Çukurova, Avrupa’nın çöplüğü olmamalı
Hafta sonu, “Adana’da 133 atık geri kazanımı tesisine yapılan denetimde, Geçici Faaliyet Belgesi veya Çevre İzin ve Lisans Belgesi olmadan çalıştığı tespit edilen 26 işletmeye, faaliyetten men kararı ile toplam 7 milyon 20 bin lira para cezası verildiği” haberi Anadolu Ajansı tarafından servis edildi. Ardından Adanalı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, bu haberi alıntılayarak sosyal medya hesaplarından, “Çukurova’nın zehirlenmesi insan sağlığı için asla tahammül edemeyeceğimiz bir şey. En kararlı şekilde denetimler sürecek. Çevreyi zehirlemek insanlık düşmanlığıdır. Bereketli Çukurova’nın zehirlenmesi ihanettir. Müsaade etmeyeceğiz. Çukurova’yı koruyacağız” mesajlarını paylaştı. Hükümet’in bu konuya eğilmesi mutluluk verici. Fakat şöyle de bir gerçeklik var. Bu konu yeni değil, son 3-4 yıldır gündemde ve onlarca defa yurt içinde haberleri yapıldı. Peki ne oldu da şimdi harekete geçildi? Çünkü Türkiye’nin en verimli topraklarına dağılan bu çöpün sahibi olan Avrupalı ülkelerin uluslararası yayın organları son bir hafta 10 gündür görüntülerle birlikte bu çevre katliamını tüm dünyaya duyuruyor. Kendi çöplerinin izini sürüyorlar. Onlar bizim toprağımızın derdine düşünce doğal olarak biz de buna kayıtsız kalamadık.
★★★
Olayı kısaca anlatayım. Türkiye, geri dönüşüm amacıyla Avrupa’dan yüklü miktarda plastik çöp ithal ediyor. Eurostat’ın verilerine göre; 2020’de Türkiye, 13.7 milyon ton ile Avrupa çöpünün gittiği ülkelerde ilk sırada yer aldı. İkinci sırada 2.9 milyon ton ile Hindistan var. Sanayici buna çöp değil, hammadde diyor. Avrupa’dan gelen bu çöp-hammadde, geri dönüşüm tesislerinde işleniyor ve çeşitli sektörlerde kullanılıyor. Buraya kadar kimsenin bir itirazı yok. Peki sorun ne? Onu da hemen anlatayım. Çöp, hammadde olurken bu yüzde 100 oranında geri dönüştürülemiyor, bir atık da ortaya çıkarıyor. Bu atıkların normal şartlarda çimento fabrikaları gibi yerlerde bertaraf edilmesi gerekiyor. Ama bunun da bir maliyeti var. İkinci olarak, Avrupa’dan gelen çöp her zaman düzgün bir şekilde ayrıştırılmış olmuyor. Bunu dönüşüme sokmak için ayrıştırmak lazım. Bu da bir maliyet. İşte bu maliyetlerden kaçmak isteyen ‘çevre katilleri’, kamyonuna 300-500 lira vererek bundan kurtuluyor. Kamyona atığı alan bir diğer ‘çevre katili’ de gözüne kestirdiği herhangi bir yere bu atığı döküyor.
Adana’da yol kenarlarında, tarlalarda, derelerde böyle yığınla Avrupalı çöpü görebilirsiniz. Öyle şehrin çok uzağına da gitmiyorlar. Şehrin merkezinde bulunan Şakirpaşa Havalimanı’nın arkasına bir gidip baktığınızda bu yığınları dere kenarlarında, yol kenarlarında, tarlaların içlerinde çok net görebilirsiniz. Çoğu zaman da ucundan tutuşturulup yakılıyor ve kara kara dumanların yükseldiğini görüyorsunuz. Şehrin birçok yerinde bu manzara ne yazık ki var. Diğer taraftan, bu atıktan kurtulmak isteyen kimi “geri dönüşüm tesisleri” de yüksek duvarlar arkasında gönül rahatlığıyla ateşe verip yakıyorlar. Bu zihniyete sahip ‘çevre katilleri’ yüzünden Seyhan ve Ceyhan nehirleri Akdeniz'i en çok kirleten nehirler sıralamasında ilk ikide yer alıyor. Ne yazık ki sadece Adana’ da değil, İzmir ve Bursa başta olmak üzere birçok ilde de benzer manzaralarla karşılaşıldığını biliyoruz.
★★★
Geri dönüşüm konusu hakikaten çok önemli. Çok yakın zamanda okyanuslarda balıktan daha çok plastik olacağıyla ilgili raporlar, açıklamalar, haberler okuduk. İnsanlık olarak dünyayı büyük bir çöplüğe çevirdiğimizin farkına varmalıyız. Bunun önüne geçmenin en önemli adımlarından biri olan geri dönüşüm konusuna da ciddiyetle eğilmemiz gerek. Bir seferberlik başlatmalı, ana sınıfından itibaren çocukları eğitmeliyiz. Bizim insanımızın da kendi çöpünü Avrupalı mantığıyla ayrıştırması büyük önem taşıyor. Bugünden yarına olacak bir iş değil tabii ki ama bir yerden de başlamalıyız. Yoksa biz daha çok Avrupa’dan çöp ithal ederiz.
★★★
Bugüne bakarsak, ithal ettiğimiz şey öyle veya böyle çöp ve çok hassas bir konu. Bunun yurda girişinden itibaren yakinen takip edilmesi; dönüştürülmesinden, dönüştürülemeyen kısmının bertarafına kadar geçen sürecin sıkı denetimlerle gözetim altında tutulması lazım.
Diğer taraftan, her işte ve meslekte olduğu gibi bu konuda işini hakkıyla yapan sanayicimize söyleyecek sözümüz yok, çok kutsal bir iş yaptıklarını düşünüyorum. Diğerlerinin de en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor. Öyle para cezası ile de kurtulmamalılar. Madem çevreyi katlediyor, bir katil gibi yargılanmalılar.