Davos’a düşen bomba: Trump

Arda Öztaşkın
Arda Öztaşkın Akıllı Sürdürülebilirlik

Davos Zirvesi, Avrupa’nın derinleşen ekonomik durgunluğu ve uzun süredir içinden çıkamadığı jeopolitik gerilimlerin gölgesinde tamamlandı. Trump’ın tekrar göreve gelişi ve sert söylemlerini kaldığı yerden devam ettirmesi, zirvenin atmosferini daha da kasvetli bir hâle getirdi. 

Bu yıl, “Akıllı Çağda İş Birliği” temasını benimseyen Davos, hem Orta Doğu’daki taze ateşkesin kırılgan dengesine hem de ABD’deki başkanlık devir töreninin sarsıcı etkilerine sahne oldu. Trump’ın video konferans aracılığıyla zirveye katılarak, AB’yi hedef alan açıklamalar yapması da soğuk duş etkisi yarattı. 

Trump, Avrupa regülasyonlarını, ABD'ye araç ihracatını ve Apple, Google, Facebook'a uygulanan cezaları eleştirdi. NATO üyelerinin ABD'nin güvenlik garantisinden bedavaya yararlanamayacağını, bu yüzden AB ülkelerinin savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde beşine çıkarmalarını talep etti.

İklim mücadelesi ve kapsayıcılık

Başkan Trump, AB’nin tüm retoriğine ters olacak şekilde, göreve başladığı ilk gün fosil yakıtları teşvik edeceğini ve Paris Anlaşması'ndan tekrar çekileceğini söyleyerek, ABD’nin artık iklim kriziyle mücadele etmeyeceğinin sinyalini vermişti. 

Davos’ta bunun altını şu sözlerle tekrar çizdi: “Ben, ‘Yeşil Yeni Düzen'e, ‘Yeşil Yeni Dolandırıcılık’ diyorum. Son derece saçma ve inanılmaz derecede israflı olan Paris İklim Anlaşması'ndan çekildim. Mantıksız ve maliyetli elektrikli araç zorunluluğuna son verdim. Ayaklarımızın altındaki sıvı altının (petrol-doğalgaz) kilidini ve yeni enerji altyapısının önünü açmak için ulusal enerji acil durumu ilan ettim. ABD, dünya üzerindeki herhangi bir ülkeden daha fazla petrol ve doğalgaza sahip ve biz bunu kullanacağız.”

İklim kriziyle mücadelede kendini merkezde gören AB için ABD’nin bu geri çekilişi, küresel etkileri açısından endişe verici. 2024, gezegenin kayıtlara geçen en sıcak yılı olurken, son elli yılda aşırı hava olayları beş kat arttı. İklim değişikliğinin tetiklediği felaketler, 2000'den beri 3,6 trilyon dolardan fazla zarara yol açtı.

Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kapsayıcılık ise bu yıl Davos’un olumlu gündem başlıklarından biri olarak öne çıktı. “Kadın gücü”nün fark edilir düzeyde hissedildiği oturumlarda, politika, ekonomi ve sağlık alanlarında cinsiyet eşitsizliklerinin kapatılmasının büyümeye katkısı sıkça vurgulandı. 

Yapay zekâ teknolojileri

Zirvede bir başka önemli odak noktası da yapay zekâ ve yeni teknolojiler oldu. Elektrikli araçlar, siber güvenlik çözümleri, akıllı fabrikalar ve yapay zekânın ulusal güvenlik üzerindeki etkileri konuşulurken, dikkat çeken nokta Amerikan şirketlerinin bu alandaki hakimiyetiydi. 

Meta’nın akıllı gözlüklerinden Uber’in teslimat robotlarına kadar pek çok yenilik Davos’ta boy gösterirken, Avrupalı şirketlerin gözle görülür bir varlığının olmaması, teknoloji rekabetinde AB’nin geride kalmaya devam ettiğini gözler önüne serdi. Draghi’nin hazırladığı rapor da bu tabloyu doğrular nitelikteydi: “AB, son elli yılda 100 milyar euro değerinde tek bir şirket bile yaratamazken, ABD aynı sürede değeri 1 trilyon euroyu aşan altı şirket kurmayı başardı.”

Sadece bu da değil! Avrupa’nın gözbebeği olan Alman otomotiv sektörü bile iç pazardaki daralma ve yüksek enerji maliyetleri yüzünden ABD’deki yatırımlarını artırma yoluna gidiyor. Volkswagen’in üç fabrikasını kapatacağını duyurması endişeleri derinleştirdi. Bu gelişme, aynı zamanda AB içinde uzun süredir tartışılan yüksek regülasyon ve maliyetler konusunu da yeniden alevlendirdi.

Sonuçta

Taze Başkanın "Önce Amerika" doktrini, AB mallarına tarife tehdidi ve iklim mücadelesinden tamamen çekilmesi Avrupa’yı doğal olarak endişelendiriyor. ABD ekonomisi hakkında belirgin bir iyimserlik varken, Avrupa için aynı durum söz konusu değil. Enflasyonu dizginlemeye çalışırken, büyümeyi canlandıracak politikalar üretmekte zorlanan AB için durum hiç parlak gözükmüyor. BlackRock CEO’su Larry Fink’in, “Avrupa’daki kötümserlik daha önce hiç bu kadar büyük olmamıştı” şeklindeki sözü, piyasalardaki endişeyi adeta özetler nitelikte.

Her ne kadar zirvenin teması “Akıllı Çağda İş Birliği” olsa da korumacı eğilimler, jeopolitik gerilimler ve kısa vadeli ulusal çıkarların uzun vadeli küresel çözümlerin önünde engel oluşturması, iş birliğinin gerçekte hayli sınırlı kalabileceğini gösteriyor. ABD-Çin rekabeti, Avrupa’nın kendi iç çekişmeleri ve Trump yönetiminin yeniden sertlik yanlısı politikaları, çok taraflı kırılgan düzenin keskin zaaflarını bir kez daha gözler önüne seriyor. 

Sonuç olarak Davos, küresel sistemin “yapısal reform” ve “gerçek dönüşüm” ihtiyacını yüksek sesle dile getiren fakat bu talepleri somut adımlara çevirmekte yine zorlanan bir zirve olarak tarihe geçecek gibi görünüyor. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gerçeğin peşinde! 08 Ocak 2025