Değişimi ve yolculuğu yönetmek
Ekonomi gazetesindeki 100’üncü yazımı yazıyorum.
Değişimi yönetmenin güçleştiği dönemlerde, değişimi anlamak zorluğu değişimi açıklamak için çok sayıda gösterge yaratmaya neden oluyor. Ben de bazen bu köşedeki yazılarımın bu türden bir açmaza girdiğini düşünüyorum. Bu karamsarlıktan kurtulmak için kullandığım yöntem, eski yazılarımın içinde bazı hatalar bulmak çünkü değişim gerçekten gerçekleşiyorsa geçmişteki bazı durumların yeni gerçekle uyumsuz hale gelmesi gerekiyor.
Değişim, “aynı tas aynı hamam” zemininden kurtulup farklı bir suda yıkanmayı gerektiriyor. İnsanların yeni şeyler keşfetmesi ve ortaya çıkan nostalji ağrısına karşın yeni yerlere gitmesi bu olgunun sonucu oluyor. Bunları anladıktan sonra dünyaya farklı bakmak kaçınılmaz oluyor. Bu bakışın gerçek zamanlı ve 360 derece olması da… Bu bazen planlarımızı değiştirmemizi gerektiriyor.
Bu yazıyı yazmak için 26 Kasım’da bilgisayarımı açtığımda, kullandığım işletim sisteminin üreticisi Microsoft karşıma şöyle bir mesaj çıkardı:
* Yapay zeka destekli yeni Bing’i içeren Microsoft Edge’i deneyin!
* Microsoft Edge’i ayarlayın ve yeni Bing ile özelliklerini keşfedin
* “4 günlük Londra seyahatimi planlamama yardım et”
* “$500 altındaki en iyi TV’yi bul”
* “5 yaşındaki çocuğum için bir masal oluştur”
Bunların en altında da diğer tarayıcılardaki verilerimi Edge’e taşımayı kabul etmeme yönelik küçük yazılar yer alıyordu. Sonraki ekranda, “İsteğe bağlı tanımlama bilgilerini, sosyal medya bağlantıları gibi web sitelerimizde deneyiminizi iyileştirmek ve çevrimiçi etkinliğinize dayalı olarak kişiselleştirilmiş reklamlar görüntülemek için kullanırız. İsteğe bağlı tanımlama bilgilerini reddederseniz yalnızca size hizmetleri sağlamak için gerekli tanımlama bilgileri kullanılır” diye başlayan bir uyarı bulunuyor.
Bunu kişisel alanınıza müdahale ya da servis iyileştirme çabası olarak ele alabilirsiniz. Ya da benim gibi sabah sabah sizi yapacağınız işten alıkoyan bu mesajlara kısaca göz atıp bunun üzerine yazmaya yönelecek şekilde gündeminizi değiştirebilirsiniz.
Güncel olan ile gündemi dengelemek gerekiyor
Bugünkü asıl konumuz, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile dijital alandaki işbirliği ve bizim AB’ye hangi alanlarda liderlik edebileceğimiz olacaktı. Bunu, biraz daha ertelemem gerekecek çünkü AWS’nin yurtdışındaki re:invent etkinliğinde olmayı planlıyorum.
Ama şöyle bir giriş yapmak isterim. Biz birden 10’a kadar olan sayıları yazıyla yazarız ve dolar işaretini rakamın sonuna yazarız. Benim çocuğum olmadığı ya da Londra’ya gitmeyeceğim gibi kişisel bilgilerim olmadan da bunları bilmek gerekiyor. Ya da bizim televizyonu dolarla almadığımızı…
Bizim de insan olarak artık, dinamik gelişmelerden stratejiyi ve bunun adımlarını okur noktaya gelmemizde yarar var. Bütün bu hikâye aslında, Open AI üst yönetimindeki değişimi ve bundan sonra ne olacağını anlamamızın aracı. Çokça yazıldığı için bunun ayrıntılarına girmeyeceğim. Bunun yerine kalan yazı alanını insan zekâsı ile yapay zekâ arasındaki karşılaştıracağım.
Yolculuk, değişim ve insan olmak
Bir dönem dijital dönüşüm uzmanları bize televizyonun 1 milyon kişiye ulaşması ile yeni nesil uygulamaların aynı kullanıcı sayısına ulaşmasının karşılaştırmasını yapıp yeni değişimin ne kadar muazzam olduğunu anlatıyordu. Bu, yapay zekânın onlardan çok daha hızlı yapabileceği işti ve sonuç aslında hiçbir işe yarar değildi.
Bunun nedeni, televizyonun yarattığı değişimin evdeki oturma düzenini değiştirip insanı, televizyonun karşısına konulan bir kanepenin üzerindeki patatese çevirmek olmuştu. Bunun sonuçları lunaparkların kapanmasına kadar uzanır. İnsan, bunu algılayacak zekâya sahip olduğunda insan sıfatına hak kazanıyor.
Zekânın diğer yanında ise, insaf, izan ve utanma yer alır. Benim, “Cumhuriyet 100 yaşına 100 yılda ulaşırken ben bu yazıyla zaten 100 yaptım” dememi engelleyen bu üçlüdür. İş Bankası Müzesi’ne gidip, Cumhuriyet’in ilk 10 yılında kurulan ve kurulması planlanan fabrikaları gösteren haritaya bakmak, ikimizin arasındaki farkı anlamak için yeterlidir; insan olmak bunu gerektirir.