorsa bu işlem yapıldıktan sonra imar barışına izin verilmeliydi. Bunlar olmadığı için o binalar büyük tehlike taşıyor.”