COVID’den daha beter
Bir olay
Eski bir öğrencim beni aradı. Yaşadığı bir olay canını çok sıkmış. “Hocam, tam sizin ilgileneceğiniz bir konu” deyip anlattı. Hatta olayın ayrıntılarını yazılı yolladı. Olay, yaşamakta olduğumuz önemli bir derdi yansıttığı için bu hafta bu konuya yer vermek istedim.
Öğrencim, durakta bekleyen araca binmiş. Araç yarı dolu imiş. Bakmış, iki genç konuşuyor. Ama maskeleri yokmuş. “Maskelerinizi takar mısınız?” demiş. Gençler maskelerini takmış. Fakat benim öğrencim de duruma takmış. Hep uyarmak durumunda kaldığı için kendi kendine söylenmiş “Hep ben mi öğreteceğim?” demiş. Bunun üzerine “Sonradan-takma maskeli” genç arkaya dönüp “Siz kimsiniz ki, bana bir şey öğreteceksiniz?” diye çıkışmış. Sonra da eklemiş “Uyardınız, taktık işte. Daha niye mızmızlanıyorsunuz?” Benim öğrenci aracın içindeki diğer yolculara dönmüş “ Başka kimse rahatsız olmuyor mu bu durumdan?” demiş; tıs yok. Bu kez “sonradan-takma maskeli” genç “Herkes konuşsa ne olacak ki şimdi?” diye bir çıkış yapmış. Bunun üzerine benim öğrenci “Kendimi daha iyi hissedeceğim” diye duygusunu dile getirince genç” Bana ne senin kendini nasıl hissedeceğinden?” diye kendi duygusuzluğunu yansıtmış. Neyse ki olay fiziksel şiddete erişmeden yatışmış.
Maske meselesi
Salgınla mücadele konusunda toplumda genel bir tavsama var. Bu gevşeklik resmi makamlarda da görünüyor. Örneğin, Sağlık Bakanı’nın Giresun’daki bir açılışta, Cumhurbaşkanı’nın huzurunda yaptığı konuşmayı televizyonlarda gördüm. Bakan “Bugün tüm ülkeler, tüm salgın kurallarını nasıl kaldıracaklarını tartışıyor ve karar almaya çalışıyor, oysa biz sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde bunları tam zamanında ve vatandaşımızı yormadan, yıpratmadan, herkesten önce hayata geçirdik. Salgın geri dönmemek üzere gündemimizden çıkıyor” dedi. Meğer bu “Omicron” virüsü, çabuk bulaşıyor diye bizi boşa telaşlandırmış. Virüs, gençliğinde olduğu kadar güçlü değilmiş. Bakan “Grip olan vatandaşlarımızın sayısını günlük olarak ilan etsek benzer manzaralarla karşılaşacağız. Gripten kaybettiğimiz vatandaşlarımızın sayısını günlük olarak açıklasak salgından farklı olmadığını göreceğiz” de dedi. Bunu duyunca “Dünyanın bütün insanları, birleşin. Maskelerinizden başka kaybedecek hiçbir şeyiniz yok. Kurtulun o maskelerinizden” deyip sokağa çıkasım geldi. Ama akşam haberlerinde, o gün ölenlerin sayısını görünce elim maskeme gitti. Gerçi Sağlık Bakanı o günkü konuşmasındaki “Omicron yabancı değil, içimizden biri, grip gibi bir şey” havasındaki tavrından hemen vazgeçti. Herhalde o gün Cumhurbaşkanı’nın yanında yine heyecanlandı. Sanırım amacı, çıkan bu fırsattan yararlanıp, her bakanın yaptığı gibi, Cumhurbaşkanı’na sadakatini bir kez de halkın huzurunda göstermekti. Hayat pahalılığından bunalan halka, karınca kararınca, bir müjde de kendi vermek istemişti. Ama halkın sağlığından sorumlu bir bakana yakışmayan bir konuşma idi.
Salgınla mücadelede her ne kadar tavsama olsa da, Galileo’nun” Her şeye rağmen dünya dönüyor” gerçeği gibi, eski gücünde olmasa da, “Tonton Omicron” (!) öldürmeye devam ediyor. Korunmak gerek. Bilimsel araştırmaların bulgusuna göre maske, bu korunmada önemli bir araç. Maske takarak hem kendinizi, hem de çevrenizdekileri koruyorsunuz. Bu nedenle, toplu taşıma araçlarında maske takmak zorunlu. Ama yukardaki olayda olduğu gibi, takmamakta direnenler var. Bazıları bunu cehaletten yapıyor. Bazıları da kurallara uymamayı cesaret sanıyor.
Toplumsal pısırıklık
Yukardaki olayda beni endişelendiren husus, hep tanık olduğumuz genel pısırıklık durumu. Araçta başkaları da varmış ve iki gencin maske takmadığını görmüşler. Ama kimse müdahale etme gereğini duymamış. Bir duyarlı kişi gelip uyarınca ona destek de olmamışlar. Bu, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” ötesinde bir aymazlık. Bu kez “COVID yılanı” herkese dokunan cinsten. Şaşırıp kalıyor insan. Nasıl bir toplum olduk böyle? Öyle ulvi duygularla yapılması gereken bir kahramanlık da beklemiyor insan. Söz konusu olan, kişinin kendi sağlığı. Ama kendi sağlığına bile sahip çıkma cesaretini gösteremeyen pısırık bir toplum olduk. Çok üzücü bir durum.
Yukardaki olayda üzüntüyü ağırlaştırıcı bir faktör var; olayın geçtiği araç. Olayın geçtiği araç şehrin varoşlarından kalkmamış. Bir vakıf üniversitesinin yerleşkesi ile şehir arasında işleyen ring aracı. Maske takmamış saygısız delikanlılar o üniversitenin öğrencileri. Bana olayı aktaran da bir kadın; o üniversitenin yabancı diller bölümünde öğretim görevlisi. Diğer yolcular da o üniversitenin öğrencileri. Buna rağmen bu saygısızlığa, “Siz kimsiniz ki, bana bir şey öğreteceksiniz” diyen azgın cehalete ses çıkaran olmamış.
Sonuç
COVID virüsü zamanla gücünü kaybedecek ve salgın sönecek. Tarkan’ın deyişi ile, “geçcek”. Ama toplumumuzda COVID’den daha beter olan bir dert var. Bu “Toplumsal pısırıklık” ve gün geçtikçe güçlendiğine tanık olduğumuz bu “azgın cehalet”.