Değerli Konut Vergisi’nde mutlu son (mu?)

Numan Emre ERGİN
Numan Emre ERGİN PERSPEKTİF

07.12.2019 tarih ve 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7194 sayılı Kanun ile hayatımıza giren vergilerden bir tanesi de Emlak Vergisi Kanunu’na monte edilen Değerli Konut Vergisi idi. Söz konusu Kanun ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM) tarafından belilenen değer veya Emlak Vergisi Kanunu’nda tanımlanan bina vergi değerinden birisinin 5 milyon Türk lirasını aşan mesken nitelikli taşınmazlardan binde 3-10 oranlarında vergi alınması düzenlenmişti.

Söz konusu Kanun’un Resmi Gazete’de yayımlanmadan TKGM değerleme işlemlerini yapmış ve Kanun’un yayımlanmasıyla birlikte belirlediği değerleri internet sitesinden ilan etmiş ve ilgililere tebligatlara başlamıştı. TKGM tarafından belirlenen değerlerin çok yüksek olduğu, değerleme işleminin objektif kriterlere dayanmadığı, TKGM’nin değerleme işleminin yapıldığı tarihte konutların münferiden değerlerini belirleme yetkisinin olmadığı, Kanun’un ilgili hükümlerinin de çeşitli gerekçelerle Anayasa’ya aykırı olduğu yönünde ciddi anlamda eleştiriler olması üzerine, Cumhurbaşkanlığı’ndan değerli konut vergisinin erteleneceği ve yeni düzenlemenin yapılacağı bilgisi gelmişti. Beklenen değişiklik için ilk adım biraz geç de olsa atıldı ve değerli konut vergisinde değişiklik yapmayı öngören kanun teklifi 20.02.2020 tarih ve 31045 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yasalaştı.

7221 sayılı Kanun uyarınca değerli konut vergisi uygulaması 1 yıl ertelenmiş olup ilk beyannameler 2021 yılında verilecektir. 2020 yılına ilişkin olarak değerli konut vergisine ilişkin bir beyanname verilmeyecek ve vergi tahakkuku yapılmayacaktır. Ayrıca kanun değişikliği öncesinde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen değerler değerli konut vergisinin hesaplanmasında dikkate alınmayacaktır.

Kanun değişikliği ile büyük eleştirilere neden olan Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün konut değerlerini belirlemesi ve değerli konut vergisinin Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün belirlediği değer üzerinden hesaplanması yönündeki düzenleme Kanun’dan çıkarılmaktadır. Dolayısıyla değerli konut vergisinin emlak vergisinin de matrahı olan bina vergi değeri üzerinden hesaplanması söz konusu olacaktır. Verginin konusuna giren konutun değeri ise 5 milyon TL’nin üzerindeki konutlar olarak belirlenmiştir. Yani değeri 5 milyon TL ve altındaki konutlar için değerli konut vergisi söz konusu olmayacaktır.

Kanun değişikliğiyle vergiden muaflığın da kapsamı genişletilmektedir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın maliki ve intifa hakkı sahibi olduğu taşınmazlar da muafiyet kapsamına alınmaktadır. Ayrıca, değişiklik öncesinde mesken nitelikli tek taşınmazı olan kişilerden hiçbir geliri olmayanlar ile tek geliri emekli maaşı olanlar bu vergiden muaf iken, kanun değişikliği ile mesken nitelikli tek taşınmazı olan herkes muafiyetten yararlanacaktır. Birden fazla değerli konutu olanlar ise en düşük değerli tek taşınmaz için bu muafiyetten yararlanacak olup ikinci ve sonraki konutlar açısından vergiyi ödeyeceklerdir.

7221 sayılı Kanun ile vergi oranlarında değişiklik yapılmamakla birlikte verginin hesaplanması açısından önemli bir değişiklik yapılmaktadır. Buna göre 5 - 7,5 milyon TL arasında değere sahip konutların 5 milyonu aşan kısmı üzerinden binde 3; 7,5 - 10 milyon TL arasında değere sahip konutların 7,5 milyon TL’si için 7.500 TL, fazlası için binde 6; 10 milyondan fazla değere sahip konutların 10 milyon TL’si için 22.500 TL, fazlası için binde 10 oranında vergi hesaplanması önerilmektedir.

Değişiklik öncesinde yukarıda yer alan değerlerin her yıl yeniden değerleme oranında artırılması söz konusu iken 7221 sayılı Kanun ile artışın yeniden değerleme oranın yarısı kadar yapılması düzenlenmekte ve Cumhurbaşkanına artış oranını yeniden değerleme oranına kadar artırma yetkisi verilmektedir.

Kanun değişikliği ile değerli konut vergisine yöneltilen eleştirilerin önemli bir kısmı karşılanmakla birlikte eleştiriye açık noktaları hala ihtiva etmektedir. Öncelikle 5 milyon TL üzerinde ikiden fazla konutu olanlar değerli konut vergisi ödeyecekken, 4,9 milyon TL değerinde 10 tane konuta sahip olanların vergi ödememesi, dolayısıyla da değerli konut vergisinin mali gücü (serveti) tam olarak kavramadığı gerekçesiyle Anayasa’ya aykırı olduğu eleştirisi giderilememiştir. Ayrıca, hisseli konutlardaki hisse oranının dikkate alınmayıp konutun tamamının değeri üzerinden vergi alınması devam etmektedir.

Diğer taraftan beyanname verme uygulaması da değiştirilmemektedir. Verginin matrahının ve oranının açıkça belli olduğu durumda, verginin konusuna giren konut sahiplerinin de kolaylıkla tespit edildiği bir ortamda vatandaşları beyanname vermeye zorlamak usul ekonomisi açısından verimli değildir. Verginin tahsilatının emlak vergisini halihazırda toplayan belediyelerce yapılıp, değerli konut vergisine isabet eden kısmın Hazine’ye aktarılması mümkündür. Dolayısıyla gereksiz olan beyanname verilmesinin kaldırılmasında fayda vardır.

Değeri 5 milyon TL üzerinde olan konutlar için aynı kanunda emlak (bina) vergisi ve değerli konut vergisi adı altında iki ayrı vergi alınmaktadır. Burada farklı isimde de olsa aynı türden vergi alındığı ve mükerrer vergileme olduğu açıktır. Peki bu durum hukuka aykırı mıdır? Anayasa Mahkemesi, 11.04.2004 tarih ve 25580 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2003/48 Esas, 2003/76 Karar sayılı kararında, 4837 sayılı “Ekonomik İstikrarı Sağlamak İçin Ek Vergiler Alınması Hakkında Kanun ile getirilen o zamanki mevcut motorlu taşıt vergisine ilave olarak getirilen Ek Motorlu Taşıt Vergisini “Yasa'nın iptali istenen 1. maddesiyle 2003 yılı içinde alınan motorlu taşıtlar vergisi aynı yıl içinde aynı miktarda ek vergi adı altında ikinci kez alınmaktadır. Oysa, 197 sayılı Yasa gereğince 2003 yılı için motorlu taşıtlar vergisinin Vergi Usul Kanunu'na göre yeniden değerleme oranı uygulanmak suretiyle zaten güncelleştirilerek alınmaktadır. Güncelleştirilen yeni miktar üzerinden 2003 yılında ikinci kez ek vergi tahakkuk ve tahsil edilmek suretiyle vergi yükü araç sahipleri aleyhine ağırlaştırılmakta, gelir ve kurumlar vergisi yükümlüleri gibi diğer vergi mükelleflerine de yansıtılmamaktadır. Bu durum, vergi yükünün dengeli, adil, ölçülü ve eşit dağılımını engelleyerek Anayasa'nın 73. maddesinde öngörülen vergilendirme ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.” gerekçesiyle Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. Değerli konut vergisi de AYM’nin iptal kararına konu ek vergi ile benzer özellikleri içerdiğinden Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ileri sürülebilir.

Konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları gözüyle değerlendirirsek, AİHM konuyu mülkiyet hakkına müdahale kapsamında değerlendirmektedir. AİHM, servet vergilerini kategorik olarak mülkiyet hakkını ihlal eden vergi olarak görmemekle birlikte Imbert de Tremoilles v. Fransa başvurusuna (App. No: 25834/05)¹ ilişkin kararında başvuru konusu dayanışma vergisini mükelleflerin mali durumu üzerinde ölçüsüz bir önlem olarak değerlendirilebilecek aşırı bir yük yaratıp yaratmadığı ve devletin vergilendirme yetkisini kötüye kullanıp kullanmadığı noktasında değerlendirmiştir. Değerli konut vergisini AİHM’in bu kriterleri açısından değerlendirirsek, söz konusu verginin her yıl ve aynı konuda alınan emlak vergisine ilaveten alınacak olması, verginin konusunun yıllık gelirden değil de varlıktan alınıyor olması ve vergi tutarının varlıktan elde edilen gelirle kıyaslandığında malvarlığı üzerinde aşırı bir külfet yaratması halinde mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılabilecektir. Bu sonuca ulaşabilmek için her bir konut sahibi nezdinde somut durumun değerlendirilmesi gerekir.

___________________________

[1] Imbert de Tremoilles c. France, Req. N. 25834/05 et 27815/05, 4 janvier 2008.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar