Daha iyi zamanların habercisi: Yeşil Kuğu

Didem Eryar ÜNLÜ
Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

COVID-19’un bir X-Ray cihazı gibi, toplumlarımızın sorunlu kısımlarını ortaya çıkardığını savunan John Elkington, “Yeşil Kuğu, daha iyi zamanların geleceğine dair önemli bir işaret” diyor.

Ekonomist Nassim Nicholas Taleb, 2004'te kaleme aldığı kitabında “Siyah Kuğu”yu, öngörülebilir ama önlenememiş ve aynı zamanda tarihin ilerlemesinde büyük rol oynayan 11 Eylül veya internetin bulunuşu gibi olaylar için kullanmıştı. Taleb’in “Siyah Kuğu” ismini verdiği bu teori, yaşanan tarihi olayların dünya ekonomisinde yarattığı etkilere odaklandı. Siyah Kuğular, yaşanan olayları doğru düzgün düşünemediğimiz, doğru değerlendiremediğimiz için yaşandı.

John Elkington tarafından gündeme getirilen “Yeşil Kuğu” kavramı ise tam tersine, doğru düşünmenin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Elkington, bugün yaşadığımız küresel ısınma veya COVID-19 gibi krizlerin, doğru şekilde algılanıp değerlendirildiğinde, bize yeniden düşünme ve aydınlanma fırsatı sunacağını ifade ediyor. Yeşil Kuğu, ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan “üstel” yani beklenenden çok daha hızlı bir gelişime yol açıyor. “Yeşil kuğuyu, siyah kuğunun küllerinden doğan bir anka kuşu olarak değerlendirebiliriz” diye özetliyor John Elkington. Ya da daha iyi bir dünya için, bir davetiye...Yeşil Kuğu, değişen paradigmalar, değerler, zihniyetler, politikalar, teknolojiler, iş modelleri ve diğer tüm faktörler temelinde, derin bir sistem değişimini temsil ediliyor.

Kapitalizm ve demokrasi arasındaki ilişkileri derinlemesine araştırdıkça, sürdürülebilirlik, her ikisi arasında doğal bir köprü olarak ön plana çıkıyor. Bu köprü; kuşaklar arası eşitliğe, dengeli, kapsayıcı ve çevresel anlamda sürdürülebilir değer yaratmaya odaklanıyor. Elkington, “Sürdürülebilirliğin piyasa hareketlerini belirleyebileceği bir zamanlar imkansız gibi görünürken, bugün bu yaklaşım, ekonomik iyileşmenin temel kaldıracı haline geldi” yorumlarını yapıyor.

Yeni bir ekonomik model arayışı

Zorlu Holding’in sürdürülebilirlik vizyonu Akıllı Hayat 2030 kapsamında gerçekleştirdiği “Pandemi sonrası için yeni bir ekonomik model arayışı; paydaş kapitalizmi mi kontrollü büyüme mi?” toplantısının onur konuğu, kurumsal sorumluluk ve sürdürülebilir kalkınma konularında dünyanın önde gelen isimlerinden Volans Kurucusu John Elkington’du.

2004’te BusinessWeek tarafından “Son otuz yıldaki sosyal sorumluluk hareketinin duayeni” olarak nitelendirilen Elkington; 2009’da da En İyi 100 CSR lideriyle ilgili bir uluslararası kurumsal sosyal sorumluluk araştırmasında; Al Gore, Barack Obama, Body Shop’tan Anita Roddick’ten sonra, Grameen Bank’tan Muhammad Yunus ile birlikte dördüncü sırada gösterilmişti. Bugün iş dünyası, hükümet ve sivil toplum kuruluşlarında toplamda 70’in üzerinde kurul ve danışma kurulunda görev yapan Elkington, dünyada kurumsal sorumluluk ve sürdürülebilir kalkınma konularında duayen olarak kabul ediliyor. Elkington’un bu yıl yayımlanan ‘Green Swans: The Coming Boom in Regenerative Capitalism’ isimli yirminci kitabı ise, sürdürülebilirliğe yeni bir bakış açısı getiriyor.

Modern mucizelere ihtiyacımız var

John Elkington, kitabında “modern mucizelere” ihtiyaç duyulan alanları sorguluyor. Bu alanlar, okyanuslardaki plastikler, obezite, biyoçeşitlilik kaybı, iklim krizi gibi geniş bir yelpazeyi kapsıyor.

COVID-19’un bir X-Ray cihazı gibi, toplumlarımızın sorunlu kısımlarını ortaya çıkardığını savunan Elkington, “Yeşil Kuğu, daha iyi zamanların geleceğine dair önemli bir işaret” diyor.

Elkington’a göre; mobilite ve ulaşım sistemlerinin hızlı elektrifikasyonu, yapay zeka, makine öğrenimi, bitki bazlı beslenme modelleri, Avrupa Birliği’nin 1 trilyon Euro’luk Yeşil Anlaşması en önemli Yeşil Kuğular arasında sıralanıyor.

Elkington, 1960’larda ‘sorumluluk’; 2000’ler sonrası ‘dayanıklılık’ ve 2020 itibariyle ise ‘yenilenme’ kavramının değer kazandığını söylerken, “Geleceğin ekonomisinde, ekonomik, sosyal ve çevresel sistemlerin dayanıklılığına odaklanmak ve etkili yenilenme adımlarını atmak gerekiyor” diyor.

“Üçlü Bilanço Sistemi"

John Elkington’un geliştirdiği Triple Bottom Line (TBL) - Üçlü Bilanço Sistemi, hem gezegeni, hem insanları, hem de işletme kârlılığını dikkate alan son derece önemli bir hesaplama yöntem ve stratejisi olarak kabul ediliyor.

Bu hesap sistemi, klasik kâr, yatırım getirisi ve hissedar değeri hesaplamalarının ötesine geçerek, işin çevre ve sosyal boyutunu kapsıyor. Üçlü bilanço raporlaması, yatırımların sürdürülebilirlik hedeflerini desteklemesi açısından önemli bir araç olarak ön plana çıkıyor.

Yeni bir kapitalizm zamanı: Hissedar değerinden sistem değerine geçiş

John Elkington, iş dünyasında yaşanan dönüşümü üç temel adımda tanımlıyor. Finansal kârlılığı temel alan hissedar değeri yaklaşımı geçerliliğini kaybederken; yaptığı her işte, toplumsal ve çevresel fayda yaratan; “dünyanın en iyi şirketi değil, dünya için iyi şirket” olmayı hedefleyenler ön plana çıkıyor.

1. Hissedar değeri: Pazar değerinin temel belirleyicisi şirketin kârlı yatırım fırsatlarını yönetebilme yeteneği olarak tanımlanıyor. 1970’li yıllarda ekonomist Milton Friedman tarafından savunulan bu görüş, şirketlerin değer yaratırken asıl hedeflerinin “firma sahiplerine en çok parayı kazandırmak” olduğu ve bu çerçevede “herhangi bir toplumsal sorumlulukları olmadığı” yönünde.

2. Ortak Değerler: Michael E. Porter, “Ortak değerler” kavramını, “tek başına sosyal sorumluluk, hayırseverlik ya da sürdürülebilirlik değil, firmaların ekonomik başarıya ulaşırken kullanacakları bir yol” olarak tanımlıyor. Ortak değerler yaklaşımı, iş ve finansal performansı yine ön planda tutuyor ve şirketlerin sosyal sorunlar temelinde iş fırsatları yarattığı yönetim stratejisi olarak tanımlanıyor.

3. Sistemsel Değer: Bu yaklaşımda, finansal kazanç, toplumsal fayda ve çevresel duyarlılık iç içe geçiyor. Yapılan işin temel hedefi , toplumsal ve çevresel fayda yaratmak, toplumun gelişimine katkı sağlamak olarak tanımlanıyor. Bu bakış açısı, entegre düşünce, daha iyi kurumsal yönetim, radikal bir davranış değişikliği ve dayanıklılık gerektiriyor.

Ekonomide “büyümeme” modeli

Moderatörlüğünü GEDS Kurucusu Gülay Özkan’ın üstlendiği etkinliğin diğer konuşmacıları Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Direktörü Güven Sak, Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, Zorlu Holding CFO’su ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Cem Köksal ve S360 Kurucu ve CEO’su, B Cop Türkiye Lideri Kerem Okumuş oldu. Öne çıkan görüşleri şöyle özetleyebiliriz:

- Zorlu Holding CFO’su ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Cem Köksal: “Geleneksel ekonomi modellerinin sorgulandığı bir dönemden geçiyoruz. Doğal yaşam alanlarının yok olduğu, salgınların yaşandığı bu dönemde sürdürülebilir çözümler üretmek açısından özel sektör-STK-kamu işbirliği çok önem taşıyor. Küresel sorunlar karşısında, kolektif hareket etmeye ve sistemsel bir değişime ihtiyacımız var. Büyüme temelli yaklaşımdan, paydaş temelli yaklaşıma geçmek gerekiyor.”

-Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin: “COVID-19 krizinde ilk şoku atlattık. Dijital dönüşümlerini tamamlayanlar hızlı bir şekilde öne geçtiler. Yeni normalin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda şekillenmesi büyük önem taşıyor. Ekonomik olarak sürdürülebilir olmanın yolu ise ‘büyümeme modeli’ ve ‘döngüsel ekonomi.’

-S360 Kurucu ve CEO’su, B Cop Türkiye Lideri Kerem Okumuş: “Türkiye’de finansal istikrar ve kârlılık şirketlerin önceliği olmaya devam ediyor. Paydaş odaklı bir yaklaşım için gerekli olan Ar-Ge çalışması yok. Sürdürülebilir büyüme için en önemli konulardan biri de yetenek açığı. Oysa yeni nesil 2035 yılında 35 trilyon dolarlık bir satın alma gücüne sahip olacak.”

-Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Direktörü Güven Sak: “AB’nin yeni Yeşil Düzen’i, bir bakıma yeni komşuluk politikası, hepimizi dönüştürecek. Türkiye’nin dekarbonizasyon karnesi oldukça zayıf. Enerji sektöründen başlayarak bir çok alanda, dönüşüm planı hazırlamamız, yeni üretim modelleri geliştirmemiz gerekiyor.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar