COP29: Umut mu, hayal kırıklığı mı?
BM İklim Zirvesi COP29 küresel iklim eylemi için beklenen ivmeyi sağlayamadı. 15 günlük görüşmelerin ardından iklim krizi ile mücadelede fark yaratacak bir karar çıkmadı ve tüm umutlar yine bir sonraki yıla ertelendi.
COP29’un sonuçları, iklim eylemini hızlandırmanın en kritik olduğu bir dönemde geri adım anlamına gelebilir. İki haftalık gergin ve kutuplaşmış müzakerelerin ardından ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir iklim finansmanı anlaşmasında uzlaştı. Zengin ülkeler, büyük güney ekonomilerinin gönüllü çabaları ile birlikte, 2035 yılına kadar yılda 300 milyar dolar tutarında iklim finansmanı sunmayı kabul etti. Bu rakam büyük bir artışı temsil etmiyor.
Geçtiğimiz hafta G20 liderleri, iklim finansmanını yüz milyarlarca dolardan trilyonlara çıkarmanın gerekliliğini yinelemişti, ancak, 2035 yılına kadar yılda 300 milyar dolar sağlanması taahhüdü bu hedefin çok gerisinde ve gelişmekte olan ülkelerdeki hayati iklim eylemlerini desteklemek için yeterli değil. Ayrıca, fosil yakıtların azaltılması ve emisyonların hızlı bir şekilde düşürülmesi gerekliliği konusunda güçlü bir mesaj verilmedi. Suudi Arabistan, sera gazı azaltım tartışmalarının çoğunu 2025’te gerçekleşecek Bonn toplantıları ve Brezilya’nın Belem kentinde yapılacak COP30’a taşıma kararıyla, bu süreçte enerji dönüşümüne doğru kaydedilen ilerlemeyi durdurmayı başardı.
“Optik bir illüzyon” mu, “sigorta poliçesi” mi?
Bazı delegeler anlaşmayı coşkuyla alkışlarken, diğerleri zengin ülkeleri daha fazlasını yapmadıkları için eleştirdi ve Azerbaycan’ın ev sahipliğini planı aceleye getirmekle suçladı. Hindistan temsilcisi Chandni Raina, anlaşmayı “bir optik illüzyon” olarak nitelendirerek, “Bu belge, karşı karşıya olduğumuz devasa zorlukları çözmeyecek. Bu yüzden belgeyi kabul etmiyoruz” dedi. BM İklim Şefi Simon Stiell ise, zorlu müzakerelere rağmen anlaşmayı “insanlık için bir sigorta poliçesi” olarak tanımladı: “Bu anlaşma temiz enerji patlamasını sürdürmeye ve milyarlarca hayatı korumaya devam edecek. Ancak her sigorta poliçesi gibi, primler tam ve zamanında ödenmeli.”
“Geri dönüş COP’u”
COP29’da varılan anlaşma, Brezilya’nın Amazon yağmur ormanlarında düzenlenecek COP30’a hazırlık niteliğinde. Zirve, iklim eylemi için önümüzdeki on yılın yol haritasını çizme hedefi taşıyor. Ancak uzmanlar, bu tür zirvelerde daha somut ve kapsayıcı adımlar atılması gerektiğini vurguluyor. Brezilya Devlet Başkanı Lula, COP30’u kendi deyimiyle “geri dönüş COP’u” olarak sunacak. İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşılık, “geri döndürülmesi” gereken çok şey var. COP30’a giden yolda, Şubat ayına kadar teslim edilmesi gereken ulusal iklim planları önem kazanacak.
Anlaşmada öne çıkanlar
- İklim Finansmanı Artışı: 2035 yılına kadar yılda 300 milyar dolarlık finansman sağlanmasını öngören anlaşma, zengin ülkelerin 2020’ye kadar yılda 100 milyar dolar sağlama taahhüdünü artırıyor. Ancak bu hedef, iki yıl gecikmeli olarak 2022’de karşılanmıştı ve 2025’te sona eriyor.
- 1,3 Trilyon Dolarlık Hedef: Anlaşma, tüm kamu ve özel kaynakları kapsayacak şekilde 2035 yılına kadar yılda 1,3 trilyon dolarlık iklim finansmanı sağlama hedefi ni belirliyor.
- Karbon Kredisi Ticareti: Anlaşma, küresel bir karbon kredisi ticaret pazarı kurarak milyarlarca doları ormanlaştırma ve temiz enerji teknolojilerinin yaygınlaştırılması gibi projelere yönlendirmeyi amaçlıyor.
- Gelişmiş Ülkeler: Anlaşmaya göre yaklaşık iki düzine sanayileşmiş ülke (ABD, Avrupa ülkeleri, Kanada gibi) katkıda bulunmak zorunda. Ancak Avrupa Birliği, Çin ve petrol zengini Körfez ülkelerinin de katkı sağlamasını talep ediyor.
- Gelişmekte Olan Ülkeler: İklim değişikliği etkileriyle mücadele eden bu ülkeler, mevcut finansmanın yetersiz olduğunu belirtiyor. Anlaşma, geçen yılki iklim zirvesinde verilen fosil yakıtlardan çıkış ve yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma sözlerinin detaylı bir eylem planını içermediği için eleştiriliyor. ABD İklim Danışmanı John Podesta’ya göre, Suudi Arabistan bu planı engellemeye çalıştı.
Küresel Karbon Kredisi pazarı için anlaşma sağlandı
COP29’da ülkeler, karbon kredilerinin alınıp satılabileceği küresel bir piyasa için kuralları belirleyen bir anlaşmaya vardı. Bu piyasanın, küresel ısınmayla mücadelede milyarlarca doları harekete geçirecek yeni projeleri desteklemesi bekleniyor.
Uluslararası müzakerelerin yaklaşık on yıl ardından varılan anlaşma, karbon kredisi sisteminin güvenilirliğini sağlama konusuna odaklandı. Sistemin, sera gazı emisyonlarını azaltma hedeflerine ulaşılmasına nasıl katkı sağlayacağına ilişkin detaylar netleştirildi.
Karbon kredileri, ağaç dikmek veya yoksul ülkelerde rüzgar çiftlikleri kurmak gibi projelerle oluşturuluyor. Her bir ton emisyonun azaltılması veya atmosferden çekilmesi, bir krediye denk geliyor. Ülkeler ve şirketler, iklim hedeflerine ulaşmak için bu kredileri satın alabiliyor. İki haftalık konferansın başında, karbon kredilerinin merkezileştirilmiş bir BM ticaret sistemi üzerinden gelecek yıl başlatılmasını sağlayacak bir düzenleme üzerinde mutabakata varıldı. Ancak kalan süre, ülkelerin doğrudan ticaret yapabileceği ikili sistem için detayların müzakere edilmesiyle geçti.
Görüşmeler, kredilerin izlenebileceği bir kayıt sisteminin yapısı, ülkelerin ticaret hakkında ne kadar bilgi paylaşması gerektiği ve projelerde sorun çıktığında ne yapılacağı gibi konular üzerinde yoğunlaştı.
AB ve ABD arasında tartışmalar
Avrupa Birliği daha sıkı BM denetimi ve ulusların arası ticarette daha fazla şeffaflık talep etti. ABD ise anlaşmalarda daha fazla bağımsızlık istedi. Başkanlık taslak metni, bazı ülkelerin ayrı bir kayıt sistemi üzerinden karbon kredisi oluşturmasına izin vermeyi öneriyordu. Ancak bu sistemin BM onayı anlamına gelmeyeceği belirtiliyordu. Son metin, AB’nin finansal kapasitesi olmayan ülkeler için kayıt hizmetleri sağlamasını, ABD’nin ise bu kayıtların BM onayı sayılmaması talebini içeren bir uzlaşma ile kabul edildi.
Çevre Savunma Fonu’ndan Pedro Barata, AB’nin ABD’ye uyum sağlamak için büyük tavizler verdiğini belirtti. “Bu, hâlâ uygulanabilir bir uluslararası ticaret sistemi... Ancak bazıları sistemin ‘yaptırım gücü’ olmadığını düşünebilir” dedi.
Bu yılın başında, İsviçre’nin Tayland’dan karbon kredisi satın almasıyla başlayan ikili ticaretler, şimdiye kadar sınırlı kaldı. Ancak müzakerelerde benimsenen açık kuralların, bu ticaretlerin artmasını sağlaması bekleniyor. IETA (Uluslararası Emisyon Ticareti Birliği), BM destekli bir karbon kredisi piyasasının 2030 yılına kadar yıllık 250 milyar dolar değerine ulaşabileceğini ve 5 milyar tonluk karbon emisyonunun telafi edilmesine katkı sağlayabileceğini öngörüyor.
COP29’da oluşturulan anlaşma, karbon ticaretini hızlandırmayı hedefliyor. Ancak uzmanlar, ticaretin büyümesi için ülkelerin daha fazla işbirliği ve şeffaflık sergilemesi gerektiğini vurguluyor. Gözler şimdi, daha somut adımların atılacağı COP30’a çevrilmiş durumda.