Dengelenme sabır gerektirir
Bu köşede yer alan son yazımda artık yavaştan “dengelenme isteği” üzerine parantez açmanın yanlış bir zamanlama olmayabileceği üzerine tartışmaya çalışmıştım. Dilerseniz bu hafta özelinde de konuyu genişletebiliriz. Zira zararı olmayacağı kanaatindeyim. Çok uzatmadan tartışmaya geçmenin faydası, olup biten kadar, sonraki aşama için de akıl yürütme açısından fazla olabilir.
Dünya ekonomisi dediğimiz kavram zor bir süreçten geçiyor. Konu, bugüne has değil. Değişen koşullar kadar, davranış kalıpları, zamanın ruhu, artan ve/veya yaşlanan nüfus, teknolojik gelişmeler, yükselen çevre hassasiyeti gibi başlıklar ile örneklem sepetini genişletmek mümkün. Hal böyle olunca global merkez bankacılığı da klasik düşünce ve davranış kalıpları ile karşılaştıkları değişiklikler arasında denge tutturmaya çalışıyor. Evet, bir hayli zor.
İnsanoğlu çoğunlukla miyoptur. Uzakta olup biteni görmekten muzdariptir. Bir diğer kötü huyu da geçmişte başına gelenleri kolay şekilde unutmasıdır. Çok değil, 2007 krizi ve sonrasında aynı hataların tekrarlanmaması üzerine yapılan tartışmalar, ben dahil, fazla uzaklaşmış olamaz. Mesela pandemide karşılaşılan ani şok ve gösterilen tepki de buna örnektir. Olağanüstü koşullar aynı ölçekte tepkiyi gerektirir. Hasta-tespit-tedavi üçlemesi önemlidir. Hastayı doğru anlamak, doğru ilaç tedavisi uygulamak ve arzu edilmese de oluşabilecek yan etkileri azaltmak önceliktir. Başka türlüsü de düşünülemez.
Global enflasyonun ortalama düzeyi artık %10 seviyesinin üzerinde. Ülkeler bazında manşet enflasyonların sıçrama hızı çekirdek kalemlere kıyasla yüksek olsa da sepet bazında tüm dünyanın seyrine baktığımızda yükselişin kademeli ve “ayakları yere basar” şekilde olduğunu görüyoruz. Enflasyon konusu bugünün olduğu kadar dünün bileşenlerinden yarına taşınan bir sorun. Mücadele şekilleri de, olası yan etkileri de belli. Dünya, ilk kez enflasyon ile karşılaşmıyor. Üstelik daha önceki süreçte birçok kez problemi aşmışlığı da var. Bu kez aynı sorunun farklı çevresel koşulların ön planda olduğu süreçte önümüze gelmesi ise yarına dair belirsizlik katsayısında artışa neden oluyor. Evet, bir hayli zor.
Dengelenme arayışı içerisindeyiz. Hangi konuda? Hem enflasyon hem de gösterilen tepki mekanizmasının boyutunda. Kolay değil. Fed’in önderlik ettiği kamp ağırlıklı birlikte-koordineli hareket etse de sorunlar ülkeler bazında kırıldığında yapışkanlık dahil farklı tablolar karşımıza çıkarıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş da işleri daha içinden çıkılmaz bir hale soktu. Şimdi artık merkez bankacıların attıkları adımların tek başına yeterli olamayabileceği “bir garip” dönem içerisinden geçiyoruz. Bu, merkez bankacıların adım atmama gibi bir lükse sahip oldukları anlamına elbette gelmiyor. Herkes kendi işini yapmaya odaklanmalı. Merkez bankacı da, siyasetçi de, 1950 sonrası inşa edilen dünyanın uluslararası kurumları da. Unutmadan, İngiltere gibi, gelişmiş ülke statüsündeki eski üyelerin GOÜ vari davranmaması zarureti de.
ABD’de hızla zıplayan enflasyonun dizginlenme çabaları süreci içerisindeyiz. Neden cümleye Fed ile başlıyoruz da ECB ya da BOJ, PBOC demiyoruz? Fonlamanın ana parası Amerikan doları olduğu için. Dış borçlanmaya çıkılırken USD’nin oyunu domine etmesi, küresel ticarette en fazla tercih edilen para birimi olması ve rezerv olarak tutulma noktasında hala daha ilk sırada yer alması nedeniyle. Diğer yandan, konumuza dönecek olursak, ABD’de enflasyonun yapısında değişikliklerin ilk sinyalleri geliyor gibi. Manşetten çekirdek kalemlere, imalattan hizmete dönüş ve hızlarında sınırlı azalışlar görülüyor. Ancak, Fed’in sıkılaşma döngüsü henüz sona ermedi. Üstelik “Fed’in sıkılaşma döngüsü” dediğimiz şey Fed’in faizi artırıp bir anda indirmeye başlayacağı bir süreç anlamına da gelmiyor. Bir noktada Fed elbette durup gecikmeli etkileri izlemek, sonraki aşamayı inşa etmek isteyecek. Doğrusu da normali de bu zaten. Bakın, hala daha konuştuklarımızda oyun değiştirici noktada değiliz. Sıkılaşma döngüsü sadece faizi artırmak değil, aynı düzeyi korumak anlamına da geliyor.
Geride kalan haftada ABD enflasyon verileri bir kez daha odak noktasında yer aldı. Veri öncesinde Fed’in faizinde zirve nokta Mart 2023, seviye de %4.64 (OIS) olarak karşımıza çıkarken, sonrasında ise %4.95-5.00 aralığına taşındı. Bu, bizim açımızdan sürpriz değil. Mevcut enflasyon seviyeleri gözetildiğinde Fed’in de ilk etapta %4.75-5.00 aralığına ilerlemek istemesi gayet doğal. Ağustos-Eylül döneminden bu yana da aynı şekilde düşünüyoruz. Nedir? Hala daha Fed’in faiz indirimlerini konuşmadığımız noktadayız. Diğer husus ise resesyon ve yaklaşan kış mevsimi ile yüzleşmeye henüz hazır olup olmadığını bilmediğimiz Avrupa’nın ilerleyeceği patika. Yine ABD enflasyonu öncesinde ECB’ye dair OIS fiyatlamaları Eylül 2023 ve %3 düzeyine yakın seyrederken, sonrasında Temmuz 2023 ve %3.03’e taşınmış durumda. Neden? Yavaşlama ve enflasyon riskleri toksik bir duruma işaret ettiğinden, ECB’nin sıkılaşma zorunluluğu takvimi öne çekeceğine dair riskin ağır basmasına zemin hazırlıyor.