Daha yüksek ve daha hızlı
Yılın yarısını geride bıraktık. Açıklanan ekonomik verilerin –hadi neredeyse tamamının demeyim, çok ama çok büyük bir çoğunluğunun sevimsiz olduğu bir altı ay oldu. “En sevimsiz gösterge hangisi?” diye sorarsanız, yanıtım enflasyon olur. Toplumun büyük kısmını, özellikle de dar gelirliyi etkiliyor çünkü. Olumsuz yönde ve derinden.
Haziran ayı yıllık tüketici enflasyonu yüzde 78.6 oldu. Daha vahimi, asgari ücretli, asgari ücrete yakın ücret kazanan ve işsizler açısından gıda fiyatlarındaki artış: Tam yüzde 93.9. Ne yazık ki gidişat üç haneli enflasyon rakamlarına doğru. Üretici enflasyonu bir süredir zaten üç haneli düzeylerde seyrediyordu; Haziran ayı için açıklanan değer ise yüzde 138.3 oldu.
Enflasyona ilişkin oldukça sevimsiz iki olgu daha var. Birincisi, 2001 krizinden sonra bile gördüğümüz en yüksek enflasyon yüzde 73.2 idi (Ocak 2002). Geçen ay o düzeyi aşmıştık ancak arada pek bir fark yoktu. Haziran ayında aradaki fark oldukça belirginleşti: 5.4 puan. İkincisi, 2001 krizi Şubat ayının sonuna doğru patlak vermişti. Krizin etkisinin gözlenmediği o ayın enflasyonu yüzde 33.4 idi ve uzun yıllardan sonra gerçekleşen en düşük düzeyi temsil ediyordu. On iki ay sonra çıktığı zirve değer ile arasında 40 puan fark var. Oysa şu anda içinde bulunduğumuz krizi tetikleyen ana unsurlardan biri olan faiz indirimlerinin başladığı Eylül 2021’den bu yana geçen on aylık sürede enflasyondaki artış tam 59 puan oldu. Kısacası, şimdi daha yüksek ve daha hızlı.
Faiz politikası bu kadar yanlış olunca iki yakamız bir araya gelmiyor. Enflasyon patlıyor. Yoksulluk artıyor. Gelirler enflasyon karşısında eriyor. Faiz politikasının yanlışlığı enflasyonu azdırınca ve faiz politikasının yanlışlığı kamuoyu önünde kabul edilemeyip yanlışta ısrarcı olununca, örtülü parasal sıkılaştırmaya gidiliyor. Bu sefer başka yerlerde sorunlar çıkıyor. Sorun yaratma süreci önce kur korumalı mevduat ve fiyatlarını kamunun ayarladığı mal ve hizmetlere yapılan şok zamlar ile başladı. Geçen haftanın gündemini işgal eden döviz tutan şirketlere ilişkin BDDK düzenlemesi ve bu hafta başında açıklanan TCMB’nin bankaları daha çok devlet tahvili almaya zorunlu kılan kararı şimdilik sürecin son halkaları. Arada alınan ve sorun yaratan başka kararlar da var ve bunlar bol miktarda.
Herkesin oturup düşünmeye başlaması gerekiyor. Kapsamlı bir ekonomiyi ayağa kaldırma programının olmazsa olmazları neler olmalı diye. “Zaten düşünülüyor” diyebilirsiniz. Ancak her açıklanan yeni karar, olmazsa olmazların sayısını artırıyor. Bu olguyu da dikkate almak da yarar var.