Cumhuriyetin fark ettiği yapılar: Enstitüler
Küre, bölge ve ülke ölçeğinde yaşanan büyük dönüşümlerin vazgeçilmez kuruluş ve kurumları arasında enstitüler vardır. Kayıp Uygarlık kitabında, merkezi Asya’da yükselme döneminde ipek üzerine enstitünün araştırma yaptığını kaydeder. Bizim ülkemizde büyük kırılmalarından biri olan Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet yönetiminin kurulması da enstitüleri fark etmiştir. Köy Enstitüleri kadar sağlık alanında da enstitüler kurularak, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerin izini sürmek istenmiştir.
Bu yazının amacı Cumhuriyet döneminde kurulan enstitülerin serüvenlerini anlatmak değil. Yazının amacı, küresel ölçekte tarihin hiç görmediği ve tanıklık etmediği ölçekte, yaygınlıkta ve derinlikteki büyük dönüşümün de enstitü aracını fark ettiği; Cumhuriyetimizin uzun dönemli geleceğini güven altına alabilmek için bu kurumları nasıl ele almamız gerektiğinin kısa bir çerçevesini sunmaktır.
Hangi eğilimleri gözleyelim?
Cumhuriyetimizin geleceğini güven altına almak için, hangi eğilimlerin enstitüleri öne çıkardığına bakmamız gerekir. Birincisi, yeni iletişim teknolojileri, kanalları, sözel, görsel ya da başka bir biçimde kullanılan iletişim kanalları “dikkat süresini” kısaltıyor. Bazı araştırmalara göre dikkat süreleri 20 dakikadan 4 dakikaya inmiş durumda. Ayrıca teknolojinin öne çıkardığı “ikincil sözel anlatım ve sözel kültür” kısa mesaja dayalı olduğu için “okuduğunu anlayan” insan sayısını azaltıyor. Bir başka eğilim, değişmeler o kadar hızlı oluyor ki, insanlar çevrelerinden aldıkları “malumatı deneyimleyerek bilgiye dönüştürme” fırsatı bulamıyor; o nedenle duygu ve düşüncelerimizi “sözel anlatımlar” yönlendiriyor. Başka bir anlatımla karar süreçlerimiz “kulak kirliliğinin saptırıcı etkilerine” giderek daha çok açılıyor.
Sözünü ettiğimiz ve daha başka eğilimlerin yarattığı “kısa mesaja dayalı iletişim” günlük yaşamı sürdürebilir ama kara deliklerden attosaniye ölçümlere doğru ilerleyen bilim ve teknolojinin yarattığı katmanlaşma ve karmaşayı kavrayışa dönüştüremez: Kısa mesajla iletişim kurabilirsiniz ama asla düşünce geliştiremezsiniz. Toplumsal yaşamı derinden etkileyen okuma alışkanlığının azalması, dikkat süresinin kısalması, üretimin katmanlaşması ve karmaşasının artmasında gerekli olan derinlik bilgisini sağlayacak olan en etkili kurumlar enstitülerdir. Teknolojik olarak yaşanmakta olan yapılanmanın “derin düşünme, derin analiz, derin öğrenme ve düşünce geliştirme aracı olan enstitüleri” Cumhuriyet yönetiminin ciddiyetiyle yeniden ele almalıyız.
Eğilimleri besleyen etkenler
Cumhuriyet yönetiminin bize bıraktığı mirası, bizim de gelecek nesillere bırakabilmemiz için enstitülerin önemini artıran eğilimleri hangi etkenlerin beslediğini bilmeliyiz.
Teknolojinin sonsuz küçük ile sonsuz büyüğe erişebilme potansiyeli, insanlığı etkileyen bütün örgütlenmeleri yeniden yapılandırıyor. Güçlendiren, sürdüren ve verimlilik yenilikleri konusunu uç noktada izleyemeyen toplumlar refah yarışını yitiriyor.
Bir başka etken de “ bağlantı, iletişim-etkileşim, rekabet, işbirliği ve birlikte iş yapma” süreçleri hızla küresel ölçekli yapıya dönüşüyor.
Yeni üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğünün yarattığı kurumlar arasında kentler çok önemli. Kentleşme hızlanıyor; bu hem iç, hem de dış göçleri besliyor. Kentleşme insanları birbirine yaklaştırıyor; bu yaklaşım, sosyal, mekânsal, zamansal, deneysel ve psikolojik mesafeleri yeniden ayarlıyor. Ayrıca kentler insanları yaklaştırdığı kadar da yarıştırıyor. O nedenle, rekabet çok farklı özellikler kazanıyor.
Zamanın ruhunu belirleyen jeo-ekonomik, jeo-politik, jeo- stratejik oluşumlar, devlet ve hükümet kararları, emek hareketleri, nüfus hareketleri, gelenekler ve bizzat teknolojinin kendi iç yapısındaki değişmeler eğilimlerin itici gücünü oluşturuyor.
Belirsizliklerin artması, belirsizlikleri risk alanlarına dönüştürerek uygulamaya dönüştürme konusu da eğilimleri yönlendiren güç.
Başlıklar halinde sayılan etkenler eğilimleri güçlendiriyor; eğilimlerin gözlenmesi, izlenmesi, değerlendirilmesi, anlamlandırılması derin uzmanlık, derin bilgi, sistematik izleme, erken uyarı yapma gibi bireysel olarak etkili olamayacak, enstitü gibi kurumlarla yapılabilecek işler çığ gibi büyüyor.
Veri oluşturma ve ehlileştirme
Cumhuriyetin mirasını gelecek nesillere geliştirerek aktarabilmemiz için enstitüleri dinamik ve sistemli gözleme, izleme, değerlendirme ve anlamlandırma aracı olarak görmeliyiz. Veri bileşenleri olan sayısallaşma, görselleştirme ve kavramlaştırma ihtiyacını gerekli derinlik ve yoğunlukta karşılayabilmek için enstitü gibi kurumsal yapılar oluşturulmalı.
Geleceği inşa edebilmemiz için “ekosistem oluşturmak ve geliştirmek” gerekiyor. Yeni teknolojilerin yarattığı iş süreçleri ve işgücü profillerinin yarattığı “işlevlerin tanımlanması” hayati önemde rekabet belirleyicisi haline geliyor.
Ekosistemlerin simbiyotik etkileri kadar asalak etkilerin yarattığı sapmaların düzeltilmesi de geleceği güven altına almak için bugünün dünyasının araçlarını oluşturuyor.
Değişime uyum kadar değişime önderlik etmenin gerektiği bir küresel ortamda, yeni bir kültür yaratarak, onu çoğaltarak kendi geleceğimizi güven altına almamız için bireylerden bağımsız kurumsal izleme, gözleme, öngörme önlem alma, gözetim ve denetim mekanizmaları oluşturmak ve işler kılmak gündemimizin önemli maddesi.
Başlıklar haline paylaşılan her şey “ veriye erişme, ehlileştirme, işleme ve anlamlandırma” işidir. Enstitüler tam da bu işi sistemli ve düzenli yapabilecek rasyonel otorite olabilecek yapılar olarak toplumsal hayatımızın gelişmesine katkı yapabilir.
Cumhuriyetin kendini yeniden üretmesi
Cumhuriyetin kendini yeniden üreterek, yeni yüzyılın ülke insanımızın yüzyılı olabilmesi için enstitüler seçilmiş seçkin azınlıklar ile toplumun bütün katmanlarının yararlarını kollayabilir; geliştirebilir. Öğrenme boşluklarını doldurabilir. Uyum sürecini hızlandırma kadar, önderlik eden gelişmelere iklim ve ortam sağlayabilir.
Yaşadığımız zamanın ruhunu kavrayarak, yüzleşme özgüveniyle, sürekli sorgulayarak ve bilimin araçlarını kullanarak değerlendirme yapma için enstitüler bir kaldıraç olarak kullanılabilir.
Cumhuriyetimizin kendini yeniden üretebilmesi için, proje odaklı iş yapmak, ölçeklendirmek ve küresel rekabette yer edinmek, ileri teknoloji üretiminde söz sahibi olmak, teknik becerileri geliştirmek ve sosyal becerileri sürekli ilerletmek gerekiyor.
Cumhuriyet yönetiminin birikim yeteneğini korumak, geliştirmek; uzun dönemli geleceğini güven altına almak istiyorsak, rasyonel otorite olabilecek enstitüleri kurma gerekiyor.
Cumhuriyete en büyük saygı, toplumumuzu çağdaş toplumlar düzeyine yükseltmek hatta bir adım ileri taşımaktır.