Davul ve tokmak hikâyesi
“Davul kimin boynunda, tokmak kimin elinde” deyişi, ara sıra kullanılan ve hala yaşayan özdeyişlerden birisidir. Genellikle de yükü taşıyıp eziyeti çekenin başkası ve sesi çıkıp parsayı toplayanın ise başka birisi olduğunu vurgulayan bir özdeyiştir.
Geçtiğimiz hafta profesyonel sosyal medya platformu Linkedin içerisinde rast geldiğim bir paylaşım dikkatimi çekmişti. Oraya yaptığım bir yoruma karşı yapılan yorumları izlerken, konunun ne kadar dallanıp budaklanmış olduğunu ve ne kadar çok kişinin bununla ilgilendiğini, yorum yaptığını görmek beni şaşırttı dersem abartmış olmam.
Aslında konu pek yeni değil ve hatta ara sıra Anadolu’daki ticaret, sanayi, ticaret ve sanayi odalarının başkanları ve üyeleri ile yaptığımız sohbetlerde çok sık dile getirilen bir konu.
Sorun, merkezleri farklı kentlerde ve özellikle büyük şehirlerde bulunan şirketlerin, Anadolu kentlerindeki birimlerince yapılan üretimlerin ihracatlarının, şirket merkezlerinin bulunduğu şehirlere kaydedilmesi. Bunun sonucunda da ihracatın yapıldığı şehirlerin ihracatının yükselmesi amma ve lâkin üretimin yapıldığı kentlerimizin ihracatının, ihracatı yapılan miktar kadar az görünmesi.
Sorun bu mudur diye şaşırabilirsiniz.
Ancak kentlerimizin ihracat potansiyellerinin değerlendirilmesinde ve ihracat ile bağlantılı olabilecek diğer değerlendirmelerde, üretimin yapıldığı kentlerin yeterliliklerinin olması gerektiği gibi ve yeterince değerlendirilmediği yorumları yapılıyor.
Aslına bakarsanız bu yorumlara pek de haksız denilmemesi gerekir.
Her ne kadar yatırımlar merkezleri başka şehirlerde bulunan şirketler tarafından yapılmış olsa da üretimin yapıldığı yer, ihracatın kaynağı başka bir deyişle menşei olarak görülmelidir.
Şirket merkezinin bundan pek kaybı olmayacaktır zira ihracat onun bilançosuna girecek ve gerekiyorsa da taahhütlerine sayılacaktır.
Öte yandan, farklı bir şehirde üretim yapan şirketin ürünlerini ihraç eden firmanın, başka bir şehirde olması halinde de ihracat, ihracatçı şirketin kayıtlı olduğu kent üzerine yapılıyor.
Burada aranılan sonuç, üretici kentlerin ortaya koyduğu ihracat potansiyellerinin, kendilerinin ihracat hanesine yazılması ve bu kentlerin bundan sağlayabilecekleri faydalardan uzak kalmamaları.
Buradaki sorunun kaynağı ihracatın, Gümrük Çıkış Beyannamesi (GÇB) düzenlenirken ana şirket veya ihracatçı şirket adına düzenlenmesi olsa gerek.
Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) aralarında bir mutabakata varabilir ve ihraç ürünlerinin menşe kentinin “GÇB üzerine beyan edileceği şekilde işlenmesi sağlanabilirse bu yakınmaların sona ermesi yüksek bir olasılıktır.
Bunun sağlanabilmesi halinde de birçok oda tarafından yüksek sesle dile getirilen “Davul bizim boynumuzda, tokmak başkasının elinde” şeklindeki şikâyetlerin sonu gelecektir. “Bunun olumlu sonuçlanması halinde neticesi ne olabilir, neden bunu sorun gibi görüyoruz” derseniz, motivasyon denilen sihirli sözcüğü masaya sürmek isterim.
Her kentimiz ihracat giden üretim potansiyelinin karşılığını almak ister...