Değişen fiyatlama dengeleri
Takip ettiğiniz finansal enstrümanlardaki yükseliş ya da düşüşler gün sonunda portföylerinizdeki kısa vadeli değişimleri gösterirken, önemli bir ayrıntının atlanmasına çoğunlukla zemin hazırlar: orta vadeli düşünme fikri ve değişen trendlerin gecikmeli okunma riski.
“Olmayacak işlerin olması” serimize çok değil 2 hafta önce ABD’nin bir önceki başkanı Trump’ın uğradığı saldırıyı da eklemiş olduk. 2024 yılında, bu kadar değişen dünya dinamiklerini konuşup kafa yorduğumuz bir ortamda bu da oldu. Çok şükür ki küresel siyasetin evrilebileceği en tehlikeli nokta ve zaten kutuplaşmış dünya ortamını gözettiğimizde, gelişmeler tatsızlıkla sonuçlanmadı. Ancak, elbette ki birtakım dengelerde zaten değişmekte olan eğilimlerin kuvvetlenmesi söz konusu. Ne gibi? Mevcut Başkan Biden’ın ilerleyen yaşı ve yeniden seçilse dahi görev süresini tamamlayamama riskine yönelik değerlendirmeler ciddi anlamda ivme kazandı.
Seçim olasılıklarında Trump’ın yüzde 70’in üzerinde fiyatlanır pozisyona gelmesi, şimdiden ABD ve diğer piyasaların “seçim fiyatlama ortamı” havasına girmesini kısmen de olsa tetiklemiş durumda. Şahsi değerlendirmem, ABD seçimlerini konuşup, buna göre pozisyon almak için, en azından şimdilik, sert değişikliklere çok erken bir zaman diliminde olduğumuz. Öte yandan, elbette ki kısmen pozisyon ayarlamaları olmayacak anlamı çıkmasın. Son olarak, tüm bu gelişmeleri, ABD’de makro ekonomik görünüme yönelik “bir süredir göz ardı edilen” ya da “Fed beklentilerinin fiyatlamalara yansıtılması için bahane olarak kullanılan” diğer başlıklar ile birlikte harmanlamalı ve değerlendirmeye sokmalı.
Hepimizin gözü ABD ve doğal olarak Fed’in takınacağı tavırda. İstihdam piyasası sınırlı da olsa soğuma sinyalleri verirken, dengelenme sürecini çoktan başlatmış durumda. Keza 1Ç büyüme rakamları ve diğer öncü göstergeler de bu eksende. Yanlış çıkarım olmasın: herhangi bir resesyon riskinden söz etmiyoruz. Ancak, 2024’ün şimdiye kadar olan zaman diliminde, piyasalar, her türlü başlık üzerinden Fed’e ulaşmayı başardığı için, yarın hangi gelişme üzerinden değişen fiyatlama ortamına gireceğimizin maalesef garantisi bulunmuyor. Benim açımdan en şaşırtıcı fiyatlama detayı, tüm bu olan bitenin arasında, Amerikan dolarının zayıflaması oldu. Aksine, gelişmelerin "güvenli liman" kanalı üzerinden talep yaratmasını beklerdim.
Hafta içerisinde DXY’nin 104.00 seviyesinin aşağısına kayması, “Başkan, Trump oluyor, Cumhuriyetçilerin harcama paketleri zaten zayıf pozisyonda olan mali dengeyi çok daha fazla hırpalayacak” beklentisinin yansıması olsa gerek. Gecikmeli de olsa haftayı tamamlamaya yakın gelen USD talebi DXY’nin haftalık değişimde yüzde 0,29 da olsa yükselmesine imkan tanırken, tahvil faizlerinin de sınırlı yükseldiğini not düşelim. Daha önemli gelişmeler ise, “rotasyon” başlığının sıkça gündemi meşgul ettiği bugünlerde, teknoloji sınıfındaki satış baskısı ve daha orta ölçekli şirketlerin yer aldığı Russell 2000’e olan ilgi üzerinden gerçekleşiyor.
“Kalıcı mı, kısa vadeli sevda mı?” sorusuna tam olarak yanıt verememekle birlikte, yılın son çeyreğinde, aralarında BIST’in de olduğu farklı adreslerde “rotasyon” beklentisini geri çevirmediğimi belirtmek isterim. Unutmadan: bu esnada gelişmekte olan ülke varlıkları 3 hafta sonra ilk kez eksiye dönerken, FX cephesindeki zorlanma da gözden kaçmadı.
İçeriyi de konuşmakta fayda var. “Moody’s beklentilerinin gelecek 2 haftayı meşgul etmesini bekleriz” beklentisini yakın zamanda tartıştığımız ortam fazlasıyla fiyatlamaları domine etti ve nihayet tıpkı mayıs ayında S&P’nin hemen peşine daha yüksek sesle dile getirdiğimiz üzere Moody’s’ten 2 basamak yukarı yönde teknik ayarlama gerçekleşti, bir yerde mecbur kılındı. Fitch ve S&P’nin birbirini tetiklemesi furyasına böylece Moody’s de katılmış oldu. B1’e pozitif görünümle yükseltilen not seviyesi, her ne kadar Haziran 2019’daki noktaya henüz gelebildiğimiz gerçeğini değiştirmese de son 1 yılda Bakan Şimşek ve ekibinin attığı adımların ne denli önemli ve kritik olduğunu, 1 senelik hamlelerin 5 yıl öncesine gidişe imkan tanıdığı gerçeğini ise değiştirmiyor.
Kısa vadede, özellikle 2024’te, kuruluşlardan 1’er basamak daha not artışı beklentisinde olduğumuzu altını çizerek hatırlatalım. Gelecek 12 ayda Moody’s nezdinde Ba3-Ba2 düzeylerinin en azından atılan bunca adımın somut sonuçlarını “sürdürülebilir zeminde” izlemek adına optimuma yakın bir gerçekçi bekleyiş olduğuna inandığımızı da ekleyelim. Kısa vadede fiyatlamalar içerisinde Moody’s beklentisinin olduğunu düşünüyor ve realizasyon riskini göz ardı etmiyoruz.
Diğer yandan ise tarihte ilk kez gerçekleşen 2 basamak yukarı yönlü revizyonu piyasanın “zaten dipten dönüyoruz, doğal ayarlama” olarak mı yoksa “bu kez gelişmeler o kadar destekleyici ki Moody’s dahi diğerlerinden 1 basamak geride kalmayı göze al amadı” şeklinde mi okuyacağını da merak ediyoruz. Net/net Türkiye’nin geri dönüş hikayesi satın alınıyor, karşılık buluyor. Bu da değişmez bir gerçek.