Deniz, kum, güneş olmadan da yüksek katma değer yaratmak mümkün
Yirminci yüyılda, Türkiye’de turizm yatırımları ağırlıklı olarak kitle turizmine ceap vermek üzere deniz, kum, güneş üçgeni üzerinde kuruldu. Altyapımız da her şey dahil sistemiyle gelişti. Zaman içinde tesisler modernleşti ve giderek lüks tatil beklentisi olan üst gelir grubuna uygun otel markaları yaratıldı. Böylece, Akdeniz ve Ege sahillerimizdeki iller, İspanya, İtalya, Fas, Tunus benzeri yoğun ziyaretçi akınına uğrayan ülkelere karşı rekabet üstünlüğü sağladı.
Son dönemde , orta ve üst gelir grubu Avrupalı, Çinli, Japon ve Amerikalı turistler özel deneyimler sunan, kalabalıklardan uzak, tarihe ve yerel kültüre yakın mekanlara yönelmiş durumdalar. Ağırlıklı olarak genç çiftler veya küçük gruplardan oluşan bu müşteri profili öyküler duymak ve özel deneyimler yaşamak istiyor.
Kapadokya 60 milyon yıl önce başlayan eşsiz doğal oluşumu, peri bacaları, dağları, tarih kokan dar sokakları, taş evleri, konakları, balon turları, vadi yürüyüşleri ve benzeri çekici ögelerle tam da bu talebe cevap veren bir tatil vaat ediyor.
Uzun yıllardır dünyanın dört bir yanından ziyaretçiler için bir çekim merkezi olan Kapadokya, her biri farklı dokuya sahip olan çok zengin seçenekler sunuyor. Avanos, Ürgüp, Göreme, Uçhisar, Ortahisar, Derinkuyu, Ihlara Vadisi, Güvercinlik Vadisi, Zelve... tarihi eserleri, yeraltı şehirleri, kiliseleri, kaleleri, ağaçları, bağları, dağları ve vadileriyle ziyaretçilerde bölgeye defalarca gelme isteği uyandırıyor.
Anadolu’nun kalbinde binlerce yıl öncesine yolculuk
Kapadokya’nın en yüksek yerleşim yerlerinden olan Uçhisar, temiz dağ havası, eşsiz manzarası, kalesi ve restorasyon çalışmaları sonucunda artan yatak kapasitesiyle son dönemde başta İspanyollar olmak üzere, Avrupa’dan ve Japonya’dan gelen turistlerin gözdesi olmuş durumda.
Binlerce yıllık bir manastır yerleşkesi, buna bağlı mağaralar, yeraltı tünelleri ve tarihi evlerden oluşan kalıntıların restorasyonuyla hayata geçirilen Argos in Cappadocia , 12 ay boyunca tam dolulukla çalışan bir tesis. .
İlk toprak kapların yapıldığı, bakırın işlendiği, tarım ve hayvancılığın hayatın içine girdiği, sofraların kurulup beraber yendiği, insanlığın “büyük dönüşüme” doğru adım attığı Anadolu’nun tam kalbinde olan Argos in Cappadocia, son olarak Nahita isimli yeni restoranını Türk turizmine kazandırmaya hazırlanıyor.
Argos in Cappadoccia sürdürülebilirlik ilkelerine en üst düzeyde uymaya çalışan, kendi bahçelerinde tarım yapan, sıfır atık mutfak ilkesiyle çalışan bir restorana sahip. Tesis bünyesinde yaratılan Nahita restoran da aynı yaklaşımla ve bölgenin kadim yemek geleneğini yeniden canlandıracak bir felsefeyle yola çıkıyor.
Şef Ömür Akkor’un mutfak danışmanı olarak yer aldığı Nahita; tarihle, coğrafyayla ve kültürel mirasla yemeği tekrar ilişkilendiriyor. Reçeteleriyle, pişirme teknikleriyle ve sunumlarıyla Anadolu mutfağını yaşatan Nahita’nın içecek konsept danışmanlığını ise lezzet algısı uzmanı Oğul Türkkan üstleniyor.
Anadolu mutfağını özümseyen bir menü
Yaklaşık 11 bin yıldır yaşamın kesintisiz devam ettiği sayılı yerlerden biri olan Kapadokya; pişirme teknikleriyle, malzemeleriyle ve endemik ürünleriyle Nahita’ya ilham oluyor.
Menüsünün yüzde 90’ını yaklaşık 60 km çapındaki alandan tedarik edilen, yerel ve mevsimsel ürünlerle hazırlayan Nahita, bölgedeki pazarlardan, yerel üreticilerden ve kendi bahçesinden topladığı malzemeleri kullanıyor. Mevsime uygun tariflerle menü sıkça güncelleniyor.
Nahita mutfağında, sürdürülebilirlik Anadolu gelenekleriyle ele alınıyor. Üretim planlamasında atığa yer vermeyecek şekilde hazırlık yapılıyor. Böylece, binlerce yıllık turşulama, tuzlama ve kurutma teknikleri ile sürdürülebilir bir üretim mümkün oluyor.
Nahita’nın menüsünde, Nevşehir’in ünlü patatesi, bölgenin yerel peynirleri, civar köylerdeki şarküteri ürünleri, pekmezler, tandır ekmekleri, yakın coğrafyadan temin edilen meyvelerin yanı sıra; Hitit mutfağına ait “Happena” gibi yüzlerce yıllık reçetelerden esinlenerek yaratılmış yemekler yer alıyor. Anadolu’nun geleneksel yavaş pişirme ve demleme teknikleriyle hazırlanan bu tabaklar Anadolu mutfağı deneyimini perçinliyor. Menünün %30’unu etli, %70’ini sebze ve diğer ürünlerle hazırlanıyor.
Nahita, “iyi bir yer”
Nahita’nın mutfak şefi Ömür Akkor, restoranın felsefesini şu cümlelerle özetliyor:
“Mükemmellik arzusunun yol açtığı israfa, “en’’lere ulaşmak için fazladan kullanılan kaynaklara karşı gelen, dünyaya, doğal ve kültürel mirasa yatırım olacak ve gelecek nesillere miras olmasını hedefleyen yaklaşımları kimliğinde barındıran Nahita; çalışanlarına, misafirlerine ve Anadolu’nun biriciğine karşı “İyi Bir Yer’’ olmayı önemsiyor. Nahita, “İyi Bir Yer’’ felsefesiyle, doğaya ve gelecek nesillere saygısını dile getiren “iyi” bir mutfak.”